Jungkook kaşlarını çatarak bir kaç koca adımda yanıma gelip kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çekti.
"Yemin ediyorum az önce seni öldürmediğime pişman etme hyung. Arkamı dönmeye gelmiyor! Gunju! Sen git yemeğini ye sonra da doğruca odana git. Benim hyungla konuşacaklarım var" bu konuşmanın sonunu kanla bitirmemesi için dua etmeye başlamıştım. Yüzündeki ciddiyet beni korkutuyordu. Sonuçta jungkooktu. Ne yapacağını bilemezdiniz.
"Hadi Gunju!" beni uyarmasıyla Seokjin'e bakarak yürümeye başladım. O ise bana içten bir gülümseme sunarak göz kırptı.
Şu an onunla aramızda nasıl bir ilişki var henüz bende bilmiyorken Jungkook'a söyleyeceklerini merak etmiştim. Düşünceli bir şekilde mutfağa girdiğimde herkes birbirine bakarak yaşanılan olayları anlamaya çalışıyordu. Garip hayatımıza hoşgeldiniz. Buraya giriş var kafayı yemeden çıkmak yok.
"Gunju iyi misin?" Taehyung'un sorusuyla derin bir nefes alıp verdim.
"Bende bilmiyorum ki iyimiyim kötümüyüm" omuzlarımı düşürüp sandalyeye oturdum. Şurada koybolsam fena olmazdı. Tamam önceki hayatım çok aksiyon doluydu ama şimdiki hayatım ondan daha beter bir durumdaydı."Hyung nerede kaldı ki?" Hoseok merakla sorunca tam ağzımı açmıştım ki benim yerime bilge! Yoongi konuştu.
"Jungkook onu sağ bırakırsa gelir merak etme" o kadar normal bir şey gibi söylemiştiki sanki her zaman böyle olaylar yaşıyordu. Içimden bir yer ona haklıolduğunu söylerken kendime gelmek için başımı sağa sola salladım.
"Jungkook'un hayatını kurtardı neden öldürsün onu?" bu sefer merakla konuşan Minho olmuştu.
Bütün kafalar aynı anda bana dönmüştü. O kadar mı belliydi Seokjin'in bana olan duyguları? Açıkçası biraz utanmıştım.
Sahi hep o bahsetmişti bana olan hislerini. Ya ben? Benim hislerim neydi? Ona söylemiştim. Ilık ılık oluyordu onu görünce kalbim ama bu yeterlimiydi? Bir insan bir insanın değerini nasıl ölçebilirdi? Böyle bir terazi icat edilmiş midir?
Bana yaklaşan Taehyung'a baka kalmıştım. Düşüncelerime o kadar dalmıştım ki dünyadan soyutlanmış gibiydim. Kulağıma eğilip konuştu.
"Eğer birinin değerini ölçmek istiyorsan sana tavsiyem onu kaybettiğini düşün. O olmadan devam edebilir misin? Onu görmeden gözlerine bakmadan sarılmadan yada öpmeden durabilirsen senin için bir değeri yoktur. Durduk yere aklına gelmiyorsa o kişi... Bırak gitsin. Onu üzme boşlukta bırakarak" bu çocuk nasıl olduda beynimden geçirdiklerimi duymuştu ki? Zihnimi okudu desem en son bu olaydan nasibimi almıştım.
"Aklını felan okumuyorum Gunju! Sen sesli düşündün az önce. Ama merak etme benden başkası duymadı" diğerlerine baktığımda Minho ve Jimin arasında oturan Sunah sinirden ölmek üzereydi. Hoseok yemeğe gömülmüş Yoongi'de gülümseyerek telefonuyla uğraşıyordu. Bu çocuk onunla bütünleşmiş gibiydi. Ne zaman görsem elindeydi telefonu. Ah yeni nesilin sonu hiç iyi değil.
"Teşekkür ederim" dedim eski haline geri dönen Taehyung'a. Sanırım birine bunu sormayı bekliyormuşum. İçeri giren Jungkook ve Jin buldukları boş yere oturup yemeklerini yemeğe başlamıştı. Tüm dikkatler onlardaydı. Ama kimse cesaret edipte bir şey soramıyordu. Zaten Jungkook anlatmak istemezse asla ağzından bir kelime dahi alamazdık. Geriye öğrenmek için tek bir kişi kalıyordu. Bay inek!
Sohbetlerin başlamasıyla devam eden kahvaltı sonrası Sunah ile masayı toplamaya başlamıştık.
"Biliyor musun Gunju? Bu gün neredeyse korkudan ölecektim" tabağı tezgaha koyup ona döndüm.
"Neden?" Merakla sormuştum.
"Jungkook bir an kabul edip evlenecek diye düşündüm" oda elindekileri benim koyduklarımın yanına koyup bana döndü. Üzülmüştüm, bunu duyduğum için. Çünkü Sunah'ın üzüleceğini iyi biliyordum. Ve bu konu hakkında bir şey yapmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanla Alışırsın/Kim SeokJin✔
Fanfiction"Hazırlan yarın yola çıkıyorsun" "Yolamı çıkıyorum?" "Evet. Cezan için" "Nereye gidiyorum? Tımarhaneye falan mı ?" "Bundan sonra hala akıllanmazsan orayada gideceksin ama şimdilik çiftliğe gidiyorsun" "Çiftlik mi? Hayır! O cehenneme gidemem!" ****...