11 ;; saturday morning.

1.1K 150 37
                                    

Cumartesi sabahı alarmımın neden bu kadar erken çaldığı hakkında hiç bir fikrim yoktu açıkçası. Çünkü bilirsiniz, bugün cumartesi ve alarmınızı sabah sekize ayarlamak yapabileceğiniz en büyük aptallıktır.

Telefonu parçalara ayırmak istememe rağmen hızlıca alarmı kapatma tuşuna tıklayıp yerine koydum.

Kafamı yeniden yastığa koyacağım sırada odamın tam merkezinde yerleşen kamp çantam, dikkatimi çekmeyi başardı. Tabii ya, bugün sınıf gezisiydi ve çocuklara aptal bir söz vermiştim.

Tanrım, o gün "hayır" deseydim belki şu an uyuyor olurdum ve uyandığımda bütün günümü film, dizi ve sims oynayarak geçirirdim. Pişman mıydım?

Fazlasıyla.

Komodinin üstündeki telefonumun flashı yanıp sönerken ekranda gruptan gelen mesaj olduğunu belirten bir bildirim çıkmıştı.

Seo: Geliyorsun değil mi bak?

Mark: Aynen umarım şu an alarmını 8e ayarladıktan sonra kamp olduğunu hatırlamıyorsundur.

Donghyuck: Söz vermiştim o kadar :/

Hey sakin olsanıza ;-; Uyandım ve geliyorum.

Hemen ayağa kalkıp rutin işlerimi yaptıktan sonra hiç düşünmeden elime bir kaç parça kiyafet alıp üstümü değiştirdim. Gri bir sweatshirt, siyah dar bir pantolon geçirmiştim üzerime.

Aşağıya inip mutfağa koştum. Sandalyede oturmuş, kahvesini yudumlayan babamın yanağına öpücük kondurup, hemen ekmek çıkarmıştım.

"Cumartesi sabahı nereye böyle?" Demişti babam telefonundan son gelişmeleri okurken.

Nutellayı ekmeğime sürerken cevapladım.

"Sınıf gezisi baba. Bilirsin, aptal sınıf gezileri..."

İç çekerken babam da şaşkınlıkla telefonu masaya bırakmıştı.

"Gezilerden nefret ettiğini sanıyordum?"

Hızlıca ekmeğimi yerken kafamı salladım."Beni okula bırakman gerek biliyorsun değil mi?"

Babam ayağa kalkıp cebinden arabanın anahtarları çıkarıp, salladı.

"Çabuk ol yoksa geç kalacaksın."

Çantamı omzuma geçirdikten sonra ayakkabılarımı giyinip arabaya geçtim.

Okulla evimin arası az bir mesafedeydi ama şu an geç kalma olasılığımı düşününce arabayla gitmek daha mantıklı geliyordu.

Okula vardığımızda bizi kampa götürecek olan otobüsü görmüştüm. Hızla arabanın kapısını açıp inecekken babam sahte bir öksürükle durmamı sağladı.

"Bir şey unutmadın mı?"

"Teşekkür ederim baba, seni seviyorum."

Babam tatlı bir gülümseme ile başını sallarken ben de aynı şekilde ona gülümsemiştim.

Arabadan inip otobüsün önünde bekleyen Mark ve Seoneul'un yanına vardım.

"Üzgünüm çocuklar fazla gecikmedim değil mi?"

Mark telefonundan rakamları tuşlarken, SeoNeul bıkkınca açıklamasını yaptı.

sinners, lee donghyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin