16 ;; "sorry"

1K 128 25
                                    

Kafamı hızla kaldırıp korkulu gözlerle karşımdaki gıcık müdür yardımcısını izledim. Yüksek topuklu siyah ayakkabılar ve siyah bir etek giyinmişti. Onun üstüne ise beyaz bir gömlek. Sıradan, uyuz, her okulda bulunan öğretmenlerdendi işte.

"Şimdi, Na Jaemin senin durumun pek iç açıcı değil. Aileni çağırıyorum, bilgilendiriyorum, ardından eve gidiyorsun ya da hastaneye. Yüzün berbat hâlde."

Beyaz gömleği kırmızıya boyanmış, dudağının kenarı ve burnu kanamış Jaemin'e baktı. Ayrıca gözündeki morluğu fark etmemek elde değildi. Anlaşılan, Donghyuck iyi benzetmişti.

Ardından bize döndü."Siz ikiniz, dersten sonra ceza sınıfına. Ailelerinizi cezadan sonra arayacağım. Haberdar olsunlar."

Evet, eğitim hayatımdaki ilk cezayı da almış bulunmaktaydım. A kimin yüzünden acaba? Lee Donghyuck yüzünden tabii.

"Park Soo Min, arkadaşını revire kadar götür. İyi olduğundan emin ol, daha sonra derse dönün yeniden. Gözüm üzerinizde."

Bıkkınca nefesimi dışarı verirken, müdür yardımcısı bayan Kim de toplanan çocukları sınıfa gönderiyordu.

Seoneul hızla yanıma gelip omzumu pat patladı."İyi olacak merak etme. Çeneni sıkmayı da bırak." Elini omzumdan indirip elimi tuttu ve yanağıma öpücük kondurdu. O söyleyene kadar kendimi ne kadar sıktığımın farkına bile varmamıştım. Başıma ağrı girmişti ve midem acayip bulanıyordu.

Mark da hızlıca ikimize göz gezdirip Seoneul ile oradan ayrıldı. Bir şey demeden Donghyuck'u arkamda bırakarak revire doğru yürümeye başladım.

Ders saati olduğu için kolidor gerici bir sessizliğe sahipti. Bu sessizliğe bir de benimle Hyuck arasına giren duvar da eklenince katlanılmaz oluyordu.

Ne zaman yakın olursak bir o kadar da uzaklaşıyoruz bir birimizden. Biz farklıydık, biz olamazdık. O Donghyuck'tu, ben Soo Min'dim.

Hem o gün başkasına aşık olduğunu söyledi. Şansımız dahi yoktu. Ben ona bu kadar ısınmışken o hep bir şeyleri berbat etme peşindeydi.

İstemeden dolmuşluğun da verdiği hissten dolayı akan göz yaşımı elimin tersiyle silip, burnumu çektim. O sırada sol bileğimi tutup çekilmişti.

Donghyuck, yarı pişman yarı endişeli gözler ile gözlerimi delip geçiyordu. Kızıl saçları darma dağındı. Kaşının kenarı kanamış, dolgun dudağı patlamıştı. Kamp günü saçımı zarifce okşayan eli, az önce yumruk atmaktan kanamıştı.

Gözlerimi ona çevirdiğimde beni izliyordu. Sağ eli bileğimi tutarken, boşta kalan sol eli ile önüme gelen saçımı geriye itti. Pencereden gelen güneş, yüzünün bir kısmını aydınlatıyordu. Kızıl rengi saçı, daha da açılmış, kahverengi gözleri bal rengine dönmüştü. Esmer teni parlıyor ve ben bu muazzam tablo karşısında kendimi kaybediyordum.

"Üzgünüm."diye sessizce fısıldadı. Ardından birkaç kez daha tekrar etti saçımla uğraşırken. Midem kasılıyordu, sinirliydim ama aynı zamanda huzuru da bulmuşum gibi hissediyordum. Dedim ya, onunla birlikte her duyguyu yaşayabiliyordum ve bundan ölesiye nefret ediyorum.

Elimi bileğinden çekip önüme döndüm. Çabuk yumuşamayacaktım.

Sessizce peşimden gelmeye devam etti. Revirin kapısını açıp hemşire ile olan bitenleri konuştum. Donghyuck ise sandalyelerin birine oturmuş parmakları ile oynuyordu.

Ben de yanındaki beyaz sandalyeye oturup beklemeye başladım. Hemşire yaralarına pansuman yaptıktan sonra, kaşına yarabandı yapıştırmıştı.

"Yarım saat dinlendikten sonra gidebilir. Sen de dersine girebilirsin, Soo Min."

Yanımdaki gerizekalı esnerken hemşireye ondan sorumlu olduğumu anlattım. Hemşire kafasını sallayıp odanın içinde bulunan diğer kısıma yani masasına yürürken bizi yalnız bırakmıştı.

Kollarımı göğsüme birleştirip beklerken, o sırada Donghyuck kafasını omzuma yerleştirip uyumaya çalışmıştı. Yumuşak saçları gözlerine geliyor, pekte çekik olmayan ufak gözlerini kapamıştı. Kullandığı şampuanın kokusu burnuma doluyordu. Onu her ayrıntısına kadar incelemeyi seviyordum galiba.

"Üzgün olman bir şeyi değiştirmez, Donghyuck." En son bunları fısıldamıştım gözlerimi kapatmadan önce.

Bu sadece kısa bir geçiş bölümüydü. Bu kısımı geçecektim ama son bir kez daha feels verip, sizi kaosa sürükleyeceğim :)<3

sinners, lee donghyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin