Eve geldiğimde Aslı'nın uyumadığını ve bana tuhaf bir gülümsemeyle baktığını farkettim.
+Sen hala uyumadın mı?
-Bırak şimdi beni sen neredeydin bakayım :) (bunu bir anne edasıyla söylemesi komiğime gitmişti)
+Hastanede
-Hadi ordan hani ilaçların nerede
+Şey nöbetçi eczane bulamadım
-Hıhı tabi :)
+ Ne var :)
- Demir'le birlikteydin değil mi? :)
+Yuhh nerden anladın?
-Arabayı gördüm ayrıca Efe'yi aradım Demir'in eve gelmediğini söyledi :)
+Çok fenasın
- Neler yaptınız anlat çabuk :)
+Hiç birşey
-Hadi ama benden gizleyemene gerek yok:)
+Sadece biraz sohbet ettik o kadar gerçekten birşey yok ayrıca ne olabilirki?
-Bilmem :)
+Ben yatıyorum iyi geceler
-İyi gecelerAslı'nın imalı bir şekilde davranması biraz beni korkutmaya başlamıştı. Bu imalı davranışlar devam ederse büyük ihtimal Demir'le olan arkadaşlığıma zarar verecekti. Şimdilik bunu düşünüp canımı sıkmak yerine uyumak daha iyi bir fikirdi.
*
Uyandığımda Aslı'nın evde olmadığını farkettim kafeye çalışmaya gitmişti. Telefonu elime alıp saate bakacağım sırada Demir'den mesaj geldiğini farkettim. 'D:Günaydın' yazıyordu saat 06:00 da göndermiş. Ve şu an saat 12:37 benim için günün bu saat aydığını belirtmek isterim. Evet güne geç başlayan biriyim artık işsiz biri olduğum için istediğim saat kalkabilirdim. Demir'e 'A:Günaydın' yazıp mesajına karşılık verdikten sonra bir klasik haline gelmiş olan sabah rutinime başladım. El yüz yıkama, kahvaltı hazırlama, kahvaltı yaparken bir yandan dizi izlemek için laptopu açma ve tüm gün dizi izleyip günü bitirmek.
Telefonumun tekrar titremesiyle Demir'den mesaj geldiğini anladım. 'D:Güne bu saatte başlamak güzel birşey olmalı' demişti. Ee işsiz bir tembel olmanın tek getiriside buydu.
'A:Sanırım haklısın' yazıp gönderdim. Uzun zamandan sonra birileriyle konuşmak, şakalaşmak çok iyi gelmişti. Bugün için tembellik planımı erteleyip biraz iş aramak istiyordum yada en kötü ihtimal bir İzmir turu yapardım.
Kahvaltı faslı bittikten sonra dizlerimin birkaç parmak üstünde biten çiçekli bir elbise giydim normalde hep pantalonlu gezen biriyim ama içimden bugün cıvıl cıvıl giyinmek kendime bakım yapmak geldi. Ama İzmir'de havaların bir sıcak bir soğuk olmasından dolayı bir tek elbiseyle üşüyeceğimi düşünüp üzerime bol bir düz renk kazak geçirip kollarını kıvırdım. Lacivert üzeri kırmızılı beyazlı ve yeşil yaprakları olan çiçekli elbisem, kırmızı kazağım, ince yüzüklerim ve koyu kahve çantamla botlarımı alıp evden çıktım. Uzun zamandır tercih etmediğim bir tarzdı ama üzerime yakışmış gibi hissediyordum. Evden çıkıp kapıyı kitlememle telefonun tekrar titremesi bir oldu mesaj yine Demir'den gelmişti. 'D:Bugün birşeyler yaparmıyız sence?' Diyordu. Aslında iyi fikirdi tek başıma gezmektense birlikte gezmek daha eğlenceli olurdu. 'A:Sen şu an işte değil misin?' Bugün çalışıyor olması gerekiyordu ama 'D:Erken çıktım bugün yarım günlük çalışma saati vardı' diye cevap verince aklımdaki soru işaretini gidermiş oldu. 'A:Ben dışarı çıktım şimdi buluşabiliriz meydan durağının orada olurum' 'D:tamam 10 dakika içerisinde oradayım' dediği gibi tam 10 dakika içerisinde yanıma gelmişti. Üzerinde beyaz uzun kollu bir gömlek, siyah kumaş pantolon ve kolunda da ünlü bir markaya ait güzel bir saat vardı.
-Selam fıstık bugün çok şirin olmuşsun :)
+Bugünde böyle olmak istedim:)
-İyi bakalım gitmek istediğin bir yer var mı?
+Bildiğim bir yer yok açıkcası
-Tamam o zaman benim planıma göre takılabiliriz
+Neymiş planın?
-Öncelikle resim galerisine gidiyoruz sonrada yeni açılan bir alış veriş merkezine merak etme çok kalabalık olacağını zannetmiyorum bu saatte ardından da deniz kenarındaki güzel bir restorana
+Bir dakika resim galerisine gitmek isteyeceğimi nerden biliyordun?
-Aslında dünkü buluşmada pantolonun üzerine sıçramış birkaç damla boya lekesi gördüm başta modelinin öyle olduğunu düşünmüştüm sonra ellerine baktığımda sağ elinin birkaç yerinde de küçük küçük boya lekeleri olduğunu farkettim ve parmağında da hafif bir çıkıntı olumuştu çok fırça yada kalem tutmaktan olsa gerek diye düşündüm parçaları birleştirincede resme ilginin olduğunu farkettim
+Merhaba Sherlock Holmes'la mı konuşuyorum :)
-Ta kendisi :)Dikkatli oluşu hem çok şaşırtmış hemde hayranlığımı kazanmıştı.
+Yalnız alış veriş merkezi konusunda yanılmışsın pek alış veriş delisi değilimdir
-Biliyorum alış veriş merkezine kıyafet bakmaya gitmeyeceğiz zaten
+Ne için gideceğiz peki?
-Fotoğraf makinesi siparişi vermiştim sabah bugün öğlen geleceğini söylemişlerdi onu almaya gideceğiz
+Vayy güzelmiş
-Seninde fikrini almak istedim fotoğrafçılığa karşı ilgin olduğunu farkettim bu makine işlerinde de anlarsın
+Hadi ama onu nasıl anladı deklanşöre çok basmaktan nasırlaşan işaret parmağımdan mı ? :)
-Ahahah tam olarak ondan anlamadım açıkcası sadece numaramı kaydederken ekranda duvar kağıdın gözüme çarptı güzel açılardan çekilmiş bir manzara resmi vardı başta hazır bir fotoğraf sanmıştım ama dikkatli bakınca İstanbul'un yazlık bir yerinde çekilmiş bir fotoğraf olduğunu farkettim
+Tebrikler doğrusu bu kadar dikkatli biri olman beni biraz ürküttü :)
-Hey ürkmene gerek yok sapkınlık derecesinde değilim henüz :)Dünkü buluşmamızda ciddi, sessiz, gizemli ve sinirli Demir gitmiş yerine gayet eğlenceli, keyfi yerinde bir Demir gelmişti. Yol boyunca sakin bir şekilde arabayı sürmüş, ufak şakalaşmalarla birbirimiz hakkında daha çok bilgi edinmeye çalışan biri haline dönüşmüştü. Bu hali enerjimi yerine getirmişti. Kafalarımızın uyuştuğu duraklamadan ve sıkılmadan rahatlıkla konuşabildiğim bir insandı Demir. Aklıma grubun devamı olan diğer çocuklar geldi acaba onlar normalde nasıl biriler daha mı cana yakınlar yoksa daha mı farklılar? En çokta Zeynep'i merak ediyordum asi, sinirli, hırçın ve bir o kadarda duygusal olan kız aslında nasıl biriydi? Aslı'yı az çok çözmüştüm zaten meraklı, enerjik ve hayat dolu bir kızdı en sevdiği şey çok süslü ve gösterişli olan eşya ve kıyafetlerdi. Emre ve Efe konusunda pek fikrim olmasada cana yakın gibi gözüküyorlardı. Ben bunlarını düşünürken resim galerisine gelmiştik bile.
Gayet büyük ve gösterişli bir yerdi etrafta elit insanlar şarapları ile tabloları inceliyor görüşlerini belirtiyorlardı. Orta yaşlarının sonlarına merdiven dayamış saçlarının ortası hafif açılmış beyaz saçlı, fularlı, kemik gözlüklü, desenli ceketleriyle ordan oraya gezinen beyfendiler. Genç olmasada çekici sayılabilecek gösterişli, dik duruşlu, inci mücevherleri, topuklu ayakkabı ve kırmızı rujları ile ben burdayım diye bağıran kadınlar.
Aralarında en genç sayılabilecek kişilerdik Demir'le ikimiz. Ve diğerlerine oranla fazla sade ve gündelik kalmıştık. Birlikte tabloları inceliyor, sanatçının ne anlatmış olabileceği üzerine sıra dışı fikirler üreterek birbirimizi güldürüyorduk ve bir yanda da çocukların yetişkinleri taklit etmesi gibi etrafımızdaki insanların taklitlerini yapıyorduk.+Uzun zamandır hiç bu kadar gülmemiştim :)
-Bende hiç bu kadar içten gülen birini daha önce görmemiştim :)Gülüşüm hakkında hayatım boyunca hep çok yorumlar alan birisi olmuşumdur. Ama en güzeli buydu sanırım.
Galerideki işimiz bittikten sonra foto makinesi bakmak için alış veriş merkezine gittik ve uzun zamandır herkes tarafından çok övülen kaliteli bir makina aldık.
-Evet şimdi sıra restoranda
+Sıralamayı çok iyi yapmışsın kurt gibi açım şu anda
-Seni iyice yorup acıkman için bu yerleri seçtim birde gideceğimiz yerin manzarası güneş batarken deniz manzarası ile birlikte çok güzel oluyor
+Meraktayım bakalım nasıl bir yere götüreceksin beni
-Eminim seversin ve seni tekrar oraya götürmem için her gün benimle buluşmak için bahaneler ararsın :)
+Yoksa bu da mı planının bir parçası? :)
-Hemde en önemli parçası bu yüzden en sona sakladım:)Bu kadar överek anlattığı yeri gerçekten çok merak etmiştim. Tüm gün çok eğlendiğimi hesaba katarsak baya zevkli ve eğlenceli biri olduğu sonucuna varmıştım. Haliyle bekletim her geçen dakika daha da fazla yükseliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYAN PLATONİK
ChickLitKimi mutlu sonlara alışıktır , kimi uzaktan sevmelere... Beni merak etme . Ben de senin gibiyim