Dizlerimi kucağıma çekmiş, evin arka bahçesine bakan balkonda, uzun zamandır sabit bir yere bakarak oturuyorum. Aslına bakarsanız ben de nereye baktığımı bilmiyorum çünkü 48 saattir uyumadığım için gözlerim berbat halde.
Saçlarım ruh halime ihanet edip, hafif esen rüzgara usulca ayak uyduruyor. Sanırım vücudumun en mutlu yeri onlar. Zira başka hiçbir yerimi hareket ettiremiyorum.
İki gündür yaşadığım çöküntünün sebebiyse garip. Ben Türkiye'nin en iyi okullarından birinde, yıllardır istediğim ve uğruna fazladan bir senemi feda ettiğim bölümü kazandım.Mükemmel değil mi?
Değil.
Değil çünkü o şehri kazanmamam gerekiyordu. Tüm planları yapmıştım, tercih listesinde onun önüne puanım ve sıralamamla kesinlikle kazanabileceğim 3 büyük üniversite yazmıştım. Hatta belki bu üniversitelere bu sene rağbet olur da giremem diye 4. sıraya bir de doğu şehri yazmıştım. Yeterince önlem aldığım bir liste oluşturunca da babamın kalbini kırmamak için 5.sıraya o lanet yeri yazıp gönül rahatlığıyla bitirmiştim. Çünkü gelemezdi, önünde onca şehir varken gelemezdi...
Ama her ne olduysa tercih sonucum İstanbul geldi. Hem de her şey hesapladığım sıraya uygun gitmesine rağmen. Ne okuldaki ne de kurstaki hocalarımın açıklayamadığı esrarengiz bir şekilde orayı kazandım. O okul ve o şehir herkesin hayali olduğu için de kimseye derdimi anlatamıyordum.
Anlatabildiklerim de bu muhteşem (!) başarımı kutlamaktan bahsediyorlardı sadece. Bense dinliyordum, hepsi bu.Balkonun arka kapısı büyük bir gıcırtıyla açıldı. Zaten burası evimizin en bakımsız yeriydi. Bahçedeki ağaçlar kamuflaj görevi yaptığından yoldan geçen veya eve gelen hiç kimse burayı görmezdi. Ben de bu yüzden burada oturuyordum zaten.
" Kimseyi görmek istemiyorum anne. Nasihate ya da sırtımın sıvazlanmasına ihtiyacım yok. Lütfen gidin ve beni yalnız bırakın."
Annemin homurtusunu duymayı beklerken tanıdık olan başka bir ses duymuştum."Ben de mi yalnız bırakayım."
Belimin ağrısına dayanmaya çalışarak hafifçe doğruldum. Kapıdaki çocukluk arkadaşımı görmemle gözümün dolması bir olmuştu. Sesimin titremesine aldırmadan cevap verdim.
" Git desem de gitmezsin ki."
Gitmesini istemediğimi o da adı gibi biliyordu." Sen bana git demezsin ki. "
diye gülümseyip yanıma geldi Müberra. Annemin geçen akşam kalkıp üzerine oturmam için bıraktığı yer minderine sakin bir şekilde kuruldu.
Şimdi ağustos güneşinin ışıklarının, ağaç dalları arasından zar zor sızdığı balkonda yan yanaydık. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi. Ama bir farkla ...Müb benim çocukluk arkadaşımdı. Saçma sapan oyunlar oynadığım, beraber kilo verdiğim ve hatta diyete ara verdiğimizde yaprak sarmaları kaçırıp beraber yediğim kız kardeşim.
Genel olarak kötü bir şey yaşayıp bitkisel hayata girdiğimde beynimdeki ayrık otunu söküp beni hayata döndüren tek kişi oydu. Daha doğrusu, bunu yapmasına izin verdiğim tek kişi.Gelir gelmez konuya girmemesi için top çevirmeye karar verdim. Sanki ortada bir şey yokmuş gibi
" Nerdeydiniz siz, yoktunuz evde? dedim. Sanırım yanımda olamadığı için mahcup olmuştu.
"Memlekete gittik biraz, bu halde olduğunu bilsem daha erken dönerdim. "
Art arda bıktırana kadar soru sormaya kararlıydım. Konu bana gelmemeliydi." Sinem nerde ?"
" Havva geldi beraber film izliyorlar evde. "
" Sare ne yapıyor, çıldırttı mı sizi yine ?
Dayamayıp bağırdı. Zaten çok bile tahammül etmişti saçma muhabbetime.
" Keser misin şunu ? İki gündür yemek yemeyen, ot gibi yaşayan benmişim gibi soru soruyorsun. Sadede gelsene. "
Ben başımı önüme eğince bağırdığına pişman olmuş olacak ki susup önüne döndü bu kez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK TERCİH AŞK *TAMAMLANDI*
RomanceBir insan, diğerini hiç görmeden 12 sene boyunca sevebilir mi? Peki ayrı kaldığı 12 senede nasıl hatalar yapar? Gökhan, Başak'a yaşattığı travmaların sonunda yıllar boyunca kendini başka kadınlarla avuturken, öylece terkedilen Başak da çareyi kendin...