#3 - Halı Saha

77.4K 2.8K 940
                                    

[Multimedia: Beril Karaman 🌟]


🎶 Sertap Erener - Unutursun 🎶


Sevmek... Zor eylemdi vesselam. Karşılıksız yapılan nadir, belki de tek şeydi. Elde tutmak mümkün değildi kalbin dizginlerini. Kimi seveceğini, neyi seveceğini sen seçemiyordun lakin acısını sen çekiyordun.

Her şeyi sevebilirdiniz şu hayatta. Güneşi, ağacı, çiçeği, kalemi, kıyafeti, arabayı, akla gelebilecek her türlü şeyi... Tabii bir insanı sevmek, çiçeği böceği sevmekle aynı olmuyordu. Çünkü insan dışında sevdiğiniz hiçbir şey bilerek yakamıyordu canınızı. Sonuçta kalbinizi birine teslim ediyordunuz. Elinizde olmadan, karşılık alıp almayacağınızı bilemeden, öyle ansızın veriveriyordunuz yüreğinizi başkasının ellerine. Aslında bunu yaparken bildiğiniz tek bir şey oluyordu. Her ne olursa olsun acı çekecektiniz. Bu doğanın kanunu gibi bir şeydi.

Düşüncelerimi bir kenara bırakarak yanımda oturan Feza'ya kısa bir bakış attım. Derin, Onur'la odama girdiğinden beri ağzını bıçak açmamıştı. Hatta şuan arka koltukta oturmalarına rağmen dikiz aynasından olsun bir kere bile bakmamıştı Derin'e. Oysa Derin'e bakmadan duramazdı o, bilirdim.

Uzaktan sevmek zorunda kalanlardı Feza. Dokunamamasına, öpememesine, sarılamamasına rağmen sadece bakarak öyle güzel seviyordu ki aklım almıyordu. Aslında gözünde perde olmayan herkes Feza'nın Derin'e olan bakışlarını anlayabilirdi. Ne yazık ki o perdenin en kalını en olmaması gereken kişide, Derin'deydi.

Feza, şu hayatta sevgisine hayran olduğum ikinci adamdı. İlki ise çocukluk arkadaşım Melis'in sevgilisi Batu'ydu. Aslına bakarsanız Batu'yu, Melis'le o tanışmadan önce tanımıştım. Onu ilk gördüğüm an aklıma gelince gözlerim acıyla kısıldı.

'Biraz önce kantinden aldığım suyu bir dikişte bitirdikten sonra boş şişeyi bahçedeki çöplerden birine atarak arka bahçeye doğru ilerledim. Hava o kadar sıcaktı ki sınıfta bayılma evresine geldikten sonra hocadan lavaboya gitmek için izin istemiş ve doğru kantine inip soğuk su almıştım. Canım tekrar sınıfa çıkmak istemediği için bu havada okuldaki en serin yere yani arka bahçeye gitmeye karar vermiştim. Biraz oturduktan sonra derse gitsem bir şey değişmezdi sonuçta.

Herkes derste olduğu için arka bahçede kimsenin olmayacağını sanıyordum lakin daha önce hiç görmediğime emin olduğum bir çocuk banklardan birinde yalnız başına oturuyor ve elindeki bir şeye bakıyordu. Fazla takılmayıp onun yakınındaki boş banklardan birine doğru ilerlerken gözüm tekrar çocuğa kaydı. Yakından bakınca çocuğun elinde tuttuğu şeyin fotoğraf olduğunu anladım ve o an yanağından akan gözyaşına şahit oldum.

Bir erkeğin gözyaşı farklı oluyordu. Çünkü her zaman akmıyordu. Erkeklik gururu denilen lanet şey vardı biz de ne yazık ki. Hiçbir faydasını görmemiştim şu ana kadar. Tek yaptığı şey yaramızı büyütmekti. Çünkü acımızı açık açık göstermemize engel oluyor ve her şeyi içimize atmamızı istiyordu. Sanki içimize attığımızda her şeyi unutacaktık ya da yaramız iyileşecekti... Sadece herkes bizi güçlü bilecekti. İçin yangın yeriyken dışın mükemmel görünse ne yazardı? Seni öldürecek olan içindeki acı değil miydi zaten?

Onu o halde bankta gördüğümde sol yanıma bir ağırlık çöktü ve onu görmemiş gibi yapamadım. Benden rahatsız olup olmayacağını bilmeden yavaş adımlarla yanına gidip oturduğu bankın köşesine oturdum. Göz ucuyla elindeki fotoğrafa baktığımda fotoğrafta bir kızın olduğunu gördüm. Fotoğraf, kız uyurken çekilmişe benziyordu.

Elindeki fotoğrafa nasıl daldıysa artık yanına oturduğumu fark etmemişti. Ben de yanında birinin oturduğunun farkına varmasını istercesine boğazımı temizledim. Nihayet beni fark edebildiğinde elinin tersiyle yüzündeki yaşları yavaşça sildi ama yine de dönüp yüzüme bakmadı. Bunun üzerine "Karşılıksız aşk mı?" diye sordum, sırf konuşmuş olmak için. Bir süre hareket etmeden durduktan sonra cevap vermek yerine kafasını iki yana salladı usulca. Kaşlarım çatılırken "Sevgilin mi?" diye sordum bu sefer.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin