eee gelsin ikinci bölüm... =)
Miray önündeki tek katlı ama gösterişli olan holdinge baktı. “Vay anam vay! Anasının dini. Manyak mı bu adam, bu kadar parası varken gelip bizim gibi delileri çekiyor. Hayır meslek aşkı desem, suratsız da, yani böyle mutlu da değil. Deli her halde bu adam.”
Derin nefes alıp, yandaki siyah arabaya baktı. Demin bu burada mıydı? Buradadır tabi, gözüne yansıyan görüntü ile yüzünü buruşturdu, "Ay, popoya bak popoya, Bülent Ersoy'un taktığı yüzükler kadar. Eritmem lazım eritmem. Çok büyüdü." sağa sola salladı, sonra kıkırdadı. Neyseki görünmeyen bir yerdeydi.
Arabanın camından arkasına bakıyordu. "Bu pantolon çok mu dar? Yok ya, dar giyineyim de küçük görülsün. Kumaş pantolon da hiç sevmem. Of! Çok rahatsız." bacaklarını ikiye ayırıp, üç kere eğilip kalktı.
Arkasından gelen cart sesi ile gözlerini kapattı. Yüzünü buruşturdu. Tek gözünü açıp, arkaya siyah olan arabanın camına çevirdi başını. Pantolonun arasından ona sırıtan fare ile inledi.
"Yaaa... Bu kadar da olmaz ya!"Tekrar baktı. İç çamaşırı gözüküyordu. Hemde Mickey fareli. Şimdi bu halde nasıl girecekti ki görüşmeye? Hayır hocasının koca holdingine neden çağırılmıştı onu da anlamamıştı.
Tekrar arkaya baktığı an, hayatının sonu olacak şey gerçekleşti. Siyah cam yavaş, ağır bir şekilde açıldı ve önce siyah dağınık saçlar, sonra o havaya kalkan kaşlar, ardından keskin ve hayret içeren bakışlar ve en son alay eden dudaklarla karşılaştı.
"Miray hanım?""Arın hocacım? Siz ne yapıyorsunuz burada?" diye çemkirdi adama.
"İş yerine bir öğrencimle iş konuşmaya geldim. Geldiğim an telefonum çaldı. İnmeden önce telefonda bir görüşme yaptım. Kendi arabamda!" diye vurguladı. "Bu açıklama yeterli mi?""Eh yettiği kadar artık. Bu arada o vurguda pek olmadı. Hocam iş görüşmesi-”
Adam gülmemek için sıkıyordu kendini. Kızın sözünü kesti, "Mickey fareli popo şovunuz bittiyse, odama görüşmeye çıkalım mı?"
"Çıkalım da görüşme derken ben tam şey," diye mırıldandı ama hocası onu duymuyordu.Adam arabadan indi ve arka koltuktan ceketini alıp kıza verdi. Miray gülümsedi “Yok üşümüyorum. Hava yeterince sıcak,” dedi.
Adam başını yana eğdi, “Mickey fareni tüm şirketle tanıştırmak istemezsin diye düşünmüştüm. Malum elinde tuttuğun sevimli bir hamster değil. Poponda sırıtarak duran bir fareden bahsediyorum.”Miray’ın suratı düştü ve adamın elinden baharlık ceketi sertçe alıp, beline bağlarken homurdanıyordu, “Sürekli vurgulamasanız mı acaba?”
“İnanın vurgulanmayacak gibi değildi,” dedi gülümsemesini gizlerken ve kızın cevap vermesini beklemeden, içeri girdi.
Tek katlı olmasına rağmen, oldukça büyük bir şirketti. Fazla büyüktü...“Hazal hanım iş görüşmem var, kimseyi telefona bağlamayın. Bir de bize iki kahve-” kıza döndü “Kahven nasıl olsun?”
“Sa-sade.”
“İki sade kahve.”
“Peki efendim.”
Arın hızla odasına yürürken Miray da arkasından koşuşturuyordu.
“İş görüşmesi derken Arın hocam ne demek istediğinizi anlamadım?”Arın yine kızı dinlemiyordu, odasına girip, koltuğuna oturdu. Müdürden ve ortağından devraldığı işleri toparlamaya çalışıyordu. Bilgisayarını açtı.
Kız ise ayakta duruyordu. “Otur Miray,” dedi gülerek.
“Oturmak. Ha oturayım evet.”
Kız bıkkınca etrafına bakındı. O sırada kahveleri de geldi. Arın bilgisayarda birkaç şeye baktıktan sonra kıza döndü.“Evet Miray, sana bir iş teklifim var.”
“İş? Bana mı? İyi de ben mezun bile değilim. Bu şirkette ne yapacağım?”
“Şirkette değil, evimde.”
“Ev?” dedi yüzünü buruşturarak. “Sizin evde?”
“Evet. Yatılı bir iş.”
“Yatılı derken. Arın hocam şuan gerçekten konuşmanın devamından korkuyorum.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ HAYAT - İKİNCİ ŞANS SERİSİ I - FİNAL
Roman d'amourArın... Eşini kaybettiği an, hayatını da kaybetmişti. Ne bunalıma giren kızını görüyordu gözleri, ne de hasta annesini... O çok sevdiği mesleği- öğretmenliği bile bırakmıştı. Hayat onun için çıkmaz bir sokaktı ve o yalnızca ölmeyi bekliyordu. Miray...