Bölüm 13

80 9 9
                                    

   Bir gece çıkıp gelmesiyle tüm soru işaretlerime yanıt olmuştu Didem. Hem de öyle bir gelmişti ki gözlerinin feri gitmiş, vücudunun belli yerlerinde kızarıklık ve morluklarla, ayakta durmakta zorlanır halde. Sol kaşının kenarından yanağına inen kurumuş kan da pek iyi tamamlıyordu görüntüyü.

Dehşete düşmüş ifadem endişeye dönüşürken koluna girip içeri aldım onu. Yalpayarak yürüye yürüye salondaki koltuğa kadar geldik. Onu kapıdan içeri kadar taşımanın getirdiği yorgunlukla kendimi koltuğa attım. Hemen birkaç saniye sonra gelen farkındalıkla tentürdiyot, pamuk, yara bandı ve birkaç kremi kucağıma toplayıp Didem'in yanına döndüm. Soru sormadım hiç, önceliğim ona yardım etmekti. Kaşından başlayıp arkasında iz bırakarak yanağına kadar inmiş kan damlasını silmekle başladım önce. Canını acıtmamaya çalışarak krem sürdüm, banyoya götürüp yüzünü yıkadım.

Banyonun fayanslarına oturup zangır zangır titremeye başladı Didem. Aynı anda hem teninde parlayan ter taneciklerine hem de titriyor oluşuna anlam vermeye çalıştım bir süre, ağır bir soğuk algınlığı gibi duruyordu. Yaptığım soğuk algınlığı yakıştırmasının ne kadar masum kaldığını az sonra anlayacaktım.

"Su getirir misin bana?" dedi. "Hemen getiriyorum." diyerek mutfağa koştum. Bedenimde etrafındaki çalı çırpıyı yakarak büyüyen bir ateş gibi yayılan sıcaklık eşliğinde sürahiden cam bardağa su doldurdum ve geldiğim gibi bir koşu gittim Didem'in yanına.

Bardağı elimden alırken onun kocaman olmuş gözbebeklerini farkettim. Güçlükle kavradığı bardaktan yalnızca bir yudum su içti Didem. Ardından kafasını fayans duvara yaslayıp derin derin nefesler alıp vermesinin sonucunda daha sakinleşmiş, daha iyi görünüyordu.

"Gel." dedim elini tutarak. "Gel de sana bitki çayı yapayım."

Böylelikle mutağa geçtik. Ben birkaç bitkinin karışımını su dolu cezveye koyup ocakta bitki çayı hazırlamaya başlamışken olayları kafamda tekrar tekrar yaşıyor, her sahneyi hayalimde yeniden canlandırıyordum. Ve bir an, tüm duygu dünyamda koca bir deprem etkisine neden olacak o bir anda, her şeyi anladım. Son zamanlardan Didem'le ilgili hafızamda yer etmiş her bir görüntü ayrı bir ışık tutuyordu sanki parçaları birleştirmeme.

İlk etapta Oktay'ı masada tek başına bırakıp gittiğimin ertesi günü yaşadığımız büyük tartışma. Benim yıpranmış sinirlerim ve pınarlarına geri göndermeye çalıştığım gözyaşlarıma karşın Didem'in ağladı ağlayacak halde olduğu dakikalar... Tuvalete koşmasını doyasıya ağlayacak da rahatlayacak diye yorumlamıştım o zaman. Oysa o gülücükler saçarak dönmüştü geri. İlk ipucum: Kısa süreli neşe ve özgüven.

Didem'in sürekli bir çocuk kadar neşeli olmasına alışkındık mesela, ama son dönemde daha da neşeliydi. İkinci ipucum: Kısa süreli neşe ve özgüvenin sık sık tekrarlanması.

Sahi o kavgamızın ardından arayı düzeltmek için aradığımda ne demişti Didem? "Unuttum bile Aylin, kaç gün geçti üzerinden.". Hayır, kaç gün değil sadece bir gün geçmişti. Üçüncü ipucum: Zaman algısında değişiklikler.

Peki ya kısa sürede gözle görülür seviyede kilo vermiş olması. Dördüncü ipucum: Anormal kilo kaybı.

Son olarak günlerce ortalıktan kaybolmasının ardından onu gördüğümde aşırı terlemesi ve aynı zamanda çok üşümesi. Hem de su istemişti benden, ağız kuruluğu yaşadığı için olabilirdi bu. Ve yalnızca bir yudum içti, hemencecik ağzı salya mı doldu acaba? Neden olmasın? Didem'in az önce şahit olduğun halleri neye benziyor Aylin? Çok iyi biliyorsun, hadi itiraf et kendine. Evet, yoksunluk krizine benziyor! Çünkü en yakın arkadaşın onca zamandır kullandığı uyuşturucudan sonra yoksunluk sendromu yaşıyor!

Bu Evlilik Biraz Ani Olmadı Mı? #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin