O gün için tercih ettiğim bembeyaz uzun elbisemin içinde; ablam, annem, Defne abla, Serhat ve Tolga'yla şirin bir mekanın terasında tatlı yiyerek kutlama yaparken dini anlamda Tolga'yla evliydim artık. İyi hissediyordum, mutluydum, rüzgarsız bir gündeki deniz kadar dingindim.
Her ne kadar en yakın arkadaşım olarak Didem'in de burada olmasını istiyor olsam da ona ulaşmanın hiçbir yolunu bulamamıştım. Aradığımda telefonunu, evine gittiğimde kapıyı açmamıştı. Yalnızca bana saatler sonra gönderdiği "Bir arkadaşımdayım canım, üzgündü ve bana ihtiyacı vardı." şeklindeki küçük mesajla yetinmek zorunda kalmıştım. Hiç değilse aldığım bu minicik açıklamayla endişeyle atan yüreğime su serpilmişti.
Şu an içinde bulunduğum ortama göz attığımda herkesin birbirine iyice alıştığını görüyordum. Tolga ailemle konuşurken saygıyı elden bırakmasa da son derece rahat davranıyor, Serhat en azından günümüz Türkçe'siyle konuşuyor ve yaptığı espirilerle bizi güldürüyor, annem ve ablam gayet doğal biçimde onlara katılyordu. Defne ablayla henüz ilk kez karşılaşıyor olmamıza karşın yıllardır tanışıyormuş gibiydik. Sanki gerçekten bir aile olmuş gibiydik, masadaki gözler samimiyetle bakıyordu birbirine.
Defne abla görür görmez sımsıkı kucakladı beni. "Tolga çok söz etti senden, tanışmak bugüne kısmetmiş. Bana nasıl büyük bir iyilik yaptığını biliyorsun belki ama benim için ne büyük anlamlar ifade ettiğini tahmin bile edemezsin. Teşekkür ederim sana."
Onun bu güzel sözcükleri karşısında mahcup olmuştum. "Sözlerin beni çok mutlu etti ama bu durumdan senin kadar benim de faydalandığımı belirtmem gerek." dedim.
"Tolga'nın aklında böyle bir plan olduğunu hiç bilmiyordum, ama öğrenince çok sevindim. Hele seninle tanışınca, daha da sevindim."
"Tolga'nın aklında böyle bir plan varsa da oluşma aşamasından öteye gidememişti zaten, ta ki ben karşısına somut önerilerle çıkıncaya kadar." dediğimde gülmüştük.
Şimdi hafif esen rüzgar nazikçe tenimizi okşarken, günün iç açıcı aydınlığında oturduğumuz bu masada neşeli bir sohbeti paylaşıyorduk.
"Biliyor musunuz, bir keresinde Tolga'yla timsah gördük." diye bir anı anlatmaya başlamıştı Defne abla. "Henüz ilkokuldaydık, pikniğe gitmiştik. Nehrin kenarında oynarken timsahı görmemle çığlığı bastım. Tolga çok sakindi ama, bana dönüp 'Abla! Kertenkeleyi korkuttun!' diye kızdı. Kolundan tuttuğum gibi peşimde sürükleyerek kaçtım oradan. Bizimkileri de durdurmadım, hayır ben burda durmam diye ağladım. Kalabalıkça geldiğimiz pikniği daha gerçekleştiremeden başka bir yer aramak zorunda kaldık."
Tolga'nın hafif gülümsemesine eşlik eden buğulu gözlerinde güzel anıları yad etmenin getirdiği buruk sevinç vardı. Bir daha o günlere dönemeyecek olma bilincinin getirdiği kırıklık, o güzel günlerin yaşanmış olmasının mutluluğuna karışmıştı.
Defne abla ise bir gram bile yitirmemişti neşesinden. Nasıl, diye düşündüm. Nasıl olur da yakın zamanda öleceğini neredeyse kesin olarak bilen biri bu denli neşeli olur. Ben onun yerinde olsam böyle neşeli olmamı sağlayacak ne düşünüyor olabilir diye beyin fırtınası yaptım. Cevap su berraklığında gelmişti gözümün önüne, rahat bir vicdan. Yaşamını iyi bir insan olarak geçirmiş birinin içi elbette rahat olacaktı, elbette öleceğini bilse de neşesi hiç azalmayacaktı. Zaten hepimiz öleceğini bilerek yaşamıyor muyduk?
Hem ne garantisi vardı ki şu masadakilerin herhangi birinin beklenmedik bir kazayla Defne abla'dan önce hayatını kaybetmeyeceğinin. Hangimiz ondan daha uzun yaşayacağımızı kesin olarak söyleyebilirdik ki? O an farkettim ki aslında hiçbirimiz Defne abladan çok da farklı değildik, tek bir farkımız vardı, o da bizim geride kalan günlerimizin onunkilerden daha fazla olma olasılığının yüksek oluşuydu. Ama sonuçta bu bir olasılık, öyle değil mi? Hiçbir şeyi kesin sayacak kadar hüküm sahibi değildik kendi hayatımız üzerinde, hiçbirimiz. O halde şu an içinde blunduğumuz anı elimizden gelen en iyi şekilde değerlendirmekten daha mantıklı ne olabilirdi? Defne abla bu olgunluğa ulaşmış bir insan olmalıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Evlilik Biraz Ani Olmadı Mı? #wattys2018
أدب نسائي#aşkhikayesi hastaginde 9 oldu. Ayakları yere sağlam basan, mantıklı bir kızdır Aylin. Birdenbire ne oluyor ki kendini neredeyse tanımadığı bir adamla kendi isteğiyle evlenirken buluyor?!