BÖLÜM 6

3.9K 159 6
                                    

KRIS 

"AAĞĞHHH!" Bütün binayı inletecek çığlığım tekrar odayı doldurdu. Kaç saattir beni becerdiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çığlık atmaktan sesim kısılmıştı. İçime o kadar çok boşalmıştı ki 10'dan sonrasını hatırlamıyordum. Kıyafetlerim parçalanmış şekilde yerdeydi. Masanın üstündeydik. İçime hiçbir şekilde acımadan girip çıkıyordu. Yaklaşmıştı, son kez girdikten inleyerek içime boşaldı. Ter içinde kalmıştık. Zorla nefes alıyordum. Tek hissettiğim deliğimden akan kandı. Gözlerimi kapattım. Seunghyun'un dudaklarının kulağıma değdiğini hissettim. " Teşekkürler Wufan, bugün beni çok memnun ettin " Kalan son gücümle ellerimi göğsüne koyup onu hafifçe ittirdim. " Lanet orospu çocuğunun tekisin Choi Seunghyun." Sesim fısıltı halinde çıkmıştı. Kısık gözlerimle yüzüne baktığımda sırıttığını gördüm. " Altıma yatmak için can attığını zannediyordum. " Yüzümü buruşturdum. " Senden tiksiniyorum. " Yorgun bir şekilde soğuk bir kahkaha attı. " Biliyorum.” Onu üstümden iterek kıyafetlerime uzandım. Pantolonumu arkamın ölümüne acımasına aldırmadan giydim. Okul gömleğim giyilemeyecek haldeydi. Bu yüzden ceketimi direk üstüme geçirdim ve önünü ilikledim. Kanamam durmamıştı. Yaptığım en ufak bir hareket ağzımdan acıyla kısık bir çığlık çıkmasına neden oluyordu. Seunghyun yarı çıplak bir şekilde beni izliyordu. Kapıya yöneldiğimde arkamda ani bir sancı hissettim. “ AAAĞĞHHH!” Arkamdan ayak sesleri duydum. “İYİ MİSİN? WUFAN?” Kolumu yakalayan elini ittirdim. “ UMRUNDA MI SENİ GERİZEKALI? SAATLERDİR BENİ BECERERİRKEN AKLIN NERDEYDİ? SİKTİR GİT! AAĞHH” Acıdan gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Dişlerimi öyle bir sıkıyordum ki her an takma dişe muhtaç kalabilirdim. Beni bırakıp masasına ilerledi gözden bir ağrı kesici çıkartıp iki tanesini elime tutuşturdu. Masaya dönerek bir bardak suyla geri geldi. “ Elimde ölmeni istemiyorum, daha sonra da seni kullanabilmeliyim.” Ondan tiksiniyordum. Aslında elimde ki hapları havalı bir şekilde yere atmam gerekirdi. Ancak… Yapamadım. İhtiyacım vardı. Sikimde olacak bir gururum kalmamıştı nasıl olsa. İlaçları ağzıma atıp suyu dikledim. Ve tekrar gelmemek üzere odadan çıktım. Aklımda tek bir düşünce vardı o artık benim için Seunghyun değildi. Sadece TOP’tı… Sadece TOP. 

KAİ 

Elimi saçlarıma daldırıp lanet çocuğun nereye gidebileceğini düşündüm. Dışarı çıktığını görmemiştim. Odaya bakınırken gar dolabın kapaklarının açık olduğunu fark ettim. Kaşlarımı çatıp dolaba doğru ilerlerken arkamdan gelen ses beni engelledi. " Hey Jongin, yukarı çıkacağını söyleseydin kokuşmuş dolabının içinden lanet tişörtünü aramak zorunda kalmazdım." Alaycı bir homurtu çıkarıp adımlarımı ona doğru yönlendirdim. Aramızda sadece küçük bir mesafe bırakıp elindeki tişörte uzanırken dudaklarımı hafifçe kulağına değdirdim. " Buraya seks için gelmediğini söylüyordun Sehun. Ama beni tişörtsüz görebilmek için elinden geleni yapıyorsun." Bu kadar gecikmesini kast ediyordum. Çünkü dayanamayıp lekeli tişörtü çıkarıp bir kenara atmıştım. Alaycı sırıtışını duyabiliyordum. " Üstüne atlamamı istediğini biliyorum Hunter ama bunun için bu kadar ucuz numaralara ihtiyacın yok." diye mırıldandı. Adi piç. Yine üste çıkmayı başarmıştı. Gözlerimi devirerek elindeki tişörtü kapıp kafamdan geçirdim. Yüzünde hala alaycı bir ifade vardı. " Ben yüzünü dağıtmadan mutfağa git Oh Sehun. " diye homurdandım. Gülüşünü saklamak için dudağını ısırdı. Bunu onun yerine yapmak isterdim ama dediği gibi bugün buraya seks için gelmemişti. Onun arkasından yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerledim. Çoktan tezgâhın üstündeki tabaklara yaptığım rameni koymaya başlamıştı. Yanına gidip elindeki tabakları aldım ve hemen arkamızdaki masaya yerleştirdim. Sandalyesini çekip otururken aklına bir şey gelmiş olmalı ki yüzündeki gülümseme silinip yerini rahatsız bir tavır almıştı. Bir şey sormadım onun anlatmasını istiyordum. Kendi isteğiyle, bunun için buraya gelmemiş miydi? Lanet merak. Boğazımı temizledim. " Neden buradasın yani seks için değilse neden?" Yemeğiyle oynarken umursamaz bir tavırla omuz silkti. " Yanında kendimi rahat hissediyorum ve rahatlamaya ihtiyacım var. " Sesindeki sıkıntıyı her ne kadar gizlemeye çalışsa da bunu anlayacak kadar uzun süredir tanıyordum onu. Fazla eşeleyip daha rahatsız olmasını istemediğim için yemek boyunca aptal aptal konuşup soğuk espriler yaptım. Bu Sehun'la yaptığımız ilk normal konuşmaydı. Dikkatini dağıtmakta başarılı olduğumun farkındaydım. Bu hoşuma gitmişti. Kabul etmek istemesem de onun rahatlamasıyla bende rahatlamış hissetmiştim. " WOAH gerçekten iyi bir aşçısın Jongin-ah. " Sehun'un karnına vurarak iltifat etmesine karşılık kahkaha attım. " Her şeyde olduğum gibi. " Sehun edepsizce sırıttı. " Ancak şimdi gerçekten gitmem gerek. " Tabağını eline alıp tezgâha götürdü. Tek kaşımı kaldırdım. " Neden? " Tabağı bırakıp arkasını döndü " Evde ilgilenmem gereken evcil bir bambim var." gülümseyerek ceketini almak üzere askılığa yöneldi. Luhan'dan bahsettiğini anlamıştım. Elimde olmadan kaşlarım çatıldı. Tam bir sürtüğün tekisin Luhan. Bende tabağımı alıp tezgâha bıraktım. Bir de bunları yıkayacaktım. Lanet kardeş sevgisi. Yürüyerek Sehun'u geçirdim. Tek omzuna astığı sırt çantası biraz daha şişkin görünüyordu. Genelde kitap taşımazdı. Garip. " Görüşürüz bebeğim, yemek için teşekkürler. " Bir adım atarak dudaklarıma yapıştı. Bir süre sakin bir şekilde öptükten sonra geri çekildi gülümseyerek dışarıya çıktı. Giderken arkasından baktım. Karnım ağrıyordu. Sinirlenmiştim. Neden? Luhan'a gittiği için mi? Yok sikim. Daha neler. 

SEHUN 

Kapıdan çıktığımda hissettiğim soğukla ceketimin içine daha çok sokuldum. Ben az önce ne yapmıştım? Şimdiye kadar defalarca çocukları hırpalayıp paralarını zorla aşmıştım. Adam öldürmekten tut tecavüze kadar her türlü boka bulaşmış biriydim. Neden bu sefer farklı hissediyordum? Evet. Jongin'iın parasını almıştım. Luhan için. Annesi için. Sokağın köşesini döndükten sonra Jongin'in beni göremeyeceğine emindim. Kafamı köşedeki duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. Ve yutkundum. Gerçek hayatta hiçbir şey mutlu değildi. Kimsenin pembe gözlükleri yoktu. İnsanların seçimleri onları sadece daha çok boka sürüklüyordu. Sikik bir hayatı ben seçmemiştim gerçi. Ama yine de boktandı. Gözlerimi açtım. Gitmek zorundaydım. Luhan beni bekliyor olmalıydı. Bunu onu korumak için yapmıştım. Ama neden kalbim pişmanlık içinde can çekişiyordu. Gözlerim ailemin ölümünden sonra neden ik defa dolmuştu. Kahretsin. Kendimi tutamayıp içimi rahatlatmak istercesine bağırdım... Tüm gücümle. Doğruldum. Buradan hemen gitmek zorundaydım. Karşı binanın pencerelerinden kafalarını çıkaran teyzeleri umursamayarak durağa doğru yürüdüm. Otobüs on dakika kadar sonra gelmişti. Bizim sokakta inip, mekânımıza doğru yürümeye başladım. İçeriye girdiğimde Luhan hala uyuyordu. Derin bir nefes alıp ceketimi çıkardım. Yanına oturup saçlarını okşadım. Aniden gözlerini açtı. " Hunnie! Nerelerdeydin? Seni çok merak ettim! En azından haber vermeliydin seni gerize- Hunnie iyi misin? " Berbat göründüğümün farkındaydım. " Hyung, sana bir..hediyem var. " Luhan kaşlarını kaldırdı. Birkaç saniye gözlerime baktı. Daha sonra kaşlarını çattı. " Sehun...sen...?" Sırt çantamı açıp onun kucağına koydum. Çığlığını bastırmak için eliyle ağzını kapattı. Gözleri en az Kyungsoo'nunkiler kadar büyümüştü. "AMAN TANRIM SEHUN! BUNU NERDEN BULDUN?" Bıkkınlıkla omuz silktim. " Nasıl? Nerden? Kimin? gibi sorular istemiyorum hyung. Yarın bu parayı o orospu çocuklarına vereceğiz ve bu mesele kapanacak. Hiçbir şekilde itirazlarını dinleyemeyecek kadar yorgunum. " Luhan merakla açtığı ağzını kapattı. Kalkıp kendimi içer ki odada ki yatağıma attım. Bu sikik hayatı hak edecek ne gibi bir götlük yapmıştım. 

X KİŞİSİ

Bakışlarımı sinirle kaldırıp, önümde duran adamlara öfkeyle baktım. “SİZİ GERİZEKALI PİÇLER ! SİKTİĞİMİN ÇOCUĞUNU NASIL ELİNİZDEN KAÇIRDINIZ ?! ALTI ÜSTÜ BİR ÇOCUK!” korkularını gözlerinden okuyordum. Titremeye başlamışlardı. İçlerinden en güvenilir adamım olan Shin öne atıldı. “ E-Efendim çocuk elimizdeydi ancak. Evil denen piç bize engel oldu. “ Ne? Şaşkınlıkla yutkundum. “ Evil mı? Oh Sehun mu?” Sakin ses tonumu fırsat bilerek biraz daha net konuşmaya başladı. “ Evet efendim, çocuğu döverken o geldi. Ve biz…biz..” tekrar sinirlenmiştim. “ KIÇIMIN LİDERİNE KARŞI ÇIKAMADINIZ ÖYLE Mİ?!” Kalbim öfkeden beynimin içinde atıyor gibiydi. “ AKLIMI TOPLAMAM GEREK. HEPİNİZİ GEBERTMEDEN ÖNCE DEFOLUN!” Telaşla toparlanıp dışarıya çıktılar. Luhan denen çocuk. Onu gebertmeliydim. Evil Killer’ın siktiğimin işine karışacağı hiç aklıma gelmemişti. Sinirle gözlerimi kapatıp elimi burun direğime götürdüm. Neyse en azından parayı ödeyemeyeceğini biliyordum. Böyle bir miktarı hayatta karşılayamazdı. Luhan küçük piç. Onu ortadan kaldırmalıydım. Tüm ömrüm boyunca ayağımın altında gezinen gereksiz ayak bağının teki olmuştu. Bu sefer başarmalıydım. Ölmesini istemiyordum. Ölmeyecekti. Sadece büyük acılar çekmesini istiyordum. Bu acılarla hayatının son anına kadar yüzleşmeliydi. Tıpkı benim yaptığım gibi..

The DevilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin