15 ;; detention.

1K 135 56
                                    

"CEZALISINIZ! ÜÇÜNÜZ DE."

Tamam, tamam biraz geriye gitmemiz gerekecek.

Sıradan bir sabaha daha gözlerimi açmıştım. Bugün pazartesiydi ve evet, aptal bir okul gününe daha başlayacaktım. Mark, Seo ve Hyuck yüzünden çekilebilir hale geliyor okul açıkçası.

Bildiğiniz şeyleri yaptım işte. Üstümü giyindim, saçımı yaptım, rutin işler. Aşağı kata inip yemek masasında bensiz yemeğe başlayan canım aile üyelerim vardı. Kardeşim her zamanki gibi ağzına her şeyi tıkıp, masayı silip süpürürken, babam dünyadan uzak tablette işi ile ilgili bir şeyler yapıyordu.

Annem de salatalıklar daha yeni yeni masaya koymaya hazırlanırken geldiğimi fark edip, gülümsedi. "Günaydın, Soo Min."

Yanına gidip yüzüne öpücük kondurup, yeterince meşgul olan babama da arkadan sarılmıştım. Şaşırsa da büyük elini elimin üstüne koyup gülümsedi.

"Vıcık vıcık.." diye göz devirdi ikizim.

Siyah, kıvırcık saçlarını karşıtırıp yerime geçtiğim sırada elime vurdu. Bu hâline kıkırdayıp, meyve suyumdan bir yudum aldım.

"Ben de şimdi çıkacağım. Seni de bırakayım mı geçerken okula?" Annem kahvesini yudumlarken sordu.

"Süper olur!"

Yemeğimi bitirip, annemle arabaya bindik.

Okula vardığımda ders zilinin çalmasına sadece beş dakika vardı. Koşar adımlarla sınıfa yetişmeye çalışırken, bir yandan da çarptığım insanlardan özür diliyordum.

Hızla sınıfın kapısından içeri girip sırama doğru yürüdüm. Bu gün anlaşılan sıra arkadaşım yine Donghyuck'tu. Onunla oturmaya alışmıştım artık.

"Günaydın." Tek eliyle muzlu sütünü tutarken diğer elini hava kaldırdı.

Dağınık olan saçlarına sabah kalktığından beri dokunmamıştı anlaşılan. Gömleğinin kollarını okul ceketinin üzerine katlamış ve yukarı sıyırmıştı. Kravatı biraz da gevşemişti.

"Lütfen okula gelmeden önce arabaya çarptığını söyle."

Sütünü içerken ifadesiz bir şekilde yüzüme baktı. Cümlemi açmak zorunda kaldım.

"Üstün başın diyorum, Hyuck. Bu ne hâl?"

Gözlerini sinir bozucu bir şekilde kısıp, ardından göz devirdi.

"Gece uyuyamadım. Sabaha doğru uyuyayım derken yarım saat sonra alarmım çaldı. Ben de kapatım yeniden uyudum. Son on dakika da hazırlanıp, koşarak okula geldim. Neyseki çantama muzlu sütümü koymuşum."

Derince bir nefes verip yerime oturduğum sırada zil çalmıştı. Merak etmiştim acaba yine mi kâbus görmüştü?

İlk ders biyolojiydi.

Ardından gelen matematik ve edebiyat dersinden sonra sonunda öğle yemeği yemek için kafetariaya indik. SeoNeul, Donghyuck, Mark ve ben tepsilerimizi alarak sıraya girdik. Başta duran Seo tepsisine yemekleri doldururken, söylenmeyi de ihmal etmiyordu.

"Buranın yemekleri iğrenç."

Seoneul yemekler konusunda fazla seçiciydi.

Seoneul'dan sonra tepsime erişte ve gimbap koymuştum. Mark patates kızartması ve elma alırken, Donghyuck sadece sandiviç ve meyve suyu almakla yetinmişti.

Gözlerden uzak, kafetarianın arkalarında bulunan her zamanki yerimize geçtik. Burada popüler çocuklar, sporcular ve zorbalar yoktu. Kendi başına takılan, bizim gibi gruplar ve popüler kitleden olmayan kişiler vardı.

sinners, lee donghyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin