Kağıtta yazan adrese baktım ve İzmir'e gidebilmek için otobüs biletimi aldım. İstanbul'da geçirdiğim son gündü bugün. Özleyeceğim şeyler olduğu gibi hatırlamak istemeyeceğim bir sürü şeyler yaşamıştım bu şehirde. Ama artık vakit gitme vaktiydi ve ben buna hazırdım hemde hiç tahmin etmediğim kadar.
Otobüsün kalkış saatinin yaklaşmasıyla sigaramı söndürüp valizimi koymak için bagaja yöneldim. Çok bir eşyam yoktu yanımda bir valiz ve bir kol çantasına sığmıştı hayatım.
Bilette yazılan olan koltuk numarama bakıp yerime geçtim. Orta sıralarda cam kenarı bir yere denk gelmiştim. Çantamdan kırmızı kulaklığımı çıkarıp sevdiğim şarkılar listesini açtım. Bir yolculuğu keyifli kılan şeylerden biriydi benim için şarkı dinleyip yolu izlemek.
Sonbahar aylarında olduğumuz için ve gece yolculuk ettiğim için hava biraz serindi ama bunu umursamıyordum. Uzun süredir uykusuz olmam, hiç yemek yemeden geçirdiğim birkaç saat ve ağlamaktan yorulmuş bedenimle İzmir'e gidiyordum. Hiç planımda olmayan birşeydi bu benim için. Hayatta böyle değil midir zaten siz planlar yaptıkça o size gülümser ve kendi planlarını yaşatır.
Yolculuk sırasında kimseyle konuşmamıştım. Çocuklarını ağlaması, insanların yol boyunca kendi aralarında yaptıkları konuşmalar, uyuyan insanların horlama sesleri hepsi beni olabildiğince rahatsız ediyor ve her seferinde müziğin sesini bir tık daha arttırıyordum. Beni gerçekte rahatsız eden şey gürültümüydü yoksa zihnimde yankılanan düşüncelerin seslerimiydi bilmiyordum.
Yolculuğun bitmesine az bir zaman kalmıştı gözüm sürekli saatte inmeyi bekliyordum.-Pardon hanımefendi uyanın lütfen yolculuğunuz bitmiştir!
Birinin kolumu dürtmesiyle gözlerimi araladım ne ara uyuyakalmıştımki?
-İzmir'e gelmiş bulunmaktasınız inebilirsiniz
Müdavinin konuşmalarıyla kendime geldim otobüste benden başka kimse kalmamıştı. Çantamı alıp arabadan indim ve bagaja yönelip valizimi çıkardım. Uzun zamandır uyumamış olmanın verdiği yorgunlukla biraz kestirmek iyi gelmişti.
Etrafım ordan oraya koşturan, sarılan, mutluluk gözyaşları döken insanlarla çevriliydi. Bense tek başıma yabancısı olduğum bir şehirde kaybolmadan nasıl verilen adrese gidebilirim acaba diye düşünüyordum.
Otogardan çıkıp kaldırımda yoldan geçen arabalara bakıyordum. İstanbul kadar kalabalık bir şehir değildi ee haliyle bu durum trafiktede belli oluyordu. Arabalar hızla geçerken karşıdan gelen taksiyi durdurmak için elimi kaldırdım. Tam taksiye binecekken benden önce davranan birini görünce sinirlerime hakim olamadım.
+Sen nerden çıktın ya taksiyi durduran benim!
-Ee çağıranda bendim (diyerek elindeki telefonu gösterdi)
+Çok kabasınız
-Üzgünüm hanfendi yetişmem gereken bir toplantı var ve çağırdığım taksiye bineceğim şimdi iyi günler size'Ozgonom honfondo bıdı bıdı bıdı ukala dümbeleği seni!' Dakika bir gol bir İzmir'e gelmemle yine tüm aksilikler beni bulmaya başlamıştı.
Ve sinirimin geçmesiyle biraz daha beklemeye başladım 10 dakika sonra gelen bir taksiye binip elimdeki adresi göstererek 'Beni bu adrese bırakır mısınız lütfen' dedim.
Aslı'nın çalıştığı adres yazıyordu adrese gidip Aslı'yla tanışıp onunla kalacağım eve gidecektim. Aslı'nın iyi yada kötü biri olması umrumda değildi açıkcası bir süre kalacağım bir yer bulayım bana yeter en azından şehre alışasıya kadar.*
Çakmaktaş Cafe
Yazılan adrese geldiğimde Aslı'nın çalıştığı cafeye gittim. Masalarda buluşmak için gelen sevgililer ve okuldan çıkan öğrenci grubu vardı.
Sipariş verilen tezgaha yönelip kasada duran kişiye seslendim:
+Aslı diye birine bakmıştım sanırım burada çalışıyormuş
-Aslı Çevik'ten mi bahsediyorsun?
+Evet
-Tamam şimdi çağırıyorum mutfakta olacaktı kendisi
+Tamam teşekkürlerBen cafenin duvarlarında bulunan karikatürleri incelerken mutfaktan orta boylarda, zayıf, sarı saçlı bir kız geldi. Ellerindeki köpüğü üzerine geçirdiği mutfak önlüğüne silerek bana doğru gülümseyerek geldi.
-Merhaba hoşgeldin İzmir'e ben Aslı :)
+Merhaba ben de Arya :)
Ufak bir sarılmanın ardından
-Sen yol yorgunusundur şimdi istersen eve geç sana yedek anahtarlarımı vereyim haa bu arada bu iş arkadaşım Emre
Az önce Aslı'yı sormak için konuştuğum kişiyi göstererek. Ufak bir tebessümle kafamı sallayarak selam verdim.
-Emrecim bu da İstanbul'dan gelen misafirim Arya
Bu sefer Emre'ye dönerek beni işaret etti
Emre: Hoşgeldin Arya
Arya: Teşekkür ederim hoşbuldum
Aslı: Emre beni iki dakika idare eder misin Arya'yı eve bırakayayım
Emre: Tamam sorun yokKonuşmaların bitmesiyle Aslı üzerini değiştirip tekrar yanıma döndü ve birlikte cafeden çıkarak evin yolunu tuttuk.
-Evim fazla uzak sayılmaz ve ikimize yetecek kadar büyüktür umarım rahat edebilirsin. Buarada İzmir'e daha önce gelmişmiydin?
+Hayır ilk gelişim
-O zaman sen eve yerleşip biraz dinlendikten sonra bizim çocuklarla birlikte sana güzel bir İzmir turu yaptıralım ne dersin?
+Bilmiyorum
-Hadi ama çok eğleniriz
+Tamam öyleyse
-Anlaştıysak eğer ben cafeden çıkar çıkmaz eğlence başlar :)
+Anlaştık :)Eve gelmemizle ortak odamız olan yere geçtim benim için boş bıraktığı yatağı ve dolabı kendime göre düzenledim. Evin fazla odası yoktu 1+1 di ama odaları fazla genişti bu yüzden rahatlıkla ikimizede yeterdi. Kıyafetlerimi dolaba yerleştirdikten sonra biraz uyumak için yatağa yattım. Ama bir türlü gözüme uyku girmiyordu. Apar topar taşınma fikri, yaşadığım olaylar çok canımı sıkmıştı. Ben herşeyle arasına duygusal bağ kurabilen bir kişiydim. Evimi, arkamda bıraktığım eşyaları, anılarımı biranda silip atmak unutmaya çalışmak çok zordu benim için. Gerçi İzmir'de fena sayılmazdı belki İstanbul'un yerini doldurabilecek kadar severdim bu şehri ev arkadaşım olan Aslı'da cana yakın bir kızdı en azından bu şehirde fazla yalnız kalmayacaktım. Kalmazdım değil mi? Benide sahiplenecek kadar yerin var mı İzmir? Yoksa kalabalıklar arasında kaybolup giden biri mi yapacaksın beni? Bu soruların cevabını yalnızca zaman gösterebilecekti. İhtiyacım olan tek şey biraz zamandı sadece biraz zaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYAN PLATONİK
ChickLitKimi mutlu sonlara alışıktır , kimi uzaktan sevmelere... Beni merak etme . Ben de senin gibiyim