2.9

3.1K 179 352
                                    

Bölüm baştan sona smut ve uzun, 1584 kelime. Ona göre.

~~~~~~~~~~

Yavaşça öpülmeye alıştırmıştı beni Mark Hyung, öyle öptüğünde gerçekten sevildiğimi hissediyordum. Fakat bugün hiç de öyle değildi, yavaş kelimesini lügatından çıkarmış gibiydi.

Şu an, bundan gram pişman değildim.

Ellerini sadece kıyafetlerimin üzerinden dolaştırıyordu, bende ellerimi boynuna doladım ve birkaç yeri bilerek tırnakladım. Bunu beklemiyordu galiba. Ağzımın içine inlediğinde gülümsemem benden izinsiz ortaya çıkmış, vücuduma yayılan enerjiyle senkronize bir şekilde hareket ediyordu.

Yine de sadece öpüşüyorduk. Kaç dakika böyle geçti anlamadım, fakat belinin ağrıdığını tahmin edebiliyordum. Ağırlığını asla üstüme vermiyordun, belin şu an kesinlikle kırılma noktasında olmalıydı. Seni göğsünden ittirerek yatağın ortasına düşürdüm ve duraksamadan üstüne çıktım. Bu sefer senin yapamadığını yaptım ve tişörtünü çekiştirip çıkardım. Heyecanlandığını görmek güzeldi.

Bende heyecanlıydım.

Kendi tişörtümü de çıkarıp bir yerlere fırlattım. Bu sefer dudaklarımı hep o merak ettiğim boynuna konumlandırdım. Tanrım! İlk defa birine hickey yapmaya çalışacaktım. Orayı daha ilk ıssırışımda inledin ve kafanı yana yatırıp bana yer açtın. Ellerin boynumu tutup kendine bastırırken aldığım zevk daha önceki hiçbir şeye benzemiyordu. Aynı yeri tekrar dilimle yaladım ve öptüm. Bu sefer yumuşak derini daha sert ıssırıp çekiştirdim ve sen o anda tüm tırnaklarını boynuma geçirdin Hyung. İnleyerek kendimi havada tutmayı bıraktım ve üstüne sertçe düştüm.

Bu birden bire bizimkileri de çarpıştırmış oldu. E zaten uyarılmış üyelerimiz ikimize de yüksek derecede acı verdiğinden olsa gerek ikimiz de inledik.

Şey. Bunun için sonra senden özür dileyeceğim Hyung.

Dudaklarına tekrar yöneldim fakat ellerimi çoktan aşşağı indirmiştim. Eşofmanının lastiğini tutup belinden aşşağı doğru çekiştirdim.  Belinden çıkmasına santimler kala dudaklarımızı ayırdım. Yüzümde tek bir ifade vardı. Anlamını tahmin etmek senin için zor olmadı. 'İzin veriyor musun Mark?' dedim gözlerimle. Nefes nefese kaldığın için açılan dudaklarını yaladın ve kafanı sallayarak gözlerini kapattım. Bunu 'İzin senindir Donghyuck.' olarak algılamayı tercih ettim. Üstünden hafifçe ağırlığımı çektim ve eşofmanını bir anda indirdim. Bekleyecek zamanım yoktu. Benimkini de indirdim ve dudağımı ıssırarak iç çamaşırının içindeki seninkine baktım.

Neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu ama işaret parmağımı yavaşça penisinin üzerinde aşşağı yukarı gezdirdim.

Kafanı arkaya atıp inlemeni asla unutamayacağım. İki yana birazcık açtığın kollarınla yorganı sıktığında kollarında belirginleşen damarlarını asla unutamayacağım. Kalbimin çıplak üst vücudunu izlerken atış hızın sürekli artarak devam ettirmesini asla unutamayacağım.

Ben seni bu geceden sonra, asla unutamayacağım Hyung.

Daha fazla bekleyemiyordum. Utanarak ellerimi iç çamaşırının iki yanından içeri geçirdim. Dudaklarına iyice abandım ve utancımı boşverdim. İç çamaşırımı da çıkarıp fırlattım. Gözlerimi açamıyordum. Bunu anlamış olmalısın ki sen de benim iç çamaşırımı çıkardın. Öpüşmeyi kestik ve birbirimize baktık. Aklımızda kesinlikle aynı soru vardı. Kim üstte olacaktı şimdi?

"Kayganlaştıracak hiçbir şey yok." Gözlerini kaçırdın. Fısıldamaya devam ettiğinde dudaklarımı ıssırıyordum. "Altta olmana izin veremem. Canın çok acır." Gözlerim sözlerinle dolduğunda bende görme diye diğer tarafa çevirdim kafamı. Üzüldüğümden değildi, beni düşünmen o kadar hoşuma gidiyordu ki bunun için ağlamayı bırak ölürdüm. O sırada, kafamı çevirdiğim taraftaki masada duran kola ve su dikkatimi çekti.

Backstage/MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin