Etrafa şöyle bir bakındım o öyle söyleyince.
"Sen kafayı yedin heralde? Sence böyle bir oda cehennemden çıkmış olabilir mi? He! Yok senden bahsediyorsan ineklerin orada yaşadığını bilmiyordum." kendi söylediğime kahkahayla gülmeye başladım. O ise ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Korkmalımıydım? Bence hayır."Son gülen iyi güler derler bilirsin"
"İşte görmüyor musun? Gayet iyi gülüyorum." dudağının bir kenarı yukarı kalktı. İşte şimdi biraz değil bayağı korkunç görünüyordu.
"Bir hafta boyunca o kümesle sen ilgileneceksin. Yumurtaları tane tane alarak eve getireceksin toplu bir şekilde toplamak yok. Ve işte en sevdiğim şeye geldik. Tavukları şırıngayla su taşıyacaksın. Ah birde ineklerde sende.. Sağmasından tut.. Altındaki tezeğe kadar ilgileneceksin. Yok ben yapmam diyorsan hemen babanı arayıp burayı çok sevdiğini asla çıkmak istemediğini söylerim. Seçim senin? Yapıyorsun yada yapmıyorsun?" suratım morarmıştı. Resmen sinirden ölüyordum ama tek kelime edemiyordum. Vicdansız pislik! Birde tutup papatya geçiriyorum buna kara çalı getirmem gerekiyor başkası kurtarmaz.
"Bende öyle tahmin etmiştim. Çıkış hemen arkada. Çıktıktan sonra kapıyıda kapat cam açık olunca fazla havaya maruz kalıp hasta olabiliyorum. Sanada kolay gelsin" dedi ve kenardan bilgisayarını alıp açtı. Sinirle arkamı döndüm. Tam adım atmıştım ki tekrar konuştu.
"Bekle son bir şey daha var" yetmedi tabi bu daha neler gelecek acaba.
Tekrar ona baktım."Nİ HAHAHAHAHAHAHAHAHAHA.." evet tam olarak suratıma bowling topu çarmış gibi hissediyordum. Adam suratıma bakarak ulusa sesleniyordu sanki! Ağzına inekler girsin.
"Seni mutasyona uğramış fok ineği!" onu o kovayla ödürmeliydim. Bu benim salaklığım.
"O ne be! Ne iğrenç bilgilere sahipsin sen! Bunlarla uğraşacağına gitte işine başla" arkamı dönüp odadan çıktım. Sinirle kapıyıda kapattım ve söylenmeye başlamıştım.
"Vicdansız pislik! Fok ineği! Kabak beyinli maydonoz! Uzaylı horozu! Şırıngayla başka şeyler yapardım ben sana o zaman sen görürsün fanteziyi!" Yerimde bir kaç kez tapınmış hava boş yumruklar atmıştım.
"Burada fesat düşünmek istemiyorum" kenardan gelen sesle çığlığı bastım! Arkadaş rahat rahat söylenemiyordum bile! Sesin sahibine bakmamla tekrar çığlığı bastım.
Namjoon!
Oda beni görürgörmez bir kaç adımla yanıma geldi.
"Hükümdar hanım!" Gözlerini bir kaç kez kapatıp açtı. Gerçekten benim olup olmadığımı düşünüyor olmalıydı."Oh! Namjoon! Senin ne işin var burada?" Hiç beklemiyordum. Ama gerçekten hiç beklemiyordum.
"Arkadaşlarımı ziyarete geldim asıl senin ne işin var burada?" Merakla konuştu. Bu nasıl bir tesadüftü böyle.
"Ah uzun mesele.. " göçerimi ksiisp dudaklarımı büzdüm.
"Seni tekrar göreceğim hiç aklıma gelemezdi. Buna sevindim." Bunun neresine sevineyim şimdi ben...
"Açıkçası ben hiç sevinmedim."
"Ah neden?"
"Burada beni görmeni istemezdim" cehennem gibi bir yerde ona rast gelmek hiç istemezdim.
"Ben burayı çok seviyorum ama" gözleri etrafa bakıyor yüzü gülüyordu.
"Bende hiç sevmiyorum. Hele birtane inek var beni resmen çıldırtıyor" sinirle ellerimi yumruk yaptım. Aklıma geldikçe deli sinir oluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanla Alışırsın/Kim SeokJin✔
Fanfiction"Hazırlan yarın yola çıkıyorsun" "Yolamı çıkıyorum?" "Evet. Cezan için" "Nereye gidiyorum? Tımarhaneye falan mı ?" "Bundan sonra hala akıllanmazsan orayada gideceksin ama şimdilik çiftliğe gidiyorsun" "Çiftlik mi? Hayır! O cehenneme gidemem!" ****...