Neredeyse iki hafta olmuştu ben Seokjin'den kaçmaya başlayalı.. Tek kelime etmiyordum zorunda kalmadıkça. Yada bir kaç dakikayı geçmiyordu yanında duruşum.
Hani bir çocuğun annesi güzel yemekler yapmıştır misafir geleceği için. Ama o annesini dinlemeyip misafirler gelmeden önce hepsinin tadına bakarken yakalanmış ve annesi kızmasın diye köşe bucak kaçmıştır ya! Tam anlamıyla öyle bir kaçış içerisindeydim. Geriye dönüp baktığımda kaçılacak bir şey yoktu. İkimizde yeterince olgun insanlardık. Konuşarak halledebilirdik. Ama ben onunla yüzyüze gelemiyordum. Yüzüne bakamazdım.
Buraya geldiğimden beri DNA'sıyla oynanmış bir bitki gibiydim. Dışım aynıydı ama içim değişmişti. Ben değişmiştim. Bunun gayet farkındaydım. Asla yapmam dediğim ne varsa hepsini yapıyor ve bundan artık büyük bir haz almaktaydım.
Bir zamanlar tiksindiğim hayvanlar şimdi benim arkadaşım gibiydi. Onlarla konuşuyor bir güzel eğleniyordum.
Değiştiğimin en belirgin kanıtlarından biride eski halimden eser kalmayışıydı. Çılgın bir ruha sahiptim. Hiç kimseyi umursamaz. Dünyanın en güzeli olduğumu düşünürdüm. Bütün erkekler beni ister bu yüzden genelde kız arkadaş edinemezdim. Sunah bir istisnaydı. Çünkü o başından beri farklıydı.
Hergün aşk itirafları alırdım. Her partinin gözdesi bendim. Şimdi niye böyleydim. Neden kaçıyordum.
Bu konuyu genişletmek isteyen Seokjin'le konuşup bunun olmayacağını söyleyebilirdim. Peki bir tarafım neden bunu istemiyordu. Şu bir kaç gündür duygularımla çelişki içerisindeydim. Ve ne yapacağımı kestiremiyor öylece ortada durup bana trenin çarpmasını bekliyordum.
Öylece dalgın yürürken biri kolumu tutmuştu. Korkuyla kolun sahibine baktım. Bana bakan keskin bakışlar karşılaşınca gerilmiştim.
"Konuşa bilirmiyiz artık Gunju!" Seokjin'in sözleriyle telaşa kapıldım. Daha kendimi çözememişken ona bir şey demek istemiyordum. Pişman olacağım yola girmemeliydim.
"Şimdi işim var sonra olsa?" dedim tatlı bir sesle onu etkilemesini ve elinden kurtulmayı düşünüyordum. Ama o bunun aksine kaşlarını çatmıştı.
"Bu sefer kaçamazsın Gunju! Bu konuyu konuşmamız gerek!" diyerek kolumdan sürüklemeye başladı. Ona karşı koyacak cesareti kendimde bulamamıştım. Beni sürüklemesine izin verdim.
Gizli yere gelince kolumu bıraktı. Ben ise gözlerimle yerdeki küçük sevimli karıncaları izliyor. Hızla kaçan örümcekleri sayıyordum. Kısacası onunla iletişimde olmayacak işlerle uğraşıyordum. Boş işler...
"Yüzüme bakar mısın artık!" usulca kaldırdım kafamı. Hem kızgınlık hemde emir cümlesiydi. Sahi sinir olduğum emir cümlesini neden dinlemiştim?
"Ne zamana kadar böyle kaçmayı planlıyorsun çok merak ediyorum?" alay ettiği her halinden belliydi. Tamam haklıda olabilirdi. Ama yinede hesap soramazdı bana. Ben böyle yapmak istiyordum. Bunu neden sorguluyordu?
"Hesap sorma yetkisine sahip değilsin!" dedim çatılan kaşlarımla. Kırılan kalbinin sesleri gözlerinin titremesine neden olmuştu. Ona bir bakıma sen kimsin? Benim hiçbir şeyimsin demiştim.
"Haklısın" dedi sadece. Sonrası sessizlikti. Vicdan azabı çekmiştim. Ve şuan içimi kemiriyor canımın yanmasıma sebep oluyordu. Ama gururumuda çiğnemeyi istemiyordum, bu yüzden tek kelime etmiyordum.
"Sana o gün bir şeyler söylemiştim. Hatırlıyorsun değil mi?" başımı olumlu amlamda salladım. Nasıl unutabilirdim ki? Her saniyesini hatırlıyorum.
"Tek kelime dahi söylesen razıyım. Yeterki benden artık kaçma. Sana duygularımı söyledim diye benden uzaklaşma. Gunju. Senden beklenti içerisinde değilim. Sadece sana olan duygularımı söyledim. Beni istemediğini biliyorum. Sadece eskisi gibi olsak yeter. Fazlasını istemiyorum gerçekten..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanla Alışırsın/Kim SeokJin✔
Fanfiction"Hazırlan yarın yola çıkıyorsun" "Yolamı çıkıyorum?" "Evet. Cezan için" "Nereye gidiyorum? Tımarhaneye falan mı ?" "Bundan sonra hala akıllanmazsan orayada gideceksin ama şimdilik çiftliğe gidiyorsun" "Çiftlik mi? Hayır! O cehenneme gidemem!" ****...