Mark Hyung, bu aralar neredeyse hiç yemek yemiyordu.
Mark Hyung, bu aralar neredeyse hiç uyumuyordu.
Mark Hyung, bu aralar kendini tamamen kariyerine vermişti.
Mark Hyung, bu aralar benim olduğum yurda bile gelmiyordu. Hep başka bir yerde uyuyor, dans pratiklerinde yüzüme bile bakmıyordu. Kısa cevaplarla beni başından savıyordu, hem de bunu benim yapmam gerekirken. Ne kadar kabullenemesem de aldatılan bendim.
Oysa ben tuvaletten çıktıktan sonra Jaehyun Hyung ile kısa da olsa konuşmuşlar. Jaehyun Hyung bana Mark Hyung'un bu sefer ağlamadığını söyledi. Ağlayamayacak kadar durgun hissediyormuş. Fakat ben o kadar ağladım ki sabah görünmesin diye kapatıcı sürdüğümde göz altlarım tahriş oldu.
Yatağımda sola döndüm ve boş tarafa baktım. Oraya en çok Mark Hyung yakışırdı şimdi. Saçlarının kısa tutamları yatağa dağılırken bana sarılırdı-
HEY O SES NE?
Yataktan bir anda çıktım ve koşarak salona indim. Mark Hyung hariç tüm 127 üyeleri buradaydı. Salonun camı da bir anda patladığında menajerler bizi arka kapıya ne zaman geldiğini bilmediğim arabaya hızla sokup U yurduna götürdüler. Dream yurdunda da aynı olay olduğunda onlara haber verdiğimiz için hemen dışarı çıkmış menajerlerle arabaya binip U'ya gidiyorlardı.
127 ve Dream'in aksine U yurdu çok daha büyük ve şehrin dışına yakındı, bulunması daha zor olduğundan ordakilere birşey olmamıştı anlaşılan. Araba yurda yaklaştığında Mark Hyung'un kapıda endişeli bir şekilde beklediğini gördüm.
Kesin Taeyong Hyung ya da Chenle için çok endişelenmişti. O ikiliyi bir ayrı seviyordu çünkü.
Yine de bu, Mark Hyung'u onlara sarılırken görmek istememi sağlamıyordu. Bu yüzden araba durduğunda en önden hızlıca indim ve yurdun kapısına doğru başım eğik, ellerim değiştirmek için zamanımın olmadığı eşofmanımın cebinde iken ilerledim. Kapıdan içeri geçtim ve korumalar da dahil kimse beni durdurmadı. Salona girdiğimde ilk gözüme çarpan da yine korumalar oldu.
Çok fazlaydılar. Yüz? Belki yüz elli?
Jungwoo Hyung içli içli ağlıyordu ve kapıdan sağ salim girdiğimi görünce ona sarılarak teselli veren Yukhei Hyung'u ittiği gibi gelip bana sarıldı. Titreyen ellerimle beline yavaşça tutundum. Aslında şu an sadece kapıda Mark Hyung'un beni görmezden gelişini unutmaya çalışıyordum. İçten içe bana sarılmasını beklemiştim ama sonuç koca bir hüsrandı tabii. Üzerindeki kalın kazak ve ceketten olsa gerek ellerimin nasıl da titrediğini fark edemedi Jungwoo Hyung. Korumalar ve menajerlerin uyarısı ile ayrıldık ve koltukta Yukhei&Jungwoo ikilisinin ortasına oturdum. Kapıdaki sarılma işlemi bitmiş olacak ki herkes birer birer içeri doluşmaya başladı.
En sonda da beklenen ikili vardı. Mark Hyung, Chenle'nun omzuna kolunu atmış, onun gözyaşlarını eliyle siliyor, onu teselli ediyordu, Chenle da duyduğum kadarıyla ona olayı baştan baştan anlatıyor, daha çok ağlıyor ve daha sıkı sarılıyordu Mark Hyung'un o incecik beline.
Tanrım, bu şu an gerçekten de en çok ihtiyacım olan şey.
Ellerimi ceplerime soktum ve koltukta geriye yaslanıp çaprazımdaki koltuğa oturmalarını görmezden geldim. Aynı Mark Hyung'un yaptığı gibi.
Sonraki üç ya da dört saat olayı en ufak ayrıntısına kadar inceleyip durduk, herkes Yuta Hyung'un içindeki seri katili ve planları da böylece görmüş oldu. Diğer yurtlardaki korumaların hepsi bu yurda toplandı ve nöbet saatleri tek tek belirlendi. Bu sırada ben ve Mark Hyung hariç Dream üyeleri uyumuştu bile.
Chenle Mark Hyung'un sol omzunda, Renjun sağ omuzundaydı. Jeno yere oturmuştu ve kafasını Hyung'un dizlerine yaslamıştı. Jeno'nun uzattığı ayaklarında da Jaemin mışıl mışıl uyuyordu. Jisung da tam karşımda, Taeyong Hyung'un kucağında uyuyordu.
Tüm menajerlerin başı olan menajer konuştu. "Odaları ayarlayalım, herkes ikili kalsa yeter. Odalar kocaman zaten. Her kapıya da bir koruma koyalım. Saat başı içeriyi kontrol etsin. Tamam mıdır?" Gözlerini üyeler ve diğer menajerler üzerinde gezdirdi. Hepimiz başımızı aşşağı yukarı sallayarak onu onayladık. Menajerler kendi arasında kalma düzeni belirlerken, bir kağıt tutuşturdular Taeil Hyung'un eline. O da en baştan başlayarak herkesi oda arkadaşıyla eşleştirdi. Benim yanıma geldiğinde bana sorma gereği hissetmedi. Lucas Hyung ve Jungwoo Hyung'u eşleştirip gidiyordu ki ona seslendim.
"Hyung kim boşta? Sen boştaysan seninle kalabilir miyim lütfen? Söz çok ses çıkarmayacağım-"
Tebessüm etti ve yanıma yaklaşıp saçımı okşadı Taeil Hyung. "Seni Mark seçti Donghyuck-ah. Onunla kalmanı istiyormuş."
Gözlerimi Mark Hyung'a çevirdim hızla. "Rahatsız olacaksan değiştirebilirsin Haechan." Adımı onun ağzından duymak kalp ritmimi iyice bozarken Taeil Hyung'a dönüp gülümsedim. "Sorun halledildi, Hyung. Teşekkür ederim."
"Önemli değil Haechan."
Dudaklarımı ıssırmaya başlamıştım bile. En sonunda herkes eşleşti ve menajerlerin de önünde kağıt seslice okundu.
Jaehyun & Ten
Taeil & Winwin
Taeyong & Jisung
Yuta & Renjun
Chenle & Doyoung
Johnny & Jeno
Lucas & Jungwoo
Jaemin & KunVe biz. Taeil Hyung adları okurken bize sıra geldiğinde "Markhyuck." demişti sadece. Tam da o an Mark Hyung'la göz göze geldik. Dilini dudağında gezdirip önüne döndü.
~~~~~~
Ya olm ayfonun amk. O kadar para verdik şerefsz ne kırılıyon aw?
Uzun süre bölüm gelmezse şaşırmayın :(((
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Backstage/MarkHyuck
FanfictionSM Entertainment, MarkHyuck shiplendiğini fark eder. Bu yakıştırmanın, grubu aslında ünlendirdiğini de öğrenir. -(yarı)texting story- ▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪ Burunlarımız çarpışırken fısıldıyor. "Sonsuza dek." İkimizde birbirimize gülümsüyor...