21.BÖLÜM: "CAN"

112 8 55
                                    

Hüsnü Arkan- Tutuşsun.
Çelik- Kızımız olacaktı.
Can Oflaz- Fikrimin ince gülü.

Öyle bir an olur ki; Tüm umutlarınız yıkılır. Sonra yine öyle bir şey olur ki tüm umutlarınız geri verilir. Hayatın cilvesi hastane odasında başlıyıp kefene kadar sürer. Dedim ya hayatın cilvesi. Aylarca içinizde bir can taşıdığınızı var sayın, artık canınıza can kanına kan olmuştur. Efnan canıma can, kanıma kan olmuştu. Sevdiğim adamın kızıydı, evet belki Duman gitmiş olabilirdi ama bunun için hiç bir zaman Efnan'a yüklenmemiştim.

Beşiğinde yüz üstü uyuyan dünyalar tatlısı bir kızım vardı. Gülümseyerek; yanağına bir öpücük kondurdum. Adının Efnan olmasını çok istemiştim, eminim ki Duman'da burada olsaydı bu isimi koymak isteyecekti.

"Anne."

Bakışlarım beşiğinde bal renki gözlerini açmış kızıma çevrildi. Dudaklarım ani bir manevrayla kıvrıldı. "Efendim?" Beşiğine tutunarak; "Uyumaktan çok sıkıldım." Ellerimi beline yerleştirerek tek hamlede ayağa kaldırdığımda elleri omuzlarımda belirmişti.

"Demek uyumaktan sıkıldın. Peki ne yapmak istersin?"

Ellerini bir birine çarparak; "İngiltere'ye gitmek!" Boğazıma oturan ukteyle duraksasam da gülüşümü bozmadan cevap verdim. "Maalesef küçük hanım İngiltere şıklar arasında yok."

"Öf anne." Sızlanışına karşı; "Anneye öf denmez." Efnan'nı salona koltuğun üzerine bırakarak mutfağa adımladım. Malzemeleri çıkarırken çalan kapıya duraksadım. "Ben bakarım anne." Efnan'nın sesini duyduğumda hafif sesimi yükselterek; "Kızım sen ne kadar sabırsızsın. Anneni beklesene."

Mırıldanarak; "Babasının kızı tabi. Al birini vur ötekine." Hızlı adımlarla kapıya yöneldiğimde Efnan'nı Duman'nın kucağında görmeyi beklemiyordum. Hafif yutkunarak; "Senin burada ne işin var?"

"Konuşmak için gelmiştim ama çoluk çocuğa karışmıssın."

Gözlerimi devirerek Efnan'ı almak için ilerlediğimde; Efnan, Duman'na daha çok sarıldı. "Anne ya bırak beni. Babamla kalacağım." Duman'nın kaşları çatılarak Efnan'a baktı.

"Efnan sinirlendirme beni çabuk gel yanıma."

Duman Alezhisar anlamıştı. Yutkunarak gözlerini harelerime kitledi. "E-Efnan sen biraz bizi içerde bekler misin?" Duman'nın sesi titremişti, gözlerim dolarken Efnan; "Tamam baba ama çabuk gel." Duman gülümseyerek kafasını salladı. Efnan uzaklaştıktan sonra konuşmadı sadece gözlerime baktı.

"Duman ben."

"Sen ne Bal? Hangi sebep böyle bir şeyi benden saklamana mani oldu?" Sesi kısıktı ama bir o kadar da sert. "Duman eğer öğrenirsen tekrar dönmek zorunda kalacaktın. Her şeyi bırakıp gitmiştin bir daha dönmeni istemedim."

"Lan hadi beni geç! Efnan?"

Daha fazla konuşamayarak sustuğumda Duman; "Şimdi içeriye giriyorum ve sen hiç bir şey olmamış gibi davranıyorsun." Biraz duraksadıktan sonra; "Bunca zaman ona ne dedin?"

"İngiltere'de olduğunu döneceğini söyledim. Seni zaten tanıyor, fotoğrafını göstermiştim." Duman daha fazla bir şey demeneden içeriye girdiğinde kapıyı kapatarak arkasından salona girdim. Efnan tekrar Duman'nın bacağına sarılarak; "Baba neden bu kadar geç geldin? Ben seni çok bekledim."

Duman'nın gözleri gözlerimle kesiştikten sonra gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım. Duman yere eğilerek Efnan'nı kucağına aldı ve koltuğa oturdu.

"İşlerim vardı ama bak geldim." Efnan gülümseyerek Duman'a sarıldı. Mutfağa girerek Efnan'a sütünü hazırlayarak biberona koyduktan sonra tekrar salona geçtim. Duman'nın kucağında olan Efnan beni gördüğünde elini bana uzatarak biberonu ağzına taktı. Duman sanki büyük bir mucizeyi izlermiş gibi bakıyordu Efnan'a. Duman'nın ne tepki vereceğini bilemiyordum, bana kızgındı. Velayet davası açıp Efnan'nı benden alabilirdi.

Efnan bir süre sonra Duman'nın kucağında tekrar uykuya daldığında Duman gözlerini Efnan'dan çekmeden konuştu. "Odası nerde?" Ayağa kalkarak; "Bu tarafta." Efnan'nı kucağına alarak benim girdiğim odaya girerek nazik bir şekilde beşiğine koydu. Ardından bir süre Efnan'a bakarak dışarıya çıktı. Koridor da ikimiz arka arkaya yürürken Duman duraksayıp arkasını döndü.

"Ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"

"Biz de Barbaros amcayla bunu konuşuyorduk şu sıralar zaten."

Kaşlarını çatarak; "Amcam da mı biliyordu?" Kafamı olumlu anlamda sallayarak gözlerimi kaçırdım. "Yarın ilk iş gidip kızıma kendi soyadımı veriyorum."

"Zaten o senin soyadını taşıyor."

Alayla gülümseyerek; "Her şey benim dışımda gelişiyor yani çok güzel." Hışımla tekrar salona girdiğinde tekrar koltuğa oturdu. "Seni suçlayamıyorum bile Bal. Ama böyle bir şeyi benden saklamanı da kaldıramıyorum."

Haklıydı. Fakat ben onun orada ki işlerini bozmasını istememiştim. Ben de koltuğa oturarak elimle oynamaya başladım.

"Haklısın ama ben nasıl düşüneceğimi bile bilmiyordum."

"Ne isterdim Bal biliyor musun?" Gözlerini gözlerime kenetleyerek; "Senin doğumunda yanında olmak isterdim, aş erdiğinde gecenin bir yarısı kalkıp aş erdiğin şeyi bulmak isterdim. En önemlisi Efnan'nın küçüklüğünü bilmek isterdim."

Gözümden damlayan yaş boğazıma doğru kavisli bir şekilde aktığında Duman;

"Ağlama Bal." Yüzünde ki hüzne rağmen; "Belki hayat bize birinci şansı verdiğinde geri tepmek zorunda kaldık ama ikinci şansı değerlendirebiliriz."

"Her şeye rağmen." Kafasını sallayarak beni onayladı. "Her şeye rağmen."

Kurduğum planların hepsi alaşan edilirken birer birer yıkılan hayallerime ağladım. Ardından ayağa kalkışıma ağladım, bir de mutluluktan ağladım.

Bir kitabın cümlesi doldu zihinime; Mutluluk her ne olursa olsun sizi bulduğunda bir daha bırakmayın. Eğer bırakırsanız bir daha bulmanız imkânsız olabilir.

Bölüm nasıldı?

Tamam biliyorum kısa oldu ama bundan sonra ki bölümler bol Duman, Bal ve Efnan'lı olacak :")

Seviliyorsunuz.

BALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin