bölüm 8

34 5 0
                                    

Kemal'in yanında yürüyor, ve elini tutuyordum... Dondurucu soğuktu. Beni selçuktan uzak olduğu sürece istediği yere götürebilirdi. Kemal suskundu, bu da beni rahatsız etti.

"Neden hiç birşey söylemiyorsun kemal?"

"Ne söyleyeceğimi bilmiyorum."

"Üzgünüm demeye yada ne olduğunu açıklamaya ne dersin!?" öfkelenmiştim. Üzgündü, hala. Hiçbirşey olmamış gibi sessiz kaldı. Giderek sinirleniyordum!

"Gergin olduğunu hissedebiliyorum, ayla, ve seni tamamen anlıyorum."

"Beni korkutuyorsun kemal!"

Önümde durdu ve gözlerimin içine baktı... Ne yaptığını biliyordum ve bunu yapmasına izin verdim. Bu derin gergin anın kaybolmasını istedim, yeniden kaygısız ve mutlu hissetmek istedim.

"Sen çok özelsin ayla. Bunu biliyor muydun?"

"Nasıl özel?"

"Bunu sana söyleyecek kişi ben değilim."

"Biliyorsun, ama bana söylemek istemiyorsun, neden?"

"..."

"Tek istediğim şey anlamak!"

Elini bırakmaya çalıştım ama yapamıyordum, gözyaşlarına boğuldum ve yavaşça elini bıraktım, arkama bakmak istemedim, çünkü baksaydım eğer, ayrılmak daha zor olacaktı... Beni takip etmedi, sanırım nedenini biliyorum, cevaplara ihtiyacım olduğunda onu arayacağımı biliyordu...

Bir hafta sonra...

Annem selçukla yüzleştikten bir hafta geçmişti, fakat annem mutluydu, nedense. Ali de hastanedeydi ve doktorlar onun iyileşeceğini söylüyorlardı. Buna inanmayı isterdim. Kreplerin iştah açıcı kokusu mutfaktan geliyordu- annem kahvaltı hazırlıyordu. Hemen enfes kahvaltımı bitirip anneme eline sağlık dedim. O da bana;

"Hazırlan ve sonrasında yürüyüşe çıkacağız."

"Nereye gidiyoruz anne?"

"Rahatça konuşabileceğimiz bir yere."

"Anne, ben de cadı mıyım?"

"Cadı isteyerek olabilecek birşeydir. Uğraşmadan güçlerini öğrenemezsin."

"Peki öğrenmesi zor mu?"

"Zor değil, ama kendine güvenmezsen başarılı olamayabilirsin. Sabır ve sebat çok önemlidir."

"Anladım."

Kahvaltıyı bitirdik ve herhangi bir gün dışarı çıktık. Annem hala selçuk yokmuş gibi davranıyordu, yada, beni rahatlatmaya çalışıyordu.
Arabaya bindik ve bilinmeyene gittik.

Küçük kasabamızdaki park neredeyse her zaman kalabalıktı. Çocuklar etrafta koşuyor, ve bisiklete binenler kendilerini bisiklet parkurunda yavaşça hareket ederken bulan yaşlıların arasından geçiyordu. Bu parkta gayet iyi vakit geçirebilrdiniz. Taze havanın tadını çıkarabilir, ancak sessizliğin tadını çıkaramazdınız.

"Konuşmak istediğin yer burası mıydı?"

"Evet, çok güzel değil mi?"

"Çok fazla insan var! Daha sakin biryere gitmek istesiğini düşünmüştüm."

"Tam tersine."

Annemin konuşmak için neden böyle bir yer seçtiğini tahmin edebiliyordum. Bu kadar insanın arasında güvende olacağımızı düşünmüştü.

"Vakit kaybetmek istemiyorum ayla, çünkü fazla vaktimiz yok."

"Selçuğun geri döneceğini mi söylüyorsun?"

VAMPIRE LOVE STORY (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin