Eskilere dönüp baktığımızda ne kadar çok yol katettiğimizi görürüz. Bazen geçmişteki anılarımızı özler, bazense onlardan pişmanlık duyarız. Yaptığımız hatalar canımızı yakar lâkin zaman geçtikçe acısı hafifler ve sızlaması durur. Zaman ilerledikçe aklımıza gelir ve buruk bir gülümseme yaratır yüzümüzde.
İki sene önce tam da bugün garip bir rüya gördüm. Hasır şapkalı kız ve zengin çocuğun hikayesini anlatıyordu bu rüya. O kadar derinden etkilemişti ki bu beni, rüya olduğunu kabullenemedim bir türlü. Rüya olmak için çok gerçekti çünkü. Ne de olsa bu hikaye sona yaklaşırken aslında her şeyin başlangıcıydı...
Kahverengi omuzlarına kadar gelen saçlarını örmüştü genç kız. Üstündeki mavi elbise ve krem rengi babet ayakkabıları ona çok yakışıyordu. Öyleki kasabadaki herkes kızın güzelliğine aşıktı. Minik, fındığı andıran burnu, badem renginde bir çift göz ve al al yanakları vardı. Sağ gözünün hemen aşağısındaki siyah beni ise yüzüne ayrı bir güzellik katıyordu.
Haziran sabahı kız, yürüyüş yapmak için dağın eteğine çıktı. Ayakkabılarını çıkarıp bir kenara bıraktıktan sonra dizlerini kendine doğru çekti ve kollarını etrafına sardı. Bazen buraya gelir ve pişmanlığını bir nebze olsun bastırmaya çalışırdı. Unutmak istemesine rağmen bir türlü kaçamıyordu geçmişinden. Zordu onun için her şey. Sanki göğsünde bir ağırlık vardı ve ne yaparsa yapsın bir türlü ortadan kaldıramıyordu. Babannesinin sabah ördüğü saçının tokalarını açıp havada serbest bir şekilde uçuşmasına izin verdi ipek gibi saçlarının. Dalgalı saçları ılık yaz rüzgarında dans ediyor, çimlerin ise ayağını gıdıklamasını sağlıyordu. Kafasındaki hasır şapkası ise ona annesinden kalan tek şeydi. Bu yüzden sıkça takardı onu.
Gözlerini yumdu kız ardından derin bir nefes aldı. Kurtulmak istedi buralardan. Bu kasabadan, bu ülkeden, bu dünyadan. Gözlerini açtığında ise hiçbir şeyin değişmediğini anlamak zor değildi lâkin dikkatini bir şey daha çekti. Ona doğru gelen genç bir oğlan.
Üstünde beyaz bir gömlek vardı.Birkaç düğmesini açmış ve esmer tenini ortaya çıkarmıştı. Siyah pantolonu ve klasik ayakkabısı ile buralardan olmadığı çok belliydi. Kızın dikkatini çekmişti esmer genç. Oğlan bakışlarını yerden çekip tırmanmayı bıraktı. Karşısındaki kız kadar o da şaşkındı. Birkaç saniye bakışmanın ardından esmer genç, hasır şapkalı kızın yanına oturdu. Avuç içlerini toprağa dayayıp kafasını gökyüzüne çevirdi. Yanındaki kız ise hayret ediyordu. Pahalı ve bir o kadar da güzel kiyafetlerini yerde oturarak kirletiyordu.
Gözlerini kiyafetlerinden çekip yüzünde gezdirdi. Tam anlamıyla kusursuzdu. Gözlerini az önce hasır şapkalı kız gibi kapatıp derin bir nefes aldı. Adem elması ve beyaz gömleğinin açık bıraktığı köprücük kemiği gözüküyor, rüzgarın dağıttığı kahverengi tutamları ise havada uçuşuyordu. Genç kız bu güzellik karşısında hayretle izlerken, oğlan kapalı olan gözlerini açmış ve kızla göz göze gelmişlerdi. Hasır şapkalı kız hemen utanarak gözlerini kaçırmış, yeniden dağlara dikerken, esmer genç gülümsemişti. Sahi, şu sıralar gülmüyordu bile ama nereden geldiğini dahi bilmediği bir kız onu dünyadaki son gününde dudaklarını kıvırmasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sinners, lee donghyuck
Fanfic❝İzin ver seni kurtarayım.❞ Eski hayatlarında intihar ederek günah işleyen iki genç, şimdiki hayatlarında kendilerini affettirmek için bir birlerine aşık olmak zorundadır. b x g ↳ started 11.05.18 ↳finished 10.10.19 for @dububaozi ✧∘* ೃ ⋆。˚. ©xarash...