Sehun TOP'ın saçlarındaki elini indirdi. Odada büyük bir gerginlik hakimdi. TOP, mafya dünyasının bir numaralı
adamlarındandı. Uyuşturucu pazarlardı. Kimse onunla göz teması kurmak istemez, aynı ortamda bulunmanın hayalini kurmayı bir yana bırakın adı anıldığında bile insanlar korkudan titrerlerdi. Onunla iş yapmak ciddi bir işti. Parayı geciktirmek, malı kaybetmek, yeterli satış yapamamak, yakalanmak TOP ismiyle aynı cümlede kullanılmazdı. Her ne kadar daha önce yüzünü görmesem de ben onun en iyi satıcısıydım. Seung Hyun yüzünde alaycı bir sırıtışla "En büyük para kaynağımın yüzüne zarar gelmesini ne ben isterim, ne de sen." Seung Hyun'un laflarının altındaki anlamı sadece ben ve Sehun anlamıştı. Yüzümü ifadesiz tutmak için büyük bir çaba harcadım. Siktir. Bunu nerden öğrenmişti. Sehun'un yüzünü göremesem de onunda böyle düşündüğünü biliyordum. Bunu sadece ikimiz biliyorduk. Ya da öyle olduğunu sanıyorduk. Yutkundum. Seung Hyun'un dikkatini çekmem gerekiyordu. Konunun dağılması için. Bir kaç adımda Sehun'un yanına gelmiştim. Seung Hyun bakışlarını yavaşça bana çevirdi. İtiraf etmeliydim, gerçekten korkutucuydu. Elini hafifçe cebine soktu. Parmaklarının ucunda tuttuğu uyuşturucu paketlerini bana attı. Sadece bir cümle söyledi. " Bir hafta sonra parası hazır olsun. " Sonra da arkasını dönüp gitti. Bu onu ilk görüşümdü ama nedense son olmadığını hissediyordum.Herkesin rahatladığını hissettim. Bittiğini düşünüyordum. Ama Sehun'un bana dönüp söylediği sözlerden sonra yarım bıraktığımız işi hatırladım. " Her neyse... Nerde kalmıştık?". Hala Minho'yu tutan Luhan'a onu getirmesini söyledi. Luhan, çocuğun dayak yemekten güçsüz düşmüş bedenini sürükleyerek Sehun'un önüne getirdi. Onu omuzlarından destekleyip dizlerinin üstünde durmasını sağladı. Sehun'un yüzündeki ifadeyi biliyordum. Acıması yoktu, merhameti yoktu ve ona ya da çetesine ihanet eden birini gözünü kırpmadan öldürebilirdi. Luhan, çocuğun saçlarını çekiştirerek kafasını kaldırdı. Minho artık yarı açık gözlerle Sehun'a bakıyordu. Sehun çocuğun narin boynunu sertçe kavradı. " Choi Minho, çeteye gerçekten faydan dokundu. Ama sen mükemmel bir bok yiyip aşık oldun. En büyük düşmanına... Bunun bedelini biliyorsun değil mi?". Arkamdan belli belirsiz bir hıçkırık sesi geldi. Bu sesin sahibinin Taemin olduğunu biliyordum. Acımadım. İhanetinin bedelini ödemesi gerekiyordu. Sehun tekrar konuşmaya başladı. " Güzel... O zaman bu işi uzatmaya gerek yok.". Bir sonraki hamleyi biliyordum. Beklediğim gibi de oldu. Sehun çocuğun boynunu sertçe çevirdi. Aniden sessizleşen odada kırılan boynun sesi yankılandı. Acı bir çığlık duyuldu. Sonra büyük bir karmaşa bir anda herkes birbirine girmişti. Kimse ne olduğunu anlamasa da ben bu karışıklığın sebebini biliyordum. Taemin, kaçıyordu. Bu seferlik buna müsaade ettim. Sevdiği insanın gözleri önünde öldürülmesi ona yeterdi. Bu acı onu bitirdiğinde bende onu bulup öldürecektim. " Kesin şunu." diye bağırdım. Bugün yeterince kavga görmüştüm. Yavaş yavaş sesler kesildi. Etrafımdakiler Taemin'in kaybolduğunu fark etmeye başladılar. Sehun bana dönüp " Ne bekliyorsun, ara onu. " dedi. Gözlerimi baydım. " Bana emir verme, o benim adamım ben hallederim. Zaten yaralı bir süre sonra bayılacaktır. "Beni şaşırtacak bir şey yaptı. Sırıttı. Bu iğrenç bir sırıtıştı. Senden iğreniyorum der gibi bir sırıtış. Sadece bir saniyeliğine kalbimin acıdığını hissettim. Daha sonra kaşlarım çatıldı. Sehun'un ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyordum. " Ah, üzgünüm. Ne kadar güçsüz olduğunu unutmuşum. ". Ne saçmalıyordu bu. " Bir lider olamayacağını herkes biliyordu değil mi? Fazla merhametlisin Jongin. Ama kuralları es geçemezsin değil mi?". Her ne kadar alaycı bir tavırla söylemiş olsa da sözlerindeki ciddiyeti fark etmiştim. Boğazımı temizledim. "Ben kendi kurallarımı koyarım Killer" diyerek göründüğünden daha çok şey ifade eden bir bakış attım. Sırıttı. "Bu en yakın arkadaşını öldürmemek için bulduğun bahane mi?" "Hayır seni piç, bu çetemin bana saygı duymasının nedeni, ihtiyacın olabileceğini düşündüm." Yüzünde ki sırıtış aniden solmuştu. Arkamdan Kris ve Chen’in kısık kahkahalarını duymuştum. Bu Sehun'u sinirlendirmişti. Her sinirlendiğinde boynunun sol tarafında çenesine kadar uzanan bir damar belirginleşirdi. Lanet seksilik. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu, ancak bir yandan bende ona sinirliydim. Aramızda ki birkaç adımlık mesafeyi kapattı " Beni dinle seni lanet pezevenk, sikim kadar değerin olduğundan değil ama eğer beni kızdırırsan sonuçlarına katlanırsın." ilk başta onun yatak maceralarınızdan bahsettiğini düşünmüştüm. Ancak Sehun, beni bu kadar hoşuma gidecek bir şeyle tehdit edecek kadar aptal değildi, hem de hiç. " Küçük kardeşin. Adı neydi. Ah, Kyungsoo. Tam ideal tipim. Ne dersin?" 'Kyungsoo' ismi hayatımda ki en değerli iki kelimeydi. Duyduğum anda koruma içgüdülerimi uyandırıyordu. Sehun piçinin söyledikleriyle kan beynime sıçramıştı. 'Seni orospu çocuğu' beynimin içinden mırıldandım. Kris ve Xuimin bana odaklanmış, ne yapmaları gerektiğini anlamaya çalışıyorlardı. Bu sefer de diğer çetede ki Chanyeol ve Luhan’dan kısık (!) kahkahalar gelmişti. Sehun, merhametsizce sırıttı. Cevap vermek istiyordum ancak dilim bana ihanet etmişti. Gözlerinin içine baktım. Bedelini ödemek istediği için böyle bir piçlik yaptığını biliyordum, ona sinirlenmemi istiyordu. Yani başka bir nedeni olamazdı. Umarım. Sehun, bana doğru bir adım atıp sırıtmaya devam ederek elini omzuma koyup birkaç kez hafifçe vurdu. İğrenmiş bir ifade takınarak omzumu oynatıp elinin düşmesini sağladım. Yüz ifademe bakınca her zaman yaptığı gibi başını geriye atarak kahkaha attı. Arkasını döndü ve az önce kırdığı kapıya ufak bir tekme atarak çıktı. Çetesinin diğer üyeleri de hemen peşinden çıktılar. Ondan gerçekten çok korkuyorlardı. " Temizleyin şu pisliği! " diyerek nefretle Minho'nun artık canlı olmayan bedenine hafifçe vurdum. " Aranızdan bu konuyla alakalı ağzını açan olursa, dilini kopartıp o güzel kıçına sokarım. Anladınız mı? Güzel. " endişeli surat ifadelerine bakarak arkamı döndüm ve dışarıya çıktım. Sehun'un bu gece birden fazla hata yaptığını fark etmiş olması gerekirdi. Ellerimi ceplerime sokarak, soğuk caddede yürümeye başladım. Nefesim soğuk havaya karışırken sessizce öksürdüm. Sinirlerimin yatışmasını bekliyordum. Aksi takdirde Sehun'u o odada herkesin önünde becerebilirdim. Göt deliği. Göt dediğimde aklıma TOP gelmişti. Ellerimi kımıldatınca uyuşturucunun orada olduğunu hissettim. Adımlarımı sıklaştırıp sağdaki caddeye döndüm. Malı elimde tutmayı sevmezdim. Zaten bekleyenleri vardı. Barın kapısına geldiğimde gözlerimi kapatıp, derin bir nefes aldım. İçki, ter ve meni kokulu geniş bir bardı. İlk zamanlarda yüzümü buruştururdum ancak alışmıştım. Girdiğim anda insan seli etrafımı sarmıştı. Fahişeler, gayler ve uyuşturucu bağımlıları onlara istediklerini vermem için tepişiyorlardı. Malların hepsini sattıktan sonra parayı sol iç cebime koyup, onları becermemi isteyen kızların pantolonumu okşayan ellerini ittim. Altıma almak istediğim kişi onlar değildi. Kendimi bardan dışarıya attım. Gideceğim yer belliydi. Otobüse binerek, iki durak sonra indim. Yürüme mesafesindeydi. Ancak enerjimi boş yere harcamamalıydım. Sinirlerim hala yatışmamıştı. Kafamı kaldırıp etrafa baktım. Gelmiştim. Küçük ama lüks, iki katlı, bahçeli bir köşk… Yıllardır 'Oh' ailesine aitti. Açık olan bahçe kapısını ittirerek içeriye girdim. Hayatımda gördüğüm en sikik yaratık olduğu halde beni aşırı derecede seven iğrenç köpekleri 'Ringring' beni görünce havlayıp, dilini çıkararak salya akıtmaya başladı. Harika, Sehun köpeği bile kendine benzetmişti. Zile bastığımda, kapı otomatik olarak açıldı. Sehun, geleceğimi biliyor olmalıydı. İçeriye hışımla girip kapıyı kapattım. Mutfakta yemek yapıyordu. "intikamını almaya daha erken geleceğini düşünmüştüm. “AHH LANET OLSUN ELIM! SİKTİĞİMİN TAVASI!" bana bulaşmaya çalışırken eli kızgın tavaya değmişti. Hızlıca soğuk suyu açıp, elini tuttu. Sinsi sinsi güldüm. "Belki de tava benim aksime seni çekeceğin acıya 'hazırlamak' istemiştir." Güldü. "Üzgünüm bebeğim, ancak intikamını başka zaman almak zorundasın. Şu an harcadığım enerjiden dolayı çok yorgunum, uyumazsam geberebilirim. " "Keşke." Yorgun yorgun gülümsedi. Yanımdan geçerek merdivenlere yöneldi. Kolunu tutup, kendime çevirdim. " Nereye gittiğini zannediyorsun? AHAHA gerçekten uyumana izin verebileceğimi düşündün mü? " Bu tepkiyi beklemiyordu. " Ah kai, lanet olsun adamım gerçekten yorgunum" diye sızlandı. Kolunu çekerek onu mutfağa sürükledim ve tezgâha dayadım. Dudaklarımı kulak memesinin etrafında gezdirirken fısıldadım. " Umurumdaymış gibi mi görünüyor?" İrkilmişti. Ellerim tişörtünün altında gezinirken, beni durdurmaya çalışıyordu. " Jongin-ah, lütfe-IIĞH" Sol göğüs ucunu sıktığımda bir inleme bıraktı. " KAPAT ÇENENI OH SEHUN" dudaklarına yapışıp itirazlarını engelledim. Bu bir öpücük değil, öç almaydı. Kardeşimi becermekten bahsettiği her saniyenin acısını alt dudağından çıkarıyordum. Bir yandan da ellerimle pantolonuna ulaştım ve hızlıca açarak iç çamaşırıyla birlikte çıkartıp fırlattım. Ardından üstünde ki tişörtü nazik davranma gereği duymayarak yırttım. Bu mükemmel vücutta gerçekten fazlalıklardı. Sehun, bu kadar sert olabileceğimi düşünmemişti. Gözleri korkuyla açılmıştı. Dudaklarını rahat bırakmayarak kendi gömlek ve pantolonumu çıkartıp yere attım. Soyunmak, tamamen vakit kaybıydı. " Fazla vaktim yok o yüzden oyalanmayacağım. " diyerek onu kalçalarından tutup kaldırdım ve tezgâha oturttum. Soğuk tezgâh yüzünden irkilmişti. Dudaklarından ayrılıp dilimle ince bir yol çizerek aşağı indim. Penisini kavradığımda dikleşmiş olduğunu fark ettim. Dilimle ucuna hafif darbeler atmaya başladım. Diğer elimle de toplarını okşuyordum. Çıldırmaya başlamış yüksek inlemelerini duyuyordum. Elini saçlarıma geçirdi. Onu daha da delirtmek için toplarını sıktım ve penisin hepsini tek seferde ağzıma aldım. "IIIIĞĞĞHHH" inlemesi evde yankılanmıştı. Kafamla gel-git yapmaya başladım. Bir süre sonra gelebilecek olduğunu fark ettim. İzin veremezdim. Amacım ona zevk vermek değildi. Cebimden bardaki bir arkadaşımdan aldığım penis yüzüğünü çıkardım. Sehun'a sırıttım. Yüzü korku doluydu. " HAYIR! JONG- " İtirazını bitirmesini beklemek sonucu değiştirmeyecekti. Bu yüzden ani bir hareketle yüzüğü penisine geçirdim. Bu yüzük penisini sıkarak boşalmamasını sağlayacaktı. Vereceği acı, korkunçtu. Sehun'un suratı sanki biri tırnaklarını söküp tuzlu suya batırıyormuş gibiydi. Ettiği küfürlerin haddi hesabı yoktu. " ÇIKART ŞU LANET ŞEYI" Tekrar dudaklarına yapışarak susmasını sağladım. Bacaklarını aralayıp, kendimi yerleştirdim. Sehun, elleriyle yüzüğü çıkarmaya çalışıyordu. Ellerini iki yana sabitleyerek penisimi yarısına kadar içine soktum. " AAAAĞĞĞHHH" Sehun'un haykırışı bütün mahalleyi ayağa kaldırabilirdi. Penisimi yavaşça git-gel yaparak alıştırmaya çalıştım, Sehun çok sıkıydı çünkü genelde altta olmazdı. Hepsini bir anda soksaydım, şimdiye deliği yırtılmış olabilirdi. Gerçi şu an hissettiğim ıslaklığın kan olduğunun farkındaydım. Yavaşlayarak tatlı noktasını aramaya başladım, ona acımayacaktım ancak şu an buna ihtiyacı vardı. Çığlık atmaktan ve terden hali kalmamış yüzüne baktım. Noktasını bulduğumda boğuk bir inleme çıkardı. Sesi kısılmıştı. Tatlı noktasını bulduktan sonra tamamen içine girip, hızlıca ve sertçe o noktaya vurmaya başladım. Sehun' un zevk içinde inlemesi odayı doldurmuştu. Zevk içinde kendimi kaybetmesi bir yana bu onun boşalmak istemesine neden oluyordu. Yapamadığı için acı çekiyordu. Sona yaklaştığımı hissediyordum. Gel-git hareketlerinden çıkan ses inleme ve çığlıklarımızla birlikte mutfağı inletiyordu. "AHH" ona geleceğimi söylemeden büyük bir iniltiyle boşaldım. Sehun'un penisi artık mora çalan bir renkteydi. Alnına ufak bir öpücük kondurdum. "Yüzüğü çıkarmayacaktım sana çok yakışmıştı ancak emanet " Hafifçe gülümsedim. Yüzüğü çıkarttığımda Sehun'un rahatlamış yüz ifadesine bakıp güldüm. Kafamı eğerek penisine baktım. " Başının çaresine bakmalısın bebeğim " diyerek yere eğildim kıyafetlerimi topladım ve hızlıca giyindim. Kapıdan dışarıya çıktığımda lanet köpeğin yorgun düşmüş olduğunu gördüm.