+Burası EF-SA-NE !
Gerçektende öyleydi denize sıfır bir manzarası olan bir restorana gelmiştik.
-Hadi hazır gün batımını yakalamışken fotoğrafını çekeyim gülümse :)
Ben poz veresiye bırakmadan art arda fotoğraflarımı çekiyordu.
+Hey ben daha hazır değildim bekle biraz çok kötü çıkıcam senin yüzünden :)
-Saçmalama gayet iyisin ayrıca kameranın lenside baya iyiymiş seni bile güzel çekti :))
+Aa çok kötüsün :))Gün batımı boyunca saçma sapan pozlar verip fotoğraflar çekildik. Etraftaki insanların bize bakıp gülmesi veya hakkımızda yapacakları yorumları hiç umursamadan eğlenmemize baktık. Dışarıdan bakılınca güzel bir işi olan, resmi görünümlü Demir ve yanında tatlı hanım hanımcık gibi gözüken ben. Dışarıya karşı yarattığımız imajla yaptığımız şeyler birbirine hiç uyuşmuyor yetişkin bedenine hapsolmuş iki çocuk ruhu gibi gözüküyorduk. Bu bizi rahatsız etmek yerine daha fazla keyiflendiriyordu. Sonuçta insan hayatı boyunca kaç kişinin yanında bu kadar doğal ve içten hareket edebilirki? Özellikle yapmacık olan bu kadar insan nüfusunun hakim olduğunu varsayarsak belkide hiç.
Belki çekildiğimiz milyon tane fotoğrafın ardından -tamam biraz abartıyorum henüz milyon tane olmadı- dinlenmek ve karnımızı doyurmak için restoranın içerisine geçip adımıza rezerve edilen masamıza oturduk.
-Ne yiyelim?
+Sanırım balık ve beyaz şarap alıcam ben ve birazda salata
-Güzel seçim bende sana eşlik edicemSiparişlerimizi verdikten sonra yemeklerimizin gelmesini bekledik. Ve biara Demir'in telefonu çalmaya başladı arayan Zeynep'ti. Meşgule atıp telefonu sessize aldı ve 1-2 dakika sonra Zeynep tekrar aradı.
+Açsan iyi olur belki önemli bir şeydir
-Zannetmiyorum
+Üst üste aradığına göre açmanı istiyor olmalı
-Tamam açıyorum ama eminim saçma birşey için aramıştır.Telefonu açmasıyla masadan kalkması bir oldu sanki aralarında gizli bir dil vardı ve sürekli o dille iletişim kuruyorlardı. Bende masada Demir'in ve yemeklerin gelmesini bekledim.
+Önemli birşeymiymiş ?
-Hayır her zamanki şeyler işteHer zamki şeyler derken neyi kasdettiğini anlamamıştım ama sormakta istemiyordum. Zaten Demir'in sözünün bitmesiyle garson yemeklerimizi masamıza getirmişti. Bu da konuyu değiştirmemize yardımcı olmuştu.
+Yemeklerde manzara kadar güzelmiş
-Buraya daha önce birkaç kere daha gelmiştim ama nedense bugün daha lezzetli yapmışlar yemekleriYemeklerin lezzeti damağımda şenliğin oluşmasına neden olmuştu arka fonda çalan klasik sakin bir müzik ve boydan boya cam olan duvarların arkasında gözüken deniz ve şehir manzarası dağları süsleyen renkli ışıkların görüntüsü ortama dinlendirici hoş bir hava katmıştı.
*La Vie En Rose* şarkısının çalmaya başlamasıyla gözlerim dolmuş ellerim titremeye başlamıştı. Bu Batu'nun bana sözde evlenme teklifini yapmak için çağırdığı gece kulübede dans ederken plakta çalan şarkıydı. Bu Batu'yu son görüşümün olduğu ve beni hayallerin, heyecanların ve buruk bir hüznün hatta aşk duygusunun ele geçirdiği gece çalan şarkıydı...-Arya sen iyi misin?
Boğazım düğümlendiği için bir cevap vermemiştim sadece elimin tersiyle gözlerimden akan yaşları silmeye çalışıyordum. Yine benim için güzel bir gün mahvolmuştu. Sanırım bu üzerime yapışan bir lanetti.-Arya neyin var lütfen konuş senin için endişeleniyorum
+Lütfen gidelim burdan lütfen
Sesim boğuk ve kısık çıkmıştı Demir'in beni duyduğundan bile emin olamazken Demir hesabı ödemek için masaya biraz para ve birazda bahşiş bırakmıştı ve çıkmak için kapıya yöneldik. Bir süre birşey konuşmadan deniz kenarında yürüdük. Denize her baktığımda aklıma Batu'yla gittiğimiz sahil ve yaşadığımız şeyler gelmeye başladı. Halbuki artık atlattığımı onu ve yaşanan şeyleri unutmaya başladığımı zannediyordum taa ki o şarkı çalana kadar.-Seni zorlamak istemiyorum ama ne olduğunu merak ediyorum neden ağlamaya başladın ne oldu bir anda ben mi yanlış birşey yaptım istemeden?
Demir korkar gözlerle bana bakıyor ve bir cevap bekliyordu. Merakını ve korkusunu anlayabiliyordum ama bu konuyu ona şu an açacak kadar kendimi hazır hissetmiyordum.
+Özür dilerim ben bugünü böyle mahvetmek istemezdim ama aklıma eski kötü bir anım geldi ve kendimi kendimi tutamadım neden böyle oldum bende anlamadım çok özür dilerim
Cümlemi tamamlamamla tekrar ağlamaya başlamıştım. Demir'de bana sarılıp susmam için bekledi.-Sorun yok özür dileme lütfen istersen seni eve bırakabilirim yada sana ne iyi gelecekse onu yapalım oraya gidelim ne yaşadın bilmiyorum ama ben burdayım sana atlatmanda yardımcı olacağım söz veriyorum
+Teşekkür ederim her şey için eve gitsem daha iyi olucak biraz uyumak iyi gelir belki
-Peki nasıl istersen ama eve gidip ağlamaya devam etmeyeceğine söz ver?
+Söz :)
Söylediği şey istemedende olsa gülümsememe sebep olmuştu.
-İşte böyle gülümse ya ağlamak sana yakışmıyor :)Arabaya bindiğimizde yol boyunca sessiz bir şekilde gitmiştik. Göz ucuyla bana bakıyor ağlıyor muyum diye kontrol ediyordu.
Batu'nun arkasından ağladığım bir diğer gecede yalnız olmamak aslında benim açımdan daha iyi olmuştu. En azından şarkıyı ikinci kez duyduğumda veya bu sürecin yaşandığı anda tek başıma olsaydım kendimi daha kötü hissederdim büyük ihtimal ama şu an Demir'in yanımda olması ağlamama engel oluyordu. Onu daha fazla telaşlandırmak istemiyordum ve günü daha fazla mahvetmek istemiyordum bu yüzden kendimi tekrar dağıtmak yerine duygularıma hakim oluyor ve toparlamaya çalışıyor ve kendime telkinlerde bulunuyordum:
"Her şey yoluna girecek Arya ağlamak yok. Gülümse ve güçlü dur en azından çevrendeki insanlar için ve en önemlisi kendin için.
Bunu başarabilirsin, atlatabilirsin !"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYAN PLATONİK
ChickLitKimi mutlu sonlara alışıktır , kimi uzaktan sevmelere... Beni merak etme . Ben de senin gibiyim