Başımı hayır anlamında iki yana salladım.
Adımlarım geriye doğru gidip dururken duvarla arasına sıkıştım.
Sıcacık nefesi yüzüme çarparken içimin titrediğini hissedebiliyordum. Gözyaşlarım yanaklarımdan usul usul süzülürken gözlerimin önünün bulanıklaşıp durması, bana varlığını unutturabilecekmiş gibiydi. Gözlerimi kırptığımda tüm yaşlar dağılacak ve görüntüm netleştiğinde, onu karşımda bulmayacaktım.
Düşündüğüm gibi yaptım. Burnu yanağıma değip dolaşmaya başladığında kirpiklerimi kırpıştırdım. Dudaklarımın arasından titrek bir nefes salınırken Calum'un ellerini tenimde hissettim.
Çok sıcaktı.
"Neden?"
"Bazı şeyler gizli olmalıydı ve duyulmamalıydı," diye dudaklarıma doğru fısıldarken sıcak nefesinin ardına sığınan yoğun alkol kokusunu duyumsayabiliyordum. Tenine dair neredeyse her şey sıcacıktı. Aslında benim bildiğim, daha da doğrusunu söylemek gerekirse bildiğimi zannettiğim bir tendi.
Meğerse bana yabancıymış. Onu ve kavruk tenini gerçekten tanıyabilmem için bana böyle dokunması gerekiyormuş. Bir insan yalnızca bir dokunuşun esiri olabiliyormuş. Bir dokunuşla yanıp, bir dokunuşla onu tanıyabiliyormuş.
Ellerinden biri duvara yaslı, diğeri de bel oyuntumda oyalanırken daha önce böyle bir tenle, böyle ılık bir dokunuşla kavrulmadığımı fark ettim. İşin kötü tarafı da şuydu ki; sarhoş olan ben değildim. Yarın sabaha gözlerimi açtığımda korkunç bir baş ağrısını, şu anların hepsini unutmaya yeğlerdim.
Sertçe yutkundum. Duvara yasladığı elini yanağımı kavramak için yüzüme uzandırdığında gözlerimi kapattım. Görüş açımdaki bulanıklık yok olsa bile Calum gitmiyordu.
"Neden ağlıyorsun ki?" Dedi usulca. "Şimdi seni burada öpsem... kimse seni suçlamaz. Bundan sonrasında sevilmeyen de sen olmazsın, zaten biz sevilmedik."
"Calum..."
"Shh," dudaklarını çeneme doğru ince bir yol halinde süzülen gözyaşına bastırırken dudaklarım yanağına değdi, tamamen istemsizceydi. "Yanlış bir öpücükten bu kadar korkuyor olamazsın, değil mi?"
Korktuğum şey Calum değildi, öpücüğü değildi, bunun yanlışlığı değildi. Biliyordum, teni tenime her zamankinden çok daha farklı dokunduğunda hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
"Eğer bu duvarlar konuşabilselerdi, hiçbir şey söylememelerini dilerdim." Baş parmaklarıyla yavaşça yanaklarımı kuruladı. Gözyaşımın üzerine bastırdığı dudakları ve damlayı emerkenki dilinin nemliliği karnıma krampların saplanmasına neden oluyordu.
"Çünkü—"
"Çünkü bir sürü şey gördüler."
Ellerim karnına uzandı. İncecik tişörtünü avuçlarımda toplarken sesim titredi.
"Düşüyoruz."
—————————•
Uykum var bir şeyler yazdım ama anlamadım
holdfire unutmuşum niye hatırlatmıyon
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves || hood
FanficSeneca der ki: Sarhoşluk kusur yaratmaz, zaten var olan kusurları ortaya çıkarır.