"Sana Gitme Demeyeceğim"

5.1K 312 36
                                    

Yine gecenin bir köründe, yine mutfak masasında ve yine elimde bir bitki çayıyla ancak bu sefer tek başıma oturuyordum. Bulaşık makinesinin çıkardığı ses dışında çıt yoktu. Başka kimse olmadığı için evin geriye kalanı da karanlığa gömülmüş gibiydi. O an Başak'ın tüm sessizliğine rağmen bu evi ne kadar hayatla doldurduğunu düşündüm. Çok az konuşuyordu, az yiyordu ama her yerdeydi. Dışarıda yağmur yağan günler koridorda egzersiz yapıyordu mesela. Raflarda bir bir peydah olan ve zamanla hepimizin kokusuna alıştığı bitki çayları ona aitti. Hemen dolabın yanına koyduğu minik plates topu da aynı şekilde.
Bazen bir yerlerde kitabını unutuyordu, bardağı tezgahın üstünde duruyordu ya da hiç hesapta yokken yeni getirdiği bir süsü buzdolabının üstüne yapıştırıyordu.

Başak varken buranın gerçekten bir yuva olduğunu düşündüm.
Ve yarından itibaren artık bir yuva olmayacağını...

Evdeki dengelerin takip edilmez bir hızla değiştiğini her zaman biliyordum ama son günlerde bu hız yüzlerce katına çıkmıştı. Mesela hepimizin başını ağrıtan finaller sanki Başak'ın buradan gideceğini bilirmiş gibi hızla gitmişti. Günler birbirini kovalamakta resmen yarış halindeydi ve takvim yaprağı her değiştiğinde benim ciğerimden bir kan pıhtısı kopup, serseri gibi tüm vücudumu dolaşıyor ve sanki onun gittiği gün kalbime giden atardamarı tıkamak için güç topluyordu.

Sadece bu da değildi üstelik, içinde bulunduğumuz ev her zaman ikiz meselelere gebe olurdu. Tek olay asla kesmez, ana hadiseye mutlaka bir de yancısı eşlik ederdi. Mesela Başak'ın yarın pılını pırtını toplayıp gidecek olması beni yeterince sarsmıyormuş gibi, anneme şiddet uyguladığı için yıllardır hapiste olan babamın ceza süresi de bu sabah doluyordu. Annem bu olaydan sebep kendini kötü hissettiğini söyleyip bir yakınımızın yanına Bursa'ya gitmişti. Gaye sınavı yaklaştığı için evinden çıkmıyordu ve Furkan da abisiyle beraber Kayseri'deydi bu yüzden meramımı anlatıp rahatlayacak kimseyi bulamıyordum.

Başak'ın yan odada valiz topladığını bilmek de işimi hiç kolaylaştırmıyordu. Aksine, süt dişini düşürüp yerindeki boşluğu görmüş bir çocuğun paniği vardı içimde.

Elimdeki çaydan bir yudum daha aldım. Şu an gelecek için hiçbir amacım yoktu. Olaylar ne yönde şekillenir, neyle karşı karşıya kalırım, nasıl mücadele ederim bilmiyordum. Başak giderse ne yaparım bilmiyordum. O otobüs otogardan çıktıktan sonra ben hiçbir şey olmamış gibi geri nasıl dönerim bilmiyordum. İpi kırılmış bir uçurtma gibi savrulmaktan ve bir yere takılıp durmayı beklemekten başka hiçbir şey gelmiyordu elimden.

"Ne düşünüyorsun?"

Beklemediğim bu sesi aniden duyunca irkildim. Bavulunu toplamayı bitirmiş olsa gerek, mutfağa göz atma fırsatı bulmuştu Başak. İçeri girdiğini ve raftan bir bardak aldığını beynimde durmadan çalışan iş makinası yüzünden farkedememiştim.

"Hiç." diye cevapladım. Aslında bu bir cevap mıydı bilmiyordum ama söyleyecek daha mantıklı bir şey bulamamıştım. Ki konuştuğum kişinin Başak olduğunu varsayarsak, kısa cümle kurduğum için beni suçlayacak kimse yoktu.

Sessizce ocaktaki çaydan bir bardak da kendisini alıp, yeşil kupasından çıkan dumanlarla karşıma oturdu. Bundan yaklaşık bir ay önce yaşadığımız akşamı hatırladım. O gece de aynı masada böyle karşılıklı oturmuştuk. Gerçi şimdi roller değişmişti. Hatta bir çok şey değişmişti. Mesela o gün masaya sonradan gelen bendim ve oturduğumda çok güzel hayaller kuruyordum. Bir aptalın kurabileceği kadar saf hayaller...

Deniz kenarındaki hesaplaşmamızdan sonra bir daha hiç konuşmamıştık. Ben hâlâ onu seviyordum, bunu açık ve net bir şekilde söylemiştim ama sevgi her şeye yetmezdi. Sevgi birinin yaralarını kapatamaz, hafızasındaki kötü anıları silemez veya geçmişteki olayları değiştiremezdi. Yaşanmış her şeyin üstünde bir gölge oluşturabilirdi belki ama onları karanlığa gömüp tamamen yok edemezdi. Genç bir kıza yaşadığı cehennemi unutturamazdı. Bileğindeki yarayı iyileştiremezdi...

İLK TERCİH AŞK *TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin