4 ;; wellcome to the group.

1.5K 171 102
                                    

Gördüğüm kişi oydu. Kaderin mi Tanrı'nın mı bağladığı kırmızı ipler sayesinde buradaydı, karşımda. Yüzü geceyi aydınlatacak kadar parlak, gündüz fark edilmeyecek kadar ışıl ışıldı.

Küçük burnu, bir çift galaksiyi andıran derin koyu göz bebekleri ve esmer bir ten.. Karışık kızıl olan saçı ben yumuşağım diye bağırıyordu adeta. İtiraf etmem gerekti; rüyadakinden daha yakışıklıydı gerçekte.

Elindeki tepsiyle birlikte Renjun'in yanında oturdu. Bir kaç saniyenin ardından derin sessizliğimiz sesiyle son bulmuştu.

"Ben Lee Donghyuck. Busan'dan buraya annem'in işi için geldim."

Mark oldukca arkadaşcanlısı birisiydi. Hemencecik arkadaş olurdu. Renjun ve Seo bir az farklıydı ona göre. İkisi de önce gözlemler sonra samimiyetini gösterirdi.

"Merhaba, ben de Mark Lee. Kanadadan geldim ben de. Bu da arkadaşlarım Renjun, SeoNeul ve Soo Min"

Renjun kendini tanıtmıştı önce.

"Selam ben Huang Renjun. Kısa bir süre önce Çin'den buraya babamın işi yüzünden geldik."

Bir birlerine gülümsedikten sonra sıra SeoNeul'a gelmişti.

"Selam!Ben de Seoneul. Kısaca Seo diyebilirsin."

Sıra bana geldiğinde ilgisiz bir biçimde gözlerimi kaçırarak kendimi tanıttım.

"Park Soo Min."

Kafasını "anladım" şeklinde sallayıp yemeğine döndü.

Bir kaç dakika içinde dördünün de kanları ısınmıştı bir birlerine.

Öyleki ki, Renjun kahkaha atmıştı Donghyuck'un dediklerine.

Şakacı komik ve oldukca çocuksu biriydi.

Gözlerimi devirip masadan kalktığımda Mark'ın gözleri üzerimde durmuştu.

"Nereye?"

Ayaküstü beyaz yalanımı uydurmuştum."Tarih defterimi getirip getimediğime bakacaktım dー"

SeoNeul gülerek cevap verdi.

"Renjun ödevi senden kopyalamak için tarih defterini aldı. Getirmişsin."

Bıkkınca az önce kalktığım yerime oturdum. Neden ondan kaçtığımı bilmiyordum bile. Sadece uzaklaşmak istiyorum bir sürelik buradan. Fazla değil mi bunlar bana?

Saçma sapan bir rüyanın ardından rüyamdaki çocuk okuluma geliyor ve benim daha onun da bu rüyadan haberi var mı yok mu konusunda en ufak bir fikrim dahi yok. En önemli sorun da bir birimize aşık olmak zorundaydık. Fakat görünen o ki, onun hiçbir şeyden haberi yok.

Düşencelerimden beni ayıran Donghyuck, ellerini gözlerimin önünde bir süre sallamıştı.

"İyi misin?"

Kafamı "evet" anlamında salladım. Aynı zamanda zilin çalmasıyla sınıfa çocuklarla birlikte döndük.

Yeni gelen çocuğu hemen grubumuza almak saçmalıktan öte bir şey değildi. Sınfa girdiğimde Donghyuck'un çaprazımdaki sıraya yürüdüğünü gördüm.

Dersimiz rehberlik olduğu için öğretmenimiz bay Kim, uzunca konuşacaktı.

Ani bir hareketle Renjun elleriyle omzumu tutunca nefesim kesilmişti. Bedenimdeki bütün kan kulağıma doğru hücum ederken güzel sesi kulağımı doldurmuştu.

"Soo Min, sende bir şeyler var cidden."

Ellerini omzumdan çekmiş, iki elimi de tutmuştu bu sefer.

NE

OLUYOR.

"Bir şey olursa mutlaka söyle olur mu?"

Kafamı sallayıp ona doğru dönen bedenimi düzelttim. O da benim ellerime kıyasla oldukça büyük ve kemikli olan ellerini ellerimden çekmişti.

Mutlaka gece bunu geç saatlere kadar düşünüp uyumalıydım. Tanrım...

Hocanın sınıfa girmesiyle hepimiz ayağa kalkmıştık.

"Otur" emrinden sonra herkes sıralarına oturmuştu. Renjun her rehberlikteki gibi kafasını sıraya gömüp, uyumaya çalışmıştı.

Bir kaç hafta önce Renjun'i uyurken ne kadar tatlı olduğunu fark etmiştim.

Gözleri kapalı bir biçimde yüzünü bana çevirdiğinde ona bir kez daha aşık olduğumu anlamıştım.

Siyah saç tutamları küçük yüzüne geliyordu. Gözlerinin yarısını kapatmıştı bile. Biçimli kaşları havaya kalkmış, siyah tutamları bir birine karışmış, ince dudakları ise hafif aralık biçimdeydi.

Rehberlik hocası ellerini bir birine çırpıp bütün dikkatleri üzerine çekmişti ardından.

Renjun rahatsızca kıpırdanıp kafasını sıradan kaldırmıştı. Kaşları çatılmış, gözleri kısılmıştı. Bu hali bana küçük bir kedi yavrusunu andırıyordu.

"Evet, çocuklar. Biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuz" dedi arka sırada bir yerlerde oturan Donghyuck'a bakarak.

"Sıralarınızı değiştirecektim. Son tarih bugündü."

Sınıfın yarısından isyan haykırışları yükselirken, bazıları sevinç çığlıkları atıyordu.

Bıkkınca nefesimi dışarı verdim. Renjun'la oturmak hayal gibiydi. Derste bazen gizlice atıştırırdık. Bazen de defterlerime moomin resimleri çizerdi. Sınavlara çalışmadığımız zaman kopya çekerdik. İnanmayacaksınız ama Renjun'in özel bir sallama yeteneği bile vardı.

Eğlenceli bir sıra arkadaşıydı. Onunla oturmayı özleyecektim.

Rehberlik hocası teker teker eşleşen kişilerin adını söylemeye başlamıştı.

Jaemin ile Renjun oturacaktı. Mark ile Donghyuck, benimle de SeoNeul.

Açıkçası her şey tıkırında ilerliyordu ama Donghyuck ile Mark'ın arkamda oturması her şeyi mahvetmişti.

sinners, lee donghyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin