BÖLÜM 10

3.5K 156 9
                                    

Flashback 

TAEMIN 

İç geçirip kafamı eğdim. Deri ceketimin kolunu hafifçe kıvırıp kolundaki saate baktım. Aptal çocuk. Yaklaşık yarım saat geç kalmıştı. Onlardan biriyle böyle bir anlaşma yapmamam gerektiğini biliyordum. Ellerimi cebime sokup gitmek için arkamı döndüm. 
" Buna cesaret edemeyeceğini biliyordum."
Gözlerimi baydım. Gerzek. Ağır tavırlarla arkamı döndüm. -" Sadece vazgeçtiğini düşündüm. Bilirsin senin görevin Sehun'un köpekliğini yapmak. Ona ihanet etmek istemezsin. "
Dişlerini sıktığını görebiliyordum. Böyle bir yüze bu hareketler yakışmıyordu. Sırıtarak ona doğru bir kaç adım attım. 
" Buraya gelen bu yüzden mi bu kadar geç oldu? Yoksa Sehun seni besliyor muydu?" Duraklayıp sesini daha alaycı bir ton kattım. " Ah pardon, Sehun sadece sevgili liderim Kai'yi besler."
Sinirlenmesi gerekirken, gözlerini kocaman açıp şaşkın bir tavırla bana baktı.
" S... Sen bunu nereden biliyorsun?"
Omuz silktim. Tek kaşımı kaldırıp imalı bir tavırla
" Tahmin ettiğinden daha fazla şey biliyorum Luhan." diye mırıldandım, ona doğru birkaç adım daha atarken.
" Her neyse buraya bunları konuşmak için gelmedim."
" Ne için geldiğini çok iyi biliyorum."
" O zaman bu saçma konuşmaları bir kenara bırak ve o sikik aklından neler geçtiğini söyle."
" Ne istediğimi biliyorsun o piçten intikam almak... Bunu sende istediğine göre ne yazık ki birbirimize ihtiyacım var."
" Tae, bahsettiğin adam sıradan biri değil. Burada bahsettiğimiz kişi Devil Hunter. Onun nefes alması bile benim için katlanılmaz ama bu iş... Bu çok sikim bir iş."
“ Zarar vermemiz gerek kişi o değil Luhan. Onun canını yakmakla elime hiçbir şey geçmez. Benim gibi hissetmesini istiyorum. Bunun için gözünün önünde en değer verdiği kişinin ölümünü çaresizce izlemesini sağlayacağım. Sen dediklerimi yap ve gerisini karışma. Sadece arkana yaslan ve olacakları izle.”

KAİ 

Yavaşça nefesini boynuma doğru verdi. Arkamdan gelen hafif sızlamayla inledim. Sehun üstümdeydi ve içimden hala çıkmamıştı. Yaklaşık dört kez içime boşalmıştı. Yorgunluktan gözlerim kapanıyordu. Hafifçe üzerimde kıpırdanmaya başladı. 
"Yeterince doydum Hunnie..lütfen." Gülümsedi. "Seni zorlayamayacağımdan değil ama sanırım karın gurultum inlemelerimizi bastıracak." 
İçten bir şekilde kahkaha attım. Boynuma ıslak öpücükler kondururken yavaşça içimden çıktı. Bu his hoşuma gitmiyordu. Eksik hissediyordum. Üzerimden kalktı.
" Temizlik zamanı bay Deviiil. " 
Kollarımdan tutarak beni kaldırdı ve banyoya sürükledi. Sıcak suyu açıp, beni yanına çekti.
" Küveti doldurmakla vakit harcayamayacak kadar açım bebeğim." 
Gülümseyerek lifi alıp iyice köpürttü. Sıcak su bedenime değdiğinde irkildim. Özellikle acıyan deliğim ilk önce irkilmiş daha sonra akan suyla birlikte çektiğim acı da hafiflemişti.
" Ya Hunnie, sana yemek yapmayacağım. O yüzden git ve kendi mideni kendin doldur. Ben yıkanırım." Sehun hayal kırıklığıyla dudak büktü. Ciddi olduğumu gördükten sonra sinirle beni arkaya ittirip duvara yapıştırdı. Tek kolunu kaldırıp duvara yaslayıp, beni mermerle arasına hapsetti.
" Gerçekten kendime yemek yapacağımı mı düşünüyorsun Jonginnie? Kahretsin, zaten bütün işi ben yapıyorum ve yeterince yorgunum." Kaşlarımı çattım. " Eğer üstte olduğun için sızlanıyorsan bunu halledebiliriz bebeğim. " 
Ona doğru yaklaşıp kalçalarını kavradım ve sıktım. İnledi. Bedenini daha da yaklaştırıp beni ittirdi ve belimi kavradı.
" Asla." 
Gülümsememe karşılık verdi. Daha sonra dudaklarıma yapışıp şevkle öpmeye başladı. Masum bir öpücük olarak başlamamıştı. Öyle devam etmeyecekti de. Ellerimi saçlarına geçirip onu kendime yaklaştırdım. O da beni iyice kendine çekip, kalkmış penisine dayadı. Nefes almam için ara verdiğinde sordum 
" Aç değil miydin sen? " Bıkkın bir sesle güldü. " Yemeğin canı cehenneme Jongin. Beni böyle kışkırtmaya devam edersen, açlıktan ölünceye kadar seni becereceğim. "
Kahkaha attım.
" Kim Jongin çekiciliği bebeğim, başa çıkması zordur. "
Kalçalarımı yakalayıp hafifçe sıktı. Tek elini musluğa götürüp sıcak suyu açtı. Küvet sıcacık suyla dolarken beni içine yatırdı. Tek hareketle bacaklarımı kaldırıp omuzlarına aldı. Sıcak su deliğime ulaşmıştı. Hazırlamaya gerek duymadan penisini yarısına kadar içime soktu. " AAĞĞH" Kalçalarımı iyice kendine yaklaştırdı. " Bu seferlik yemeği ben hazırlayacağım. Buna karşılık seni istediğim kadar yoracağım Jonginnie. "
" Yürüyebilmek istiyorum Hunnie." Beni duymazdan gelip sertçe içime girdi ve git-gel yapmaya başladı. Acıyla çığlık atarak tırnaklarımı sırtına geçirdim. O da bağırdı.
" AHH Lanet olsun Jongin! Ellerine hakim ol." Sinirle ona baktım. " Asıl sen kendine hakim olamazsan penisini kesip götüne sokarım. Sonsuza dek kendini becerirsin Oh Sehun. "
İçten bir şekilde gülerek yavaşladı ve tatlı noktama vurmaya başladı. Artık o kadar alışkındı ki, o noktayı aramaya gerek duymuyordu. Zevk noktama değdiği anda başımı geriye atıp, zevkle mayıştım. Boynumun açıkta kaldığını gördüğü an boynuma saldırıp öpmeye başladı. Sertçe gel-gitlerine devam ederken ikimizde zevkle inledik. Kyungsoo gelmiş olsa korkudan ciddi bir şoka girmiş olabilirdi. Bütün ev inlemelerimizle dolmuştu. Tek elimle kendimi çekmeye başladım. Kendimden geçmiştim. Yavaşça zevkin doruklarına yükseliyorduk. Gözlerimi aralayıp Sehun'a baktım. Zevkle gözlerini kapatmıştı. Gözlerinin kenarı kendini sıktığı için çizgi çizgi olmuştu. Dudakları birbirine bastırılmıştı. Saçları ıslak ve dağınıktı. Terden ıslanmış alnına bir kaç tutam düşmüştü. Gerçekten... nefes kesiciydi. Sona yaklaşmıştık. Sehun gözlerini açtı.
" Birlikte?" 
Kafamı sallamakla yetindim. Hala ona hayranlıkla bakıyordum. Elimi çektim. Penisimi eline alıp bir yandan içimi dolduruyor bir yandan da beni çekiyordu. Zevkle inlemeye devam ettim. Ancak gözlerimi hala kapatamamıştım. İkimizde doruğa gelmiştik.
" AĞĞH JONGİİN" Hırladı. "Sehuun" ikimizde birbirimizin adını söyleyerek boşaldık. Benim menilerim suya karışırken Sehun da içime boşalmıştı
Yorgun gözlerine baktım. İçimde tuhaf bir şeyler hissettim. Lanet olsun. 
" Lanet olsun Jongin. Beni. Öldürüyorsun. Yemin. Ederim. Beni. Bir gün. Delirteceksin. " Nefes nefese konuştu. Gülümsedim. " Kalk ve yemeği hazırla Hunnie. İltifatlarına kanmayacağım. "
"Samimiydim." 
Kısık sesle gülerek alnıma ufak bir öpücük kondurdu. Yutkundum. İçimden çıkarak ayağa kalktı. yavaşça beni de belimden tutup kaldırdı. Belimdeki elini çekmeden bakışlarını gözlerime kaydırdı. Gözlerinde büyük bir pişmanlık vardı. Bana inanmıştı. Rol yapmakta başarılıydım. Kesinlikle. 
"Jongin-ah bugün olanlar için gerçekten üzgünüm. Beni affettiğin için... Teşekkürler." Bu kadarını beklemiyordum. Sehun'un bana böyle bir şey diyeceğini hiç düşünmemiştim. Şimdi onun yaşadığı pişmanlığı bende hissediyordum. Ama hepsini onu kaybetmemek için yapmıştım. Bunun için ne gerekirse yapardım
. "Saçmalama, özür dilemesi gereken kişi benim. bu kadarını yapmamalıydım ama o... seni bırakmamı söylediğinde ben... Endişelendim. Seni kaybetmekten korktum Hunnie. Özür dilerim. " Samimiydim. Rol yapmıyorum. Söylerken fark etmiştim. Sehun'u kaybetmekten gerçekten korkuyordum.

BAEKHYUN

Çantamın kulplarına tutunup hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ara sokaklardan nefret ederdim. Özellikle karanlık olduğunda... Cızırdayan sokak lambasının sesiyle irkildim. Tam yolun sonuna varmışken kahkaha atarak sokağa giren birkaç gölge gördüm. Adamlarımı gerisin geri çevirdim. Birkaç adım atmıştım ki alaycı bir seslenişle donakaldım.
" En eğlenceli yerinde gidiyor musun bebeğim?"
Koşmak istiyordum ama ayaklarım bana ihanet etmişti. Hareket edemiyordum. Bana doğru yaklaştıklarını hissettim. Sıcak ve güçlü bir el yavaşça kolumu kavradığında kendime geldim. Ani bir refleksle kolumu tutan eli ittim ve koşmaya başladım. 
" Siktir! Yakala onu Jin!"
Adım sesleri ara sokakta yankılanıyordu. Yakalanacaktım. Aniden kolumdan sertçe çekildim. Yüzüm ona döndüğünde beni omzumdan iterek arkamdaki duvara sertçe çarptı. Acıyla yüzümü buruşturup inledim.,
" Daha sonra inlemek için çok vaktin olacak bebeğim, nefesini boşa harcama... Zaten kaçmaya çalışmakla çok büyük bir hata yaptın." 
Yakışıklı yüzünü gölgeleyen karanlık bakışları vardı. Jin dedikleri bu olmalıydı. Başını yavaşça kulağıma yöneltirken tek elini duvara yaslayıp beni soğuk betonla arasına sıkıştırdı. Kulak mememi dudaklarının arasına alıp emerken gözlerimin dolduğunu hissettim. Sağ bacağını hafifçe kaldırıp dizini bacak arama sürttü. Diğer elini belime dolayıp kendini iyice bana yasladı. Sertliğini kendi penisimde hissedebiliyordum. Bacaklarım titrerken gözyaşlarımla birlikte hıçkırıklarımı serbest bıraktım. 
" Onu fazla yorma Jin. Bize de lazım olacak."
Jin kafasını çevirmeden tısladı. 
" Onu ben buldum Monster, kes sesini."
Gözlerim birkaç adım ötede kendi aralarında konuşup sigara içen çocuklara takıldı. Kimse yoktu. Şu an beni bu siktiğimin durumundan kurtarabilecek kimse yoktu. 

Monster dediği çocukla konuşurken yarattığı boşluktan yararlanıp dizimi kasıklarına geçirip onu itmeye çalıştım. Acıyla inlese de onu uzaklaştıramamıştım. Aksine onu sinirlendirmiştim. Suratıma sert bir tokat geçirirken yapabildiğim tek şey acıyla dişlerimi sıkmaktı. Yana savrulan suratımı kavrayıp kendine çevirdi. 
" Sert mi oynamak istiyorsun? O zaman öyle oynarız."

Beni sertçe duvara çarpık dudaklarını boynuma gömdü. Çırpınmayı kesip bir an önce bitmesi için dua etmeye başladım. Gözlerimi sıkıca yumup tırnaklarımı kanatacak kadar avuçlarıma bastırdım. Belindeki elini kalçalarıma indirirken boynumu ısırmaya başladı. Sadece beni bu durumdan kurtaracak birine ihtiyacım vardı. Kim olduğu umurumda değildi. Sadece kurtulmak istiyordum 
" Beni çağırmadan mı eğleniyordun Jin?"

Kalın sesi duyan çocuk boynuna dudaklarını çekti. İstemsizce derin bir nefes alıp tedirgin bir tavırla gözlerimi araladım. Uzun boylu bir çocuk ortada durmuş Monster diye seslendikleri serseri ve diğerleri etrafını sarmıştı. Jin'in yüzü hala bana dönüktü. Ama bakışları üzerimde değildi. Gözleri sinirle kısılmıştı. Derin bir nefes alıp arkasını döndü. Ağır adımlarla uzun çocuğun yanına doğru yürüdü. 
" Burada ne işin var Chanyeol?"
Ne saçmaladıkları umurumda değildi. Kaçmam gerekiyordu ve ayaklarım bugün ikinci kez bana ihanet ediyordu. 
" Bana olan borcunu almaya geldim Jin."
" Senden zaman istemiştim."
Uzun çocuk Jin'i dinlemiyor gibi görünüyordu. Bakışlarını korkudan titreyen vücudumda gezdirip gözlerime sabitlerken dudaklarını kıpırdattı. 
" Sana zaman verdiğimi sanmıyorum. Şimdi borcunu öde." Beni göstererek devam etti. " Ya da onu ver."

The DevilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin