Saçlarından tuttuğum gibi Alaz ile dolu odadan çıkarıp odasına, yatağına fırlattım. Sude acıyla tiz çığlıklar atarken elinden düşen kutuya bakıyordum.
"Ne sandın? Alaz'ı sana bırakmam." Üzerine eğilip kırmızı tişörtünün yakasından tutup yere fırlattım.
"Sen ne tür bir sapıksın? Alaz benim sevgilim!" Yalandan kim ölmüş? Diz kapağımın arkasına yediğim tekmeyle dengemi kaybedip dizlerimin üzerine düştüm. Bu sefer o beni yakamdan tuttuğu gibi altına aldı.
"Şimdilik öyle olması hep öyle olacağı anlamına gelmiyor. Alaz benim, anladın mı? Alaz benim!" Bu sefer tek bir hamleyle ben onu altıma aldım. Alaz için bir kızla kavga edeceğim aklıma gelmezdi. Alaz bunu duysa ne tepki verirdi merak ediyorum açıkçası.
"Sırf fotoğraflarını çekip duvarına yapıştırdın diye kendi kendine gelin güvey mi oldun? Aptal!" Üzerime çıkıp konuştu.
"Bana bak, ucube o kıt beynine sok bunu! Alaz eninde sonunda benim olacak." Onu üzerimden atıp ayağa kalktım. Kalkmasını önlemek için ayağımı karnına koyup bastırdım.
"Benden de Alaz'dan da uzak dur, ruh hastası!" Bir daha sesini duymamak üzere karnına sağlam bir tekme geçirip arkamda acıyla inleyen bir Sude bırakarak odadan çıktım. Koşar adımlarla aşağı inip kimseye hesap verme gereği duymadan evi terk ettim. Arkamda meraklı gözler bıraktığıma emin olsam da umursamayıp koşmaya başladım. Özgür hissetmeye ihtiyacım vardı. Koşmaktan nefes nefese kaldığım anda durup kendime dinlenmek için süre tanıdım.
"Derin Tunay!" İsmimi duymamla yavaşça arkamı döndüm. Sesi gibi yüzü de tanıdık gelmeyen siyah arabanın şoför koltuğunda oturan adama çatık kaşlarımın altından baktım. Adam arabadan inip gülümsedi. "Bizimle geliyorsun." Dedikten sonra elini belime koyup beni hafifçe ileri doğru ittirdi.
"Ne? Hayır. Siz de kimsiniz?" Derken korku yavaşça bedenime hakim oluyordu.
"Zorluk çıkarıp bağırmaya kalkışma sakın." Tam ağzımı açıp itiraz edecektim ki karnımın üzerinde soğuk bir baskı hissettim. Orta yaşlı adam üzerindeki ceket ile kamufle ettiği silahını karnıma doğrultmuştu. Adrenalin ve korkuyla harmanlanan bedenim yeni bir kaçırılma vakasını kaldıracak gibi durmuyordu. Yavaşça adamın adımlarına ayak uydururken böyle kolay pes etmemem gerektiğini düşündüm. Dizlerimi kırıp bayılıyor numarası yapıp yere attım kendimi. Yanımdaki adam şaşkınlıkla bana bakarken etraftaki şaşkın gözlerden silahını saklamaya çalışıyordu. Gözlerimi kısıp olanları kirpiklerimin altından izledim. Arabadaki diğer iki adamın indiğini görünce çaktırmadan elimi arka cebimde olan telefonuma götürüp yandaki tuşa uzunca bastım. Bu şekilde acil durum kişilerinde ekli olan herkese çağrı gönderildiğini duymuştum daha önce. Yeterince uzun bastığımı düşünüp telefonu cebimden çıkarttım ve başımdaki adamın dikkatini benden çekmesini fırsat bilip telefonu babamın özel olarak tasarlattığı gizli cebe sahip spor ayakkabımın taştan fermuarını iterek dışardan ayakkabının topuğu gibi gözüken cebe koyup fermuarı kapadım. Babamın her zaman hayran kaldığım zekası, güvenliğimiz için çoğu eşyamda olduğu gibi ayakkabılarıma da gizli cep yaptırmıştı. Başımda dikilen adamın silahı tutan eline hızla bir tekme atıp silahın elinden düşmesini sağladım. Silahı gören insanların çığlıkları eşiğinde silahı yerden alıp az önce beni tutan adama doğrulttum. Diğer adamlar da silahlarını bana doğrulturken istemeden yutkundum. Güçlü durmam gerekiyordu.
Madde-16: Sakin Kal.
"Güzel gösteriydi fakat biraz daha dersine çalışman gerekiyor, küçük kız."Dedi en sağdaki. "Etrafta masumlar var ve sen iyi olan taraftasın." Diye lafına devam etmesinden bir şey anlamasam da taşlar yerine birkaç saniye sonra oturdu. Az ötede olanlardan habersiz koşuşturan çocuklardan birini tutup rehin aldı. Küçük çocuk korkudan hemen ağlamaya başlarken arkadaşları uzaktan onu korkuyla izliyordu. Soğuk kanlı kalmam gerektiğini kendime hatırlatıp çocukla göz teması kurdum. Oldukça zeki bir çocuk olacak ki ne anlatmak istediğimi anlayıp hafifçe eğildi. Bende zaman kaybetmeden elimdeki silahı çocuğu tutan adamın kafasına fırlattım. Elbette kimseyi vuramazdım. Çocuk koşarak arkadaşlarıyla beraber uzaklaşırken yaraladığım adamın yanındaki silahlı adam yanıma geldi. Her ne kadar gelmemesi için elime batan taşları üzerine fırlatmaya kalksam da elindeki silahı bana doğrultması tüm cesaretimi kırmıştı. Sanırım boşa çaba sarf etmiştim. Son çare silaha tekme atmayı düşünsem de başıma aldığım darbeyle gözlerim kapandı.
○○○
Sürekli tekrarlayan su damlalarının sesleri, berbat bir koku ve karanlık odaya açtım gözlerimi. Üzerine yattığım şeyin kalın, eski ve tozlu bir yorgan olduğunu doğrulunca fark ettim. Üzerimdeki kıyafetlerin ve ayakkabımın değiştirilmemiş olmasına şükrettim. Karanlığa alışan gözlerimle taradım odayı. Cam kırıkları ve taşlarla doluydu yerler. Ayağa kalkıp yorganı kapının önüne çekiştirip kapının açılmasını engellemek için önüne oturdum. Ayakkabımın cebini açıp telefonumu alıp geri kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNYA
Genç Kurgu"Ben buraya ait değilim." Mesafe aşkları günümüzde sıkça görülür. İlçeler, şehirler ve hatta ülkeler bile engel olamaz bazı aşıklara. Peki siz hiç başka gezegenden birine aşık olan bir insan gördünüz mü? Henüz keşfedilmemiş bir gezegenden gelen Alaz...