2.4

2.6K 206 84
                                    

Gülümseyerek ellerimize baktım.

Lee Donghyuck'un elleri, en çok benim ellerime yakışıyordu.

Ama şimdi bu elleri bırakmak zorundaydım çünkü şarkıyı tamamlamam için verilen süre altı gün sonra doluyordu. Ben ise bestelemeyi bırak söz yazmamıştım bile.

Hyerin.

O kız bana yardım edebilirdi.

"Donghyuckkie, ben vokal odasına gideceğim. Şu geçen yemeğimi yiyen kız vardı ya, hatta söz yazmama yardım etmişti ama sen kağıdı yırtmıştın, hah işte onun yanına uğrayacağım. Tekrar söz yazmama yardım edebilir mi diye soracağım."

Gülümseyerek bana döndü. "Tamam Mark. Fiziksel temas kurmayın ama."

"Tabii ki kurmayacağız. Seni seviyorum, görüşürüz."

"Bende seni seviyorum, görüşürüz."

Ondan ayrılmak istemiyordum. Ama bu benim işimdi. NCTzen'a en iyisini yapmak için söz vermiştim.

Donghyuck yemekhaneden Hyung'lar için aldığı su şişelerini zar zor tutarak dans pratik odasına yöneldi, ben de tam tersi yöndeki vokal odasına geçtim. Odanın yanındaki camdan içerisi görünüyordu. Hyerin ve diğer stajyerler ara vermiş yerde oturuyorlardı. İçeri girmeye çekindiğim için kapıdan başımı uzatıp onu çağırdım.

"Hyerin-sshi! Bir dakika gelebilir misin?" Kısaca onu süzdüğümde mavi kot şort ve beyaz büstiyer giydiğini gördüm. Sevimliden çok çekici(?) gibiydi. Ama asla bir Lee Donghyuck olamazdı.

Yüzündeki şaşırmış ifade beni gülümsetti. "Tabii oppa." O da gülümsedi.

Kapıyı kapatıp dışarda onu beklemeye başladım. Ona ne söyleyeceğimi kafamda planlarken aklıma kağıt kalem almadığım geldi. Lanet olsun. Kesin bana gülecekti.

Hyerin içeriden çıktı ve kapıyı kapattığı gibi konuşmaya başladı. "Evet Mark Oppa. Herkesin ortasında beni adımla çağırıp ünlü ettiğin için sana ne borçluyum? Bu çok havalıydı!" Ellerini çırptı ve yüzünden silinmeyen kocaman gülümsemesi ile bana baktı.

"Ah aslında... Söz yazmama yardım edebilirsin."

"Başka bir konsept daha mı istiyorsun Oppa? Önceki fikrimi beğendin yani? Ve bir tane daha istiyorsun! Woah ben ne demeliyim-"

"Hayır hayır." Ellerimi hızla Hyerin'in gözlerinin önünde aşşağı yukarı 'Hayır' anlamında sallamaya başladım. Ne diyecektim şimdi? Donghyuck kıskandı da yırttı attı mı? Bir elimi saçlarımın arasından geçirdim. "Ben senin söylediklerini not almıştım ama, kağıt... Artık yok. Tekrar aynı şeyleri bana söylemeni istiyorum lakin... Not almak için kağıt kalem getirmeyi unutmuşum işte." Kaşlarımı kaldırıp dudaklarıma zoraki bir gülümseme yerleştirdim.

"Önemli değil Oppa. Hadi piyano pratik odasına gidelim. Orada bol bol kağıtta kalemde bulunuyor." Unutkanlığıma hiç takılmadan cevap vermişti.

"Mantıklı. Gidelim." Cebimden telefonumu çıkardım ve Donghyuck'a mesaj attım.

'Biz Hyerin ile piyano odasına geçiyoruz, haberin olsun. Bir saate biter işimiz.'

'Tamam kkk. Arada kontrol etmeye gelirim.'

'Yüzünü şimdiden özledim, gelirsen mutlu olurum.'

'Kkkkk şüphen olmasın, prova biter bitmez oradayım.'

"Oppa?"

"Ha? Efendim?"

"Ne diye telefona sırıtıyorsun yahu? Hem geldik işte söz yazmaya başlayalım." Hyerin değişik değişik bana bakıyordu. Telefona sırıtmak çok mu saçma bir şeydi ki? Hem nereye gelmiştik?

"Ha? Nereye geldik- Ha şey piyano odasına. Niye gelmişti- Ha şey tamam hadi söz yazmaya başlayalım."

Bana tuhaf tuhaf bakmaya devam etse de kağıt kalem alıp yere oturdu Hyerin. Bende yanına geçtim.

Bir buçuk saat kadar çalıştıktan sonra şarkı da beste de hazırdı. Gerçekten çok hızlı olmuştu, ben yarına da uzar ama ben tek başıma da tamamlarım diye düşünüyordum. Bu arada Donghyuck bir kere kontrole gelmişti.

Bir anda kapıyı açıp bize diktiği kocaman olmuş gözlerini görmeliydiniz. İyice etrafı süzmüş sonra 'Siz çalışmaya devam edin o zaman.' diyip çıkıp gitmişti. Bu çok sevimli.

İşimiz bittiğinde esneyerek ayağa kalktım ki Hyerin bana seslendi. "Oppa çok umurumda olduğundan değil ama, kalem sende kaldı." Çok uykum gelmişti. Ne kaleminden bahsediyordu acaba?

"Kalem mi? Boşver boşver. Kalsın, istemiyorum."

"Oppa, şirketin kalemi? Sende kaldı?"

Kaşlarımı çattım. "Nerede kaldı yahu?"

Hyerin gülerek yanıma yaklaştı. Kulağımın arkasına elini uzatıp ordaki kalemi aldı. Ve en olmayacak zamanda, tam yüzlerimiz dip dibe iken kapı açıldı.

Uykulu olsam bile bunun Donghyuck olduğundan emin bir şekilde telaşla arkama, kapıya, döndüm. Tam açıklama yapmaya girişiyordum ki gelenin Jisung olduğunu gördüm. Rahat bir nefes alıp verdim.

Daha yeni çıkmaya başlamıştık, kesinlikle ayrılmak için çok erkendi.

Yine de Jisung'a açıklama yaptım ama pek inanmış gibi değildi. Yüzü yere eğik kapıyı kapatıyordu ki kısık sesini zar zor duydum. "Birazdan Dream yurduna geçiyoruz Hyung. Menajer bekliyor."

Hyerin'e kısaca teşekkür edip vedalaştım ve koşarak Jisung'a yetiştim. Onu Haechan'a hiçbir şey söylememesi için ikna etmem gerekiyordu.

"Bana inanıyorsun değil mi Jisung-ah? Bu salakça olayı Donghyuck'a söylemeyelim, ağzımızın tadı kaçmasın." Kolumu omzuna attım ve yüzüne baktım.

"Şey, tabii Hyung." Jisung asla yüzüme bakmıyordu.

"Tamam o zaman. Sana güveniyorum. Bu bizim küçük sırrımız." Kolumu omzundan çektim.

"Tamam Mark Hyung." Hızlanarak yürümeye devam etti.

Şirketten çıktık ve arka kapıdaki arabaya hızlıca bindik. Menajer olduğu için Donghyuck'u öpemedim ama ona gizlice göz kırpıp öpücük attım. Kıkırdaması çok sevimliydi.

Jisung çok endişeli görünüyordu ve onun berbat bir yalancı olduğunu biliyordum. Herkes tuhaf bir şeyler olduğunu fark etmişti ama şükür ki kimse bir şey sormamıştı.

Menajerle şarkı hakkında konuştum ve ona yarın bestenin bir kopyasını vereceğimi söyledim. Erkenden tamamladığım için memnun olduğunu söyledi ve eve kadar kimse bir daha konuşmadı. Herkes elinde telefon bir şeyler yapıyordu.

Bende kulaklığımı çıkardım ve kulağıma taktım. Müzik dinleyerek yolculuk yapmak en sevdiğim hobilerimin başında geliyordu.

~~~~~~~~~

Yaklaşan kaosu iliklerinize kadar hissedin.

Backstage/MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin