7 ;; "it's not a fairytale"

1.2K 171 31
                                    

Dışarı zili çalırken kızlar soyunma odasından kendimi dışarıya atmıştım. Spor salonunda hâlâ basketbol oynamaya devam eden erkekler, zili umursamıyordu bile.

Düşüncelerim peşimi bırakmıyordu.

Yine.

En son Donghycuk ile sınıfta konuştuğumuzdan beri yüzüne dahi bakmamıştım. Çünkü ne diyeceğimi ben bile bilmiyordum. "Hadi sevgili olalım."falan mı?Çok saçma bir durumdu.

Düşünsenize; rüyanızda biri şu çocukla çıkmazsan ölürsün diyor ve sen uyanıyorsun. Ertesi sabah daha olayları kavramamışken bir bakıyorsun rüyandaki çocuk okuluna transfer oluyor. Sonra çocuk her şeyi çıplaklığıyla anlatıyor ve aynı zamanda sevgili olmanız gerek.

Aman ne güzel.

Kafama ağır basketbol topunun gelmesi ile düşüncelerimden ayrılıp kendimi yerde bulmuştum. Herkesin gözü üzerimdeydi ve biri bana doğru koşuyordu. Gözlerim bulanıklaşırken bir el omuzlarımdan tutup kaldırmıştı beni.

Görüşüm zor da olsa yerine gelirken karşımdaki kişiye baktım. Renjun önümde dikiliyordu.

"Tanrım Soo Min! Çok üzgünüm. Topu ben fırlattım ama amacım o değildi."

Ayağa kalkıp elini uzattı. Kemikli ellerini tutup ben de kalktığım sırada Donghyuck bizi izliyordu. Gözlerindeki o duyguya anlam veremiyordum. Kırgınlık ya da öfke? Ya da kıskançlık. Ama hiç iyi duygular barındırmıyordu. Hızlıca Renjun'e teşekkür edip dışarıya çıktım.

Açıkçası okul yılımın bu kadar berbat geçmesini beklemiyordum.

"Soo Min!"

Arkamı döndüğümde Donghyuck ellerini dizlerine koymuş, nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

Soru sorarcasına yüzüne bakmayı sürdürdüm. Saçları terden alnınan yapmıştı vr yüzü kıp kırmızıydı. Ter damlaları çenesinden süzülüp giderken elinin tersi ile alnını sildi.

"Sorunun ne benimle?"

Kafamı eğerken gözlerimi kısmıştım. Kaşlarım saniyesinde çatılırken bana bir adım daha yaklaştı.

"Anlayamadım?"düz bir şekilde cevaplamıştım kollarımı bir birine kenetlediğimde.

Derin bir nefes alıp huzursuzca ellerini şortunun ceplerine soktu.

"Günlerdir beni görmezden geliyorsun farkında mısın?"

Gözlerimi kaçırmıştım.

"Sana kötü bir şey yapmadım Soo Min. Sadece senin de öğrenmen için o gün sınıfta- TANRI AŞKINA ÖYLE DİKİLİP BANA BAKACAK MISIN?!"

İfadesiz bakışlarımdan rahatsız olup bağırdığında yerimden sıçramıştım. Bu beni bir miktar korkutsa da yerini hemen kızgınlığa vermişti.

"NE İSTİYORSUN DONGHYUCK? HEMEN SANA GÜVENMEMİ VE "HADİ SEVGİLİ OLALIM" DEMEMİ Mİ BEKLİYORSUN?APTAL MIYIM BEN HA?"

Bahçede olan üç dört kişi gözlerini bize diktiğinde Donghyuck öldürücü bakışlarını onlara sunmuştu. Saniyesinde gözlerini bizden çekmişti arkadaş grubu.

Derin bir nefes almıştı. Sakin olmayı diliyordu galiba. İkimiz de bir birimizi anlamıyorduk. Belki başından beri olmamalıydık.

"Soo Min bak-"

"Üzgünüm, Donghyuck ama bu aptal bir peri masalı değil."

Umutsuzca arkamı döndüm. Donghyuck'un yakışıklı ve ya başarılı olması umrumda değildi.

Lâkin Şimdi anlıyordum. O gün rüyada aşık olmayı seçtik çünkü çok kolaydı. Oysaki aslında en zor olan seçimi yapmıştık.

Çünkü aşık olacağın kişiyi sen seçemezdin.

Üzgünüm çok kısa oldu. O kadar bölüm beklediniz. Zamanım pek yok açıkçası. Lütfen anlayışınızı esirgemeyin.

Hikaye hakkında soru soracağım.
Sizce Soo Min&Donghyuck ikilisini sevgili yapsam mı yoksa Donghyuck'u platonik mi bıraksam?

sinners, lee donghyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin