~just for you minyhee ~
---------
''Mark Lee ve Haechan Lee! Bu olayı çabuk açıklıyorsunuz."
Ekrandaki görüntüde takılı kaldı gözlerim. Bilgisayar ekranından tekrar ve tekrar aynı videoyu izlerken düşünemiyordum.
Tek bildiğim boku yediğimizdi.
"Susmasanıza! Orada iyi iş yapıyordu ağzınız niye sustunuz şimdi!"
Haechan'a döndüm ve göz göze geldik, o da en az benim kadar telaşlı ve yine en az benim kadar kötüydü şu an. Ekrana çevirdim gözlerimi. Asansörde öpüştüğümüz videoyu sayamadığım kadar izlediğimi bilmeme rağmen tekrar izledim. Ta ki suratıma inen tokata kadar. Çıkan yüksek ses odada yankılanırken Donghyuck'un ağlamaya başladığını biliyordum. Başım sağa eğilmiş dururken gelen sesle hızla döndüm. Gördüklerimi beynim algıladığında düşünmeyi kestim.
O adam Donghyuck'a da tokat atmıştı.
Benim Donghyuck'uma. Tokat atmıştı?
Belasını sikecektim onun.
Hızla öne doğru atılıp menajerin ona tekrar vurmak için kaldırdığı elini tuttum, bileğini sıktım ve geriye ittirdim. Arkadan koruma gelip beni diğer tarafa fırlatmasaydı gerçekten menajeri döven ilk idol olabilirdim. Fakat şu an duvara çarpmış ve yere düşmüş bekliyordum. Donghyuck yanıma gelmeye çalıştığında menajer ona bir tokat daha attı. O kadar sert vurdu ki Donghyuck yere düştü. Yanağını tutuyordu.
Ayağa kalktım.
Onun için, onu iyileştirmek için yanına gitmeye çalıştım.
Koruma gelip arkamdan beni tekrar itti. Yere sertçe çarptığımda menajer gelip acımadan karnıma tekme atmaya başladı. Ellerimi karnıma sardım.
"Sizi bir işe yaramayan ibneler olun diye mi eğittik lan!" Bir tekme daha. Bir çığlık da Haechan'dan.
"Bunlar karı kıza yaklaşmıyor diye seviniyorduk," Bir tekme daha. Ve hıçkırık sesiyle karışmış çığlık.
Donghyuck-ah nolur ağlama. İyi olacağım.
"Meğersem birbirini sikiyormuş bu orospu çocukları!" Bir tekme daha. Dolan gözlerime rağmen ağlamadım fakat öksürdüğümde ağzımdan kan geldi. Kanı görünce menajer beni bıraktı ama gittiği yer çok daha kötüydü. Haechan'ın yüzüne sertçe yumruk atıp onu yere serdi. Karnımın ağrısına rağmen kalkmaya çalıştım. Koruma bana hiç acımadan karnımın üstüne ayağını bastırdı. Öyle yaptığında canım o kadar acıdı ki bağırarak ağlamaya başladım. Bu sırada menajer olacak o piç kurusu Donghyuck'u saçından tutup ayağa kaldırdı ve diğer duvara fırlattı. Tekrar ayağa kalkmaya çalıştığımda koruma ayağını daha sert bastırdı. Yaşadığım acı tarif edilemezdi.
Daha yüksek sesle ağlamaya başladım. Canım çok acıyordu. Hem fiziksel, hem de ruhsal. Donghyuck da ağlıyordu. Menajer onu tekrar saçından tutup çektiğinde savrularak yere düştü. Menajer tam ona da tekme atmaya başlayacaktı ki telefonu çaldı. Hiçbir şey olmamış gibi korumalara işaret verdi ve hepsi dışarı çıktı. O da telefonunu alıp çıkmadan önce bize baktı.
"Dolapta ilk yardım çantası var. Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Bu konu da burada bitmedi."
Kapıyı kapatmadan önce fısıldadı. "Aptal aşk kitaplarındaki gibi birbirinize pansuman yapar sonra da yatağa geçersiniz. Orospu çocukları."
Kapı kapandığında dolu gözlerimiz buluştu, fakat bu uzun sürmedi. Taeyong Hyung başta olmak üzere tüm üyeler hızla odaya girdi.
"Haechan.. Mark.." Ağlarken ayakta durmaya çalıştı Taeyong Hyung. Jaehyun Hyung ona destek olmasa düşecek gibiydi. Üyeler Donghyuck'un kalkmasına yardım etti ve beni salona taşıdılar.
İkimizin pansumanını da Sicheng Hyung yaptı, çünkü o dövüş sporları ile ilgili olduğundan yara şekillerini bile ezbere biliyordu. Haechan sürekli duvara fırlatıldığı için alnı çok kötü durumdaydı. Sicheng Hyung zar zor da olsa onu halletti ve bana baktı. Yüzümde çok bir yara yoktu. Bu yüzden kısaca temizledi ve geçti. Fakat tişörtümü sıyırıp karnımı açtığında onun da gözleri doldu ve bir damla yaş aktı, kafasını çevirdi, karnıma bakamıyordu. İleriden bizi izleyen Taeyong Hyung elini ağzına kapatsada ağlarken attığı çığlık odada yankılandı ve dizlerinin üstüne çöktü. Jaehyun Hyung da ağlayarak onunla birlikte çöktü ve sımsıkı sarıldı Hyung'a. Kafamı çevirip karnıma bakmaya cesaret ettiğimde şok geçirdim.
Belimin sağ ve sol tarafları kan toplamış, morarmıştı. Karnımsa daha beterdi. Koruma resmen üstüme çıktığından komple kırmızı yeşil ve mor karışımıydı. Yüzümü ekşittim.
WinWin Hyung adını bile bilmediğim bir sürü kremi çıkarttı ve tek tek karnıma sürmeye başladı. Her dokunuşunda sessiz sessiz ağladım. Sicheng Hyung işini bitirdiğinde kapıdan menajer girdi. Karşıdaki koltuğa oturduğunda Johhny Hyung ve Yuta Hyung'un yardımıyla tişörtümü düzeltip yattığım yerden kalktım. Haechan da kalkıp yanıma geldi ve elini elime doladı. Parmaklarımızı birbirine geçirirken güçlendiğimi hissettim. Kafamı ve omuzlarımı dikleştirdim. Menajerin bize attığı iğrenen bakışları görmezden geldim.
Yıllardır sevdiğim çocuk yanımda, üyeler etrafımdaydı. Güvendeydim. Güvende hissediyordum.
'Gerçek' ailem yanımdaydı, tabii ki güvende hissedecektim.
Menajer aptal aptal bize ayrılmamızı ve bunun hastalık olduğunu söyledi. Onu yine de sonuna kadar dinledik ve bunu yapmayacağımızı söyledik. Bizi kaybetmeyi zaten göze alamazlardı. O yüzden gece odalara dağıldık.
Bende banyoya geçtim. Tam suyu açıyordum ki kapı çaldı. Kapıyı merakla araladığımda sevgilim hızla içeri girip arkasından tekrar kapıyı kapattı.
Zor geçen günün sonunda, ona sımsıkı sarıldım.
><><><><><><><><
Smut isteyen tayfa :))) Where are you?
Bir de şey. Normalde final angst olacaktı ama olayı çevirdim. Mutlu son yapacağım kardeşlerim.
Ama bir 6-7 bölüm falan daha saçmalarım yani çok yakın değil final gençler sakin olun ğeşdlxğwlxşeşlclekx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Backstage/MarkHyuck
FanfictionSM Entertainment, MarkHyuck shiplendiğini fark eder. Bu yakıştırmanın, grubu aslında ünlendirdiğini de öğrenir. -(yarı)texting story- ▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪ Burunlarımız çarpışırken fısıldıyor. "Sonsuza dek." İkimizde birbirimize gülümsüyor...