2.8

2.4K 195 96
                                    

Merdivenlerden yukarı çıkıyorduk. İlk defa Mark Hyung'un U yurdundaki odasına girecektim. Heyecandan terleyen ellerimi pantolunuma sürüp sildim. Koridorun en sonuna gidip soldaki kapıyı araladı Mark Hyung. İçeri girmedi, dönüp bana baktı.

"Sen içeri geç Donghyuck. Ben birazdan geleceğim sen o sırada üstünü değiştirebilirsin."

"Şey, um... Nereye gidiyorsun Hyung?"

Tam yanımdan geçiyordu ki durdu. Kokusu burnuma dolarken gülümsememe engel olamadım. Bu kokuyu hayatım boyunca koklamak için elimden gelen her şeyi yapardım ben.

"Benim odam mutfağa uzak. Bu gece korkarsın belki aşşağı inmek istemezsin diye su ve bulabilirsem yiyecek bir şeyler getireceğim."

Gülümsemem büyüdü. "Teşekkür ederim Hyung."

"Önemli değil, her zaman."

O aşağı doğru yol alırken ben de odaya girdim ve kapıyı kapattım. Tam karşımda kocaman bir yatak vardı. Yatağın sol tarafında boydan boya aynalı bir kıyafet dolabı, sağ tarafında bir masa ve üstünde kişisel bakım eşyaları vardı. Odada başka bir kapı yoktu. Demek ki tuvalet ve banyo yoktu odada.

Mark Hyung'un dolabına yaklaşıp sürgülü kapağı ittirdiğimde kapıdan girdiğim andan beri ciğerlerime dolan o müthiş vanilya kokusu burnuma daha şiddetli bir şekilde çarptı.

Acaba o kız da Mark Hyung'u öptüğünde kokusunu beğenmiş midir? Kesin beğenmiştir. Belki o da benim gibi ellerini Hyung'un boynuna dolamıştır? Tabii yapmıştır-

Kafamı sağa sola salladım ve kendime geldim. Jisung yalan söylemezdi ve bir şey görmediğini söylemişti. Yine de Mark Hyung'a sormaktan zarar gelmezdi değil mi?

Düzgün bir şekilde dizilmiş kıyafetler arasından Mark Hyung'a bol geldiğini bildiğim koyu kırmızı düz bir tişört ve yine bol bir siyah eşofman altı aldım. Telefonumu komidine bırakıp üstümü değiştirdim. Telefonumu tekrar elime almış ayakta ve mükemmel gergin bir şekilde yatağa bakıyordum ki Mark Hyung kapıyı çaldı sonra kafasını içeri soktu. Müsait olduğumu görünce içeri girdi.

"Beklemiyordum aslında ama kola buldum. Ve işte su." Sağ taraftaki masanın üstüne onları koyuktan sonra dili tutulmuş bana döndü. Ellerimi önümde birleştirmiş başım eğik beklemekten başka bir şey yapmıyordum çünkü.

Yatağın etrafından dolanıp yanıma yaklaştı ve ellerini omuzlarıma bastırarak beni yatağa otutturdu. Bir şeyler geliyordu. Kesinlikle ağlayacağım bir şeyler geliyordu. Daha hiç bir şey olmamasına rağmen kalbim sızlamaya başlıyordu.

"Donghyuck lafı ağzımda evirip çevirmek istemiyorum. Dream'den ayrılacağım."

Kafamı kaldırıp açık ağzımla ona baktım. Gözlerim dolmuştu bile. "Hyung sen ne diyorsun?"

Tişörtünün yakasına güçsüzce tutunurken hıçkırmamak için kendimi zor tutuyordum. "Hyung lütfen gitme." Ellerini belimin iki yanına koydu. "Ben ne yaptıysam çok üzgünüm. Daha önümüzde 'Go Up' var." Nefes almak için kendime süre tanıdım. "Ne olur gitme. Sana yalvarırım Hyun-"

Beni kendine çekerken yalandan hafifçe gülümsüyordu. "Aslında öyle demek istememiştim." Ellerininden birini belimden çekti ve başıma koydu. İnce, zarif elleriyle saçımı okşadı. "Geçen, doğum günümde Donghyuck. Ben yirmi yaşıma girdim. Artık reşit oldum." Onun içinde zor olduğunu görebiliyordum. Sesi kayıyordu. "Sizden ayrılmak istemiyorum ama böyle olmak zorunda. Bu son comeback. En azından benim için."

Ellerimi boynuna sıkıca dolarken aklıma o aptal soru geldi. "Hyung o kız da kokunu beğendi mi?"

Kafasını geri çekip çatık kaşlarıyla gözlerime baktı. "Hangi kız?" Bir süre sonra gözlerini devirdi. "Ha. Hyerin."

"Evet." Başımı tekrar boynuna gömüp hıçkırıklarımı tutabildiğim kadar tuttum. "Onu hiç yakınıma yaklaştırmadım Donghyuck." Elleri tekrar saçımı buldu. "Sana stajyer günlerimden beri aşığım. Emin ol kimse dikkatimi çekmiyor." Kalbim iyice hızlandığında ne yapacağımı şaşırmıştım ama Mark Hyung bu sefer susmadı.

"Seni ilk gördüğümde senden hoşlandım Donghyuck. Ama biz sadece stajyerdik ve şirketteki konumum için bunu unutmalıydım. Sana onlarca hatta belki binlerce kez senden nerfet ettiğimi söyledim. Ama sana aşıktım. Hala öyleyim. Bu değişmiyor. Seni seviyorum ve seveceğim. Hep."

Kafamı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. "Sonsuza dek?"

"Sonsuza dek."

Artık beklememiz gereken hiçbir şey kalmamıştı. Mark Hyung'un gruptan ayrılacağı gerçeğini unutmaya çalışarak onu öptüm. Sırtım yatağa değdiğinde, hala beni öpüyordu.

~~~~~~~~~

Moralim cidden acayip bozuk. Mark gidiyor amk. Teaser'ı izlediğimde tüylerim diken diken oldu. Bitince bir daha izledim. Bir baktım ağlamaya başlamışım bile.

Diğer bölüme smut ister misiniz? Bu bölüme yazamadım çünkü gerçekten sürekli ağlamak istiyorum. Anlamı güzel şarkılar önerirseniz sevinirim, ingilizcem iyi ingilizce de olabilir.

Ve, senin süren Dream için dolsa da, bizim için dolmamıştı aslında. Keşke Kanada'lı olduğun için seni kore yaşına göre hesaplamasalar da bir yıl daha kalsan.

 Keşke Kanada'lı olduğun için seni kore yaşına göre hesaplamasalar da bir yıl daha kalsan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seni seviyoruz Mark Lee. Umarım daha da başarılı olacağın bir kariyer çizersin kendine.

Backstage/MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin