Keşke yeniden başlamak için bir ipucu bulabilseydik,
Ruh halimizin rengi çok kaba, soğuk bir Haziran, bağışıklığımız yok.
Ama eğer kavga edemeyecek kadar zayıfsak, bir gece daha kalabilirsin.
İkimiz de gidebileceğimizden daha çok seveceğimizi söyledik,
Ama yine de en zor kısmı ne zaman bırakacağımızı bilmek.◆
Okuldan çıktıktan sonra isteyeceğim en son şey çocukların dairesine gelmekti. Kapıda Luke'u gördüğümde şok olmuştum, çünkü bugün görüşeceğimize dair herhangi bir şey söylememişti. Çok öncesinden böyle bir sözleşmemiz de olmamıştı. O yüzden ilk başlarda sadece şaşkındım, bir de dürüst olmak gerekirse Calum'la ilgili bir sorun olmasından korkmuştum.
Aslında yine de Calum'la ilgili bir sorun vardı ama sadece kökeni ona dayanıyordu. Asıl sorun Emma ile birlikte Calum'un, Michael ve Luke'un yaşadığı daireye gelmiş olmasıydı. Luke'un söylediğine göre içeriye girdiklerinden beri tartışıyorlardı.
Ben gelmiştim ve hâlâ salonda tartışıyorlardı.
Luke ve ben mutfakta oturuyorduk. Michael'ın Karen'la birlikte alışverişe çıkacağını söylemişti, muhtemelen Emma ve Calum'a karşı bu kadar dayanıksız olmasının nedeni buydu. Michael olsaydı oyalanacağı birçok şey olurdu. Birçok şeyden kastım ise fazla geniş kapsamlıydı.
Fakat şimdi benimle otururken Luke'un canı oldukça sıkılıyordu. Çünkü ben, modern politika felsefesiyle ilgili hazırlamaya çalıştığım proje ödevimle uğraşırken yanımda sadece birasını yudumlayıp hayran sayfalarında geziniyordu. Bundan sıkıldığında ise boş gözlerle beni seyrediyordu.
Sadece zavallı kulaklarımı ikisinin kavgasına karşı tıkamak istiyordum. Emma ona bağırıyordu ve ona bağırdıkça Calum daha da çok çileden çıkıyordu. Sinirlerinin bozulduğunu buradan bile hissedebiliyordum. Her ne kadar benim sahip olduğum her şey olsa bile, ilişkisine karışmam imkânsızdı. Elim kolum bağlıydı. Emma'dan ayrılmadığı ya da Emma onu terk etmediği sürece ne bir şey söylemeye ne de bir şey yapmaya hakkım vardı. Bu yüzden sadece... susup oturuyordum.
Luke beni buraya getirdiğinde kapıyı Calum açmıştı. Yüzündeki o ifadeyi gördüğümde kalbimin etrafına ördüğüm surların çıt! sesiyle birlikte bölge bölge çatlayarak temelden kırılıp yere yığılmaları duyulacak kadar sessizdik. Luke tabii ki, Calum'un kör kütük sarhoş olarak benim evime kadar yürüdüğünü ve telefonda söylediği onca şeyi bilmiyordu. Ki bunun sebebi ona güvenmemem değildi. Sadece... olmazdı.
Şu an değildi. Emma varken bu ikimiz için asla doğru olmayacaktı.
"Şu kızın sesini kısmak için vücudunda herhangi bir düğmesi falan var mı?" dedi Luke sinirle inlemeden önce. "Beynimin içini sikti resmen."
"Bir de sen başlama," kalemi tutan elimin tersiyle koluna vurdum. "Eminim Calum da bu durumdan şu an hoşnut değildir. Biz mutfaktayız ama bir de onu düşün."
Luke başını iki yana salladı. Calum'un hareketlerini en az benim bulduğum kadar mantıksız bulduğunu biliyordum. Michael da böyle düşünüyordu ama ne yazık ki şu an, tam da geri basmamız gereken bir zamandı. Yanlış bir adım atmak istememem normaldi. İşler yolundan çıkmak üzereydi ve ben buna engel olmak istiyordum. Ama dün gece bana söyledikleri zihnimin duvarlarına bir çivinin keskin ucuyla kazınmıştı sanki. Hatırladıkça kalbim ağzıma çıkıyordu. Bütün parmaklarım titriyordu. Dersteyken doğru dürüst not bile alamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves || hood
FanfictionSeneca der ki: Sarhoşluk kusur yaratmaz, zaten var olan kusurları ortaya çıkarır.