10 yaşındaki Mert Atalay'ın en büyük hayali süper kahraman olmaktı. Olmuştu da. 6 yaşındaki Beril'in hem süper kahramanı hem de biricik Mert'i idi ancak Mert, hayranlıktan ibaret sandığı bu sevginin ne kadar büyük olduğunu kavrayamamıştı. Taşınmadan...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Sıkıldım, abi ya. Hadi gel kantine gidelim."
Elimdeki telefonu kilit tuşuna basıp cebime attığım sıra Kamer'e bakmadan konuşmuştum. Çünkü gözlerim yanımda oturan, pardon, uyuyan çocuklardaydı. Tamam, sabah ezanı saatine ders koymuş olabilirlerdi -biraz abartmaktan zarar gelmezdi ki, bana o kadar erken gelmişti- ama okula gelir gelmez kafalarını sıraya gömüp uyuyacaklardı madem, hiç gelmeselerdi daha iyiydi.
Bulunduğumuz sırada benden başka tek uyanık olan Kamer'den ses gelmeyince bakışlarımı Gökay'ın sarı saçlarından çekerek ona döndüm. Beni duymuşa benzemiyordu ki takıldığım şey bu değildi. Gözlerini telefonun ekranına dikmişti ve...
Sırıtıyordu.
Hem de otuz iki diş.
Onu en son ne zaman böyle gördüğümü düşündüm bir müddet ama bir sonuca varamadım. Çünkü onu daha önce hiç bu şekilde görmemiştim. Şu an fazlasıyla Feza'ya benziyordu, Feza da Derin'le mesajlaşırken aynı böyle oluyordu.
Elif, bu çocuğa iyi gelmişti. Bunu hissetmekle kalmıyor, en yakından şahitlik ediyordum. Aralarında elle tutulur bir şey yoktu belki ama en azından deniyorlardı. Daha doğrusu daha çok vakit geçirmeye başlamışlardı ve bu kısa sürede bile Kamer'de gözle görülür bir değişim meydana gelmişti. Zira son zamanlarda hiç olmadığı kadar keyifli görüyordum onu.
Tıpkı son bir haftadır Gökay'ı gördüğüm gibi.
O da Kamer'den halliceydi. Bize söylediğine göre kamptayken Simge'ye bir şans tanımaya karar vermişti ki, buna en çok sevinen kişi şüphesiz Derin'di. Kendini harika bir arabulucu olarak görüyordu ve ne dersek diyelim son yaptığı şeylerin hoş olmadığını kabullenmiyordu. Gökay, beklediğimin aksine Derin'e sert çıkmamıştı. Hatta hiçbir şey söylememişti. Zaten Derin'in yaptıklarının işe yaradığını düşünmesine sebep olan en yegâne durum buydu.
Kim bilir; belki de sahiden kıskanmıştı Gökay, Simge'yi. Belki onu başkasıyla görmese daha çabuk unutacaktı... Olanların tersi şeyler yaşansaydı ne olacağını hiçbirimiz, hiçbir zaman bilemeyecektik ki ziyanı da yoktu. Neticede herkesin -düzeltiyorum, benden başka herkesin- keyfi yerindeydi.
Kamer, beyaz dişlerini cömertçe sergileyerek mesaj yazmaya devam ederken omzumla omzuna dokundum. "Alo, kime diyorum oğlum ben ya?"
Kamer, ona temasımla birlikte hafifçe irkilirken bakışlarını telefonunun ekranından kaldırıp bana çevirdi. "Ha? Ne? Ne oldu?"
Şaşkınca bana döndürdüğü sıfatına sırıtarak baktım. "Ergenliğe geri dönmüşün, hayırlı olsun kardeşim."
Sözlerimin üzerine gülümsemesi hızla yok olurken gözlerini devirerek "Yürü git işine abi ya," diye homurdandı. Ters tepkisini zerre umursamadan dalgama devam ettim.