3.5

2K 149 124
                                    

Kokusunu doya doya içime çektim. Mark Lee çok özel kokuyordu.

Bir süre öylece ona sarıldıktan sonra ayrıldık ve gülümsedi bana. Manzara o kadar güzeldi ki, gözlerim doldu kendiliğinden. Görmesin diye başımı gömmeye çalıştım boynuna, işte tam o anda kaydı gözlerim karnına.

Çatlaklardan akmış ve kurumuş kan, morluklarla ve yeşilliklerle birlikte çok kötü gözüküyordu, bakmak istemiyordum. Ama gözlerimi de çekemiyordum ki oradan. Bunu anladığını bildiğim çocuk koydu ellerini yüzüme, kaldırdı başımı. Gözümün içine değil de tam içime baktı. "İyi olacağım Donghyuck. Ağlama lütfen, beni de üzüyorsun."

Üzülmesine kıyamazdım ki ben. Hemen geri göndermeye çalıştım gözyaşlarımı. "Yoo." dedim. "Sadece gülüşünün güzelliğine ağladım ben." Parmak uçlarıyla sildi akmak üzere olan gözyaşlarımı. "Üzgün değilim ki."

Tekrar gülümsedi. "Çok kötü bir yalancı olduğunu daha önce söyleyen oldu mu, sevgilim?" Gözlerimi yavaşça kapattım. "Hayır." Kıkırdadı. "Bir ben mi iyi tanıyorum seni?" Bu sefer ben kıkırdadım. "Hayır, senin yanında yalan söyleyemiyorum sadece." Eli yüzümden çekilip belime sarıldı. "Ya. O niye?" Nefesi yüzüme çarptı. "Bir tek senin yanında elim ayağıma dolaşıyor çünkü."

Beklemediğim bir anda bu hale gelsek de, acelemiz yoktu.

Yavaşça değdi dudağı dudağıma. Yavaşça çekti beni duvardan. Yavaşça girdik duş kabininin içine. Yavaşça damladı sular üstümüze. Yavaşça çıktı kıyafetler üstümüzden. Yavaşça ona ait oldum. Yavaşça bana sahip oldu.

Ne zaman odaya girip uyuduğumuz hakkında da inanın pek bir fikrim yoktu.

Fakat asıl fikrimin olmadığı ve aklımın almadığı şey Jaehyun ve Taeyong Hyung'un ortasında uyanmamızdı.

Ne ara bizim yanımıza gelmişlerdi de dördümüz birden uyuya kalmıştık?

Aish, gerçekten...

Gözlerimi kapattım ve tekrar uykuya dalmaya çalıştım. Bu sırada da daha sıkı doladım kollarımı Mark'a. Tam gözüm dalıyordu ki Taeyong Hyung'un telefonuna mesaj geldi. Jaehyun Hyung sese uyandı ve yatağın etrafından dolaşıp telefonu eline aldı. Sonra uzun bir süre ses gelmedi. Tek gözümü açıp ne yaptığına baktım. Telefonda her ne gördüyse gözünden bir damla yaş aktı ve hızla telefonu bırakıp odadan çıktı. Çıkarken kapıyı sertçe kapattığı için Mark ve Taeyong Hyung zıplayarak uyandılar. Taeyong Hyung etrafına bakındı ve mırıldandı.

"Jaehyun-sshi nerede?" Ah, kaos. Hemen uykum açıldı.

"Valla ben bilmem ama telefonuna baktı sonra böyle bir hüzünlendi, ağladı hıçkıra hıçkıra. Gitti işte. Ay noldu ki?"

Mark yattığı yerden bıkmış bir şekilde bana bakıyor, ortalığı kızıştırdığımı anlamasına rağmen karışmıyordu. Fakat Taeyong Hyung benim şeytan olduğumu unutmuş olacak ki bayağı bir endişelendi.

"Ne gördü ya ağlayacak! Ağlamasın.." derken telefonunu eline almıştı bile. Kafamı uzatıp gizlice bakmaya çalıştım küçük ekrana. Anladığım kadarıyla Ten Hyung Taeyong Hyung'a bir şey için teşekkür ediyordu, gece filan diyordu. Tabii ben olayı anlayamadan Mark kafama bir tane geçirdi ve öbür tarafa savruldum. "Ne yapıyorsun be!" Ofladı. "Taeyong Hyung sen çık, bizde giyinelim. Kahvaltıda görüşürüz." Kollarımı göğsümde kavuşturup dudaklarımı büzdüm. Ben iki dakika kaos yaratacaktım yahu! Gene olmamıştı..

Seri üzgün.

Taeyong Hyung odadan çıktığında Mark arkasından kapıyı kapattı ve yanıma geldi. "Bak DongDongie. Olay çıkarmak yok." Saçlarımı okşadı. "Köpek mi eğitiyorsun kedi mi seviyorsun çekil şurdan Mark." Tam onu gözümün önünden ittirmiş dolaba gidiyordum ki ekledim. "Yani Mark Hyung."

"Bana öyle deme demedim mi Donghyuck! Kanada'da abi dediğimiz insanla sevgili olmuyoruz biz! Tuhaf geliyor!"

Sırıttım. "Bundan bana ne?" Kıyafetlerimi seçtiğim için dolabın kapağını kapattım ve dolaba yaslanırken vurguladım. "Eğer bana karışmazsan, bir daha düşünebilirim bu konuyu, Mark Hyung." Dolaptan aldıklarımı koluma asıp odadan çıktım.

Off. Nasıl da havalıyım. Tam seme tipi var bende.

Johhny ve Ten Hyung'ların odasına girdim. İkisi de aynanın karşısında saçlarına bir şeyler yapıyorlardı. Fakat asıl ilgimi çeken.. Odadaki iki yataktan biri... Kırıktı? Aklımdan çok pis düşünceler akıyordu ki Ten Hyung açıklama yapma zahmetine girdi.

"Haechan-ah. Ne bakıyorsun öyle yatağa? Dün biraz üzgündüm Taeyong Hyung ve Johhny Hyung beni sevindirmek için yatak üzerinde zıplıyorlardı o sırada kırıldı. Yanlış anlama sakın." Yüzüme sırıtış eklenirken üstümü değiştirdim hızla. "Yoo. Ne yanlış anlaması Hyung?"

Odadan hızla çıkarken pijamalarımı orda unutmamı bile önemsemiyordum. Jaehyun Hyung'u balkonda Doyoung Hyung'la otururken bulduğumda az daha mutluluktan ağlayacaktım.

Tanrı beni kaos yaratmam için göndermiş olmalıydı!

"Jaehyun Hyung!" Nefes nefese yanlarına bıraktım kendimi. "Ne oldu Donghyuck?" Doyoung Hyung da Jaehyun Hyung'un lafına ekledi. "Neden koşturdun evin içinde Haechan?" Ciddi durmaya çalıştım. "Jaehyun Hyung. Ben ne olduğunu öğrendim." Yalandan dudaklarımı ıssırdım. İkisi de gözlerini büyültüp yaklaştı bana. "Ne olmuş?" Daha da yaklaşmalarını işaret edip fısıldadım. "Tam bilmiyorum ama, Ten Hyung dün üzgünmüş. Taeyong Hyung da onun odasına gitmiş gece. Yani ne oldu bilmiyorum amaa.. Yataklardan biri kırıktı. Söyleyim yani. Tabii ben bir şey bilmiyorum."

Doyoung Hyung ağzını kapatıp gözlerini büyülttü ve Jaehyun Hyung'a baktı. Jaehyun Hyung transa geçmiş gibi aynı suratla bana bakıyordu. Ay anlamadı mı acaba?

"Şşt Jaehyun Hyung. Yatak yahu. Kırıktı diyorum aaa. Oturmasana be." Jaehyun Hyung'u ateşlemeye çalışsam da bir yarım dakika öyle durdu kaldı. Sonra bir anda kalkıp hızla içeri yöneldi. "Ay gitti çocuk." Doyoung Hyung arkasından seslenirken ben ayaklarımı Jaehyun Hyung'un kalktığı yere uzattım ve sırıttım. Bu hareketim tuhaf olacak ki Doyoung Hyung bana döndü.

"Donghyuck! Yalan mı söylüyorsun bakayım sen!" Doyoung Hyung yanıma yaklaştı ve kaşlarını çatarak bana baktı. Sırıtırken ekledim. "Dün gece Taeil Hyung ile Yuta Hyung bir şeyler yapmış. Benden duymuş olma ama. Bende tam sana diyecektim ki Jungwoo Hyung'u kullanıp onu kıskandırabilirsin. Oysa sen beni-"

Doyoung Hyung hızla Jaehyun Hyung gibi çıkıp gitti balkondan. Arkasından kahkaha atıp ellerimi birleştirdim.

Jaeyong? Kaos yaratıldı.
Doil? Kaos yaratıldı.
YuWin? Kaos yaratıldı.
JohnTen? Kaos yaratıldı.
LuWoo? Kaos yaratıldı.

Mutlulukla kahvaltıya katılmak için ayaklandım.

~~~~~~~~~

Bir sonraki bölüm Jaeyong. Jae'nin ağzından yazacağım. Ehehe :))))

Backstage/MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin