Tuttuğum kalemi bırakıp terlemiş ellerimi eteğime sürterek silip kafamı kaldırdım. Gözlerim otomatik olarak tahtanın üzerindeki asılı saate gitmişti. Bu genelde hep oluyordu zaten. Özellikle zilin çalmasına az bir vakit kaldığında.
Normalde ben öyle zilin çalmasını dört gözle bekleyen, saate bakmaktan dersi dinlemeyen ve dakikaları sayan öğrenci tiplerinden değildim. Bana göre teneffüste aynıydı derste. Sonuçta ikisinde de test çözüp ders çalışıyordum.
Son birkaç gündür öğle arasından önceki derste zilin çalmasını sabırsızlıkla bekliyordum ama. Dakikaları saymaktan gına gelmiş ve kafamı bilmem kaç kez kaldırıp saate bakıyordum. Bunun sebebi ise öğle araları Jungkook ile buluşmamızdı.
Artık sabırsızlıkla zilin çalmasını bekleyen, akrep ve yelkovana söven kişileri gayet iyi anlıyordum. Eskiden bu çok saçma gelsede şimdi gözüme gayet mantıklı ve doğru geliyordu. Akrep ve yelkovanın bu dünyadaki tüm öğrencilere garezi olduğunu şu son birkaç günde fark edebilmiştim. Ve sonunda 'Akrep ve yelkovanı sevmeyenler' grubuna resmen üye olmuştum.
Sıkıntıyla derin bir nefes verip gözlerimi saatten çektim. Zilin çalmasına üç dakika kalmıştı ama o üç dakika bana üç yıl gibi geliyordu resmen. Saati düşünmemeye çalışarak kafamı sağ tarafa doğru çevirdim ve deftere salyaları akmış bir şekilde uyuyan Eun Ji'ye iğrenerek baktım. Bu cidden iğrençti.
Yüzümü buruşturup kolumla yavaşça Eun Ji'yi dürttüm. "Eun Ji kalkta şu salyalarını sil. Yakında sınıf salyalarınla dolacak. Boğulmaktan korkuyorum."
Eun Ji homurdanarak kafasını sıradan kalkırdı ve ona uzattığım peçeteyi alıp azını sildi. Daha sonrada elleri ile gözlerini ovalayıp kendine gelmeye çalıştı.
"Zil mi çaldı? Gidiyor muyuz?"
Eun Ji'nin dediği şeyle anlamsızca ona bakmaya başladım. "Nereye gidiyoruz?"
Esneyip ellerini çıtlatırken konuştu. "Jungkook'un yanına gitmeyecek miyiz?"
Dediği şeyle gözlerimi büyülttüm. Ne yani o da mı gelecekti? Buna hayatta izin veremezdim. "Sen gelmeyeceksin Eun Ji."
Dediğim şeyle üzüntüyle dudak büzdü. Bana yalvaran gözlerle bakarken zilin çaldığını duyduğumda sevinçle gülümsemiştim. Sonunda o bekleyiş sona ermişti.
Sıramın altına koyduğum saklama kabını alıp oturduğum yerden kalktım. Dün Taehyung ve Jimin benden kurabiye yapmamı istediklerinde onlara yapacağımı söylemiştim. Eve gidince bol bol yesinler diye üç tepsi yapmıştım. Tabi onlar sayesinde annemde kurabiyelerden yemişti ama fazla yaptığım için ona kızmamıştım. Eğer çok yapmasaydım kesinlikle annemin yemesine izin vermezdim.
"Yeon Seo lütfen ben de geleyim. Bak Lee Jong Suk aşk böceğimin üstüne yemin ederim ki senle uğraşmayacağım."
Şaşkınlıkla arkamı döndüm. Lee Jung Suk'un üzerine yemin ettiyse bence bana karışmazdı. Sonuçta o adamı deliler gibi seviyordu. Ona bakmaya son verip elimle gelmesini işaret ettiğimde hızla yanıma gelmiş ve koluma girmişti.
Birlikte sınıftan çıkıp merdivenlerden inmeye başladık. Eun Ji ile kol kola indiğimiz son merdivenden sonra görüş açımız Jungkook, Jimin ve Taehyung üçlüsü girmişti. Gülümseyerek yanlarına oturduk.
"Sonunda geldiniz ya. Kurabiyeleri yaptın mı Yeon Seo?"
Jimin in heyecanla dediği şeye karşılık olarak kafamı salladım ve sağ tarafıma koyduğum saklama kabını ortaya koyup azını açtım.
"Harika gözüküyorlar. Çok teşekkür ederiz Yeon Seo."
Taehyung konuşmasını bitirip hemen elini kaba daldırdı ve içinde kurabiye aldı. Daha sonra azına attığı kurabiyeyi yutmadan bir diğerini aldı ve onuda azına atmıştı. Bu hali fazla komiğime gitmiş ve gülmemi sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Yardım Eder Misin? || jjk
Fanfiction"Sevdiğim kızı elde edebilmeme yardım eder misin Yeon Seo?" ©bloodbom