BAEKHYUN
Duyduğum kelimelerle gözlerimi büyüdü. Benden bahsediyordu. Beni borcu ödemek için kullanılan bir mal gibi istiyordu. Kaçmak zorundaydım. Çünkü biliyordum ki bu dev çocuk beni aldığı zaman kaçmak için hiçbir yolum kalmayacaktı. Bakışlarımı ondan ayırıp çaktırmadan etrafıma göz gezdirdim. Eğer hızlı hareket edersem caddeye çıkabilirdim. Derin bir nefes alıp vücudumu dikleştirdim. Koşmak için kendimi hazırlamışken kalın ve alaycı ses beni engelledi.
“Kaçmaya çalışma Byun Baekhyun. Sen benim ödememsin. “ Donakaldım. Adımı nerden biliyordu? Beni tanıyor muydu?
“ Tamam. Çocuğu al ve bir daha benimle uğraşma Yeol.”
Jin bıkkın bir sesle konuştuğunda işimin bittiğini anladım. Beni o çocuğa vermişti ve çıkar yolu yoktu. Chanyeol, etrafında ki çemberi yarıp bana doğru ilerlerken yapabildiğim tek şey boş gözlerle yüzüne bakmaktı. Büyük eli bileğimi kavrayıp bnei arkasından sürüklemeye başladı. Köşeyi dönüp başka bir sokağa girdiğimizde adımlarını yavaşlatıp bana döndü. Az önce yüzünde bulunan ciddi ifadeden eser kalmamıştı. Şimdi sadece şapşalca gülümseyerek bana bakıyordu.
“ Şimdi seni bırakıyorum Baekhyun. Ama daha sonra borcumu almaya geleceğim.” Beni hafifçe süzdü ve yanağıma bir öpücük bırakıp fısıldadı. “ Eyeliner’ın güzelmiş bebeğim. “ Ardından beni caddeye yakın sokakta bırakıp gitti.
T.O.P
Ona ne yaptığımın farkındaydım. Kalbini ne kadar kırdığımın, canını ne kadar yaktığımın… Ancak bunları yapmak zorundaydım. Cebimde ki telefonu çıkarıp buraya gelmesini istediğimi belirten bir mesaj attım. Ayağımı yavaşça yere vurarak beklemeye başladım. Vakit geçmiyordu. Onu beklemeye sabretmek korkunç bir şeydi. Bir an önce pürüssüz boynuna kafamı gömmek istiyordum. Çekmeceyi açarak sigara paketinden bir dal çıkarttım. Masanın üzerinde ki ejderha desenli çakmakla da yaktım. İçime çektiğim dumanın havaya savruluşunu seyrettim. Kris tek kolunda ki çantasıyla uyuşukça içeriye girdiğinde iki dal çoktan bitmişti. Onu gördüğümde rahatladım. “ Hoş geldin bebeğim. “
Kris ’her neyse’ tavrıyla omuzlarını silkti. Kolundaki çantayı çıkartıp koltuğa fırlattı. Ayağa kalkıp yanına gittim.
“ Seninle konuşurken bana cevap vermelisin Wufan. “
“ İğrendiğim insanlarla konuşmak hoşuma gitmiyor TOP.” Kötü hissettiğimi belli etmeyerek buruk bir şekilde gülümsedim.
“ Önceden bana Seung Hyun derdin…”
“Saygı duyduğum Choi Seung Hyun cehennemi boylayalı uzun zaman oldu.”
“ Beni istemediğini söyleyemezsin Wufan.”
“ İstediğim şey sex kölen olup, acımasızca saatlerce becerilmek değildi, LANET OLASI.”
Sinirlenmişti. Sesi çok sertti. Elimde ki bitmek üzere olan sigarayı dudaklarıma götürüp derince çektim. Kris’in yüzünü tek elimle kavrayıp kendime çektim. Dudaklarımı aralık kalmasına fırsat vermeyerek onunkilere yapıştırdım. Ciğerlerimde ki dumanı yavaşça onun ağzına bıraktım. İlk başta geriye çekilmeye çalışsa da onu belinden yakaladım ve yoğun bir şekilde öpmeye başladım. İkimizin de ağzında sigara tadı vardı. Hafifçe geri çekildiğimde ikimizin de hala değmekte olan dudaklarından çıkan duman havaya karıştı. “ Üzgünüm Wufan.” Kris geri çekilip haifi bir şaşkınlıkla yüzüme baktı.
“ Gitmeme izin mi veriyorsun? “ “Hayır.” Gözlerinde her zamanki bıkkınlık ifadesiyle, elimde ki sigarayı alıp dudaklarına götürdü. Dumanı içine çekerken büzülen dudakları izledim.
“ Çünkü beni çoktan kendine bağımlı yaptın.” Kris duyduğu cümle karşısında gözlerini kocaman açıp bana baktı. Fazla şaşırmış olmalıydı ki birden öksürmeye başladı. Elinde ki sigarayı öksürüklerinin içinde yere atıp üstüne basarak söndürdü. Kısık sesle güldüm. Bu halleri çok hoşuma gidiyordu.
“ Beni delirtiyorsun Wufan.” Fısıldarken ellerimi beline dolayarak burnumu onunkine yasladım.
“ Benden uzun süre uzak kalacak olursan çıldırabilirim. Seni özlüyorum. Seni deli gibi istiyorum. Benim için bağımlısı olduğum en kaliteli uyuşturucum gibisin. Sana dokunduğumda kendimden geçiyorum. Sen, içimde ki unutulmaya yüz tutmuş masum Choi Seung Hyun’u uyandırıyorsun. Yıllar önce kaybettiğim sadece kilolarım değildi. Kişiliğimden de çok şey kaybettim. TOP’tan tiksiniyorum. Kendimden tiksiniyorum. Aynaya baktığımda gördüğüm piç heriften tiksiniyorum. Bu yüzden sana ihtiyacım var. Benle kal Wufan, bana yardım et. “ Dolan gözlerime hakim olamayıp birkaç damlanın yanaklarımdan süzülmesine izin verdim. “ Seni bu yüzden kölem yaptım, üzgünüm Wufan.”
Odaya sessizlik hakim olmuştu. Sadece Kris’in hızlanan nefesini duyuyordum. Bakışlarımı kaldırdığımda sıcacık gülümseyen yüzüyle karşılaştım. Gözlerinde beklediğim acıma duygusu ya da tiksinti yoktu. Yavaşça bana doğru yaklaşıp dudaklarını benimkilere değdirdi. Birkaç saniye sonra geri çekilip bana sarıldı. Ateşli değildi. Sahte değildi. Güven vericiydi. Mutlu hissetmiştim. “ Teşekkürler bebeğim. “ Bende ona sıkıca sarıldım. Geri çekilip gülümsedim. “ Şimdi gidebilirsin. Bugün sana dokunmayacağım. “ Arkamı dönüp masama ilerledim. Sandelyeme oturup ona baktığımda çantasını koluna asmış olduğunu gördüm. “ Yalnız kalmaya ihtiyacım var. Daha sonra geleceğim…Seung Hyun-ah.” Dışarıya çıktığında başımı geriye yasladım. Son beş dakika hayatımın en değerli anıydı. Düşünceler içerisinde uyuya kalmışım. Kapıdan gelen tıklamalarla uyandığımda birkaç saat olmuştu.
“ Efendim, rahatsız ettiğim için bağışlayın ancak birileri geldi. Sizi görmek istiyorlar. Önemliymiş.” Kollarımı açıp esnerken bir yandan da küfrettim. “ Gelsinler.” Bakışlarımı birkaç dakika sonra kapıdan giren iki kişiye çevirdim. Kim olduklarını fark ettiğimde tek kaşımı kaldırdım.
“ Güzellik uykunu böldüğümüz için kusura bakma ama, seninle biraz konuşmalıyız Bay Uyuşturucu. “
Taemin?