Herkese merhabalar! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Artık otuzuncu bölüme kadar geldik. Umarım daha çok otuzlar görürüz. :))) Bu bölümü multimedyada bulunan şarkıyı dinleyerek yazdım. Pek severim. :) Sizlerde okurken dinleyebilirsiniz. Tavsiye ederim. :) Bu arada 14K'yı geçmişiz. Nasıl mutlu oldum anlatamam! Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.💕
Bu kısıma eğer isterseniz karakterlerimiz ile merak ettiklerinizi sorabilirsiniz. Ben de cuma günkü bölümü yayınlarken o soruları ve cevapları yazarım. :) Ve son olarak instagram gönderileri koymaya devam etmemi istiyorsanız onu da buraya yazabilirsiniz. Hepinize iyi okumalar diliyorum!❤️
"Merhaba Nilperi."
"Merhaba."
Sesim istemsizce kısık ve soğuk çıkmıştı. Gerçi nasıl çıkmasın ki?
Gözlerimi ayakkabılarımdan ayırmadan bir yandan da çantamın sapını tutmaya başladım. Selamlaşmamızdan sonra aramızdaki sessizlik devam ediyordu. Galiba telepati yoluyla meselemizi halledecektik.
''Nil...Peri... Ben ne diyeceğimi bilmiyorum,''diyerek söze başladı Uğur. Dayanamayarak lafa atladım ve ''Nilperi,''diyerek düzelttim.
Sıkıntılı bir nefes alıp verdi. ''Ben bilmiyordum. Bilsem yemin ederim ki seninle öyle konuşmazdım.''
Hafifçe omuz silktim. Ne de olsa artık bir önemi kalmamıştı değil mi?
''Önemi yok, Uğur,''dedim sakince. Kahverengi gözlerini yüzüme dikti. ''Anlamalıydım.''
''Geçti ve bitti.''
İnanmaz bir biçimde güldü. Daha çok kendi haline güler gibiydi. ''Bu senin için ikinci dayak yiyişim. Farkında mısın?'' Ne? Benim yüzümden mi?
Sorar gözlerle ona baktım. ''Nasıl yani? Neden benim yüzümden dayak yiyorsun ki?''
Şüpheyle yüzüme bakarken, ''Bilmiyor musun?''diye sordu. Kafamı iki yana salladım. Dişlerinin arasından mırıldandı. ''Söylemez tabii.''
Bu bilinmemezlik silsesi artık iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Bir konu bitiyordu diğeri başlıyordu. Sanki elli bölümlük kaoslu Türk dizisi çekiyorduk!
''Uğur dediklerinden cidden hiçbir şey anlamadım. Benim yüzümden neden dayak yedin? Söyler misin?''
Sert çıkan sesimle birlikte dayanamayıp o da patladı. ''Deniz yaptı! Yüzümün böyle olmasının sebebi Deniz!''
''Ama...'' Sözümü kesti. ''Sana ümit verip duygularınla oynadığımı düşünmüş. Ama ben öyle bir şey yapmadım, değil mi?'' Dudağımı ısırdım. ''Yapmadın.''
Eliyle yüzünü işaret etti. ''Ama bak halime?'' Bakışlarımı yere eğdim. Ne diyebilirdim ki?
Sessiz kalışımla beraber sağ elini dostane bir tavırla omzuma koydu. ''Duygularına karşılık veremediğim için çok üzgünüm. Yanlış anlaşıldığım için de öyle. Ama... Başkasını severken seninle bir şeyler yaşamam sana büyük bir haksızlık olurdu. Ne olur beni anla.''
''Anlıyorum,''dedim yumuşak bir sesle. Kafamı yerden kaldırdım. Gözlerim onun buğulanan gözleriyle kesişti. ''Keşke... Keşke seni üzmeme gibi bir şansım olsaydı.''
Yine sessizlik...
''Bir şey demeyecek misin?''
Merak ettiğim o soruyu sordum. Sanki bunu demesini bekliyordum. ''Neden bana samimi davrandın?'' Elinin tersiyle yüzünü silerken hafifçe gülümsedi. ''Kendimi yakın hissettim. Tavırların sıcaktı. Ceylin gibiydin. Öyle olabiliriz diye düşünmüştüm.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babasının Kızı|Yarı Texting
Short Story''Bön bön çocuğu izleyeceğine yemeğini ye.'' ''Seni mi izlememi tercih ederdin?'' iğnelemem ona koymamış olacak ki, çapkınca sırıttı. ''Kusura bakma, çilli. Tipim değilsin.'' ''Bana diyene bak! Seni gidi aptal çam yarması!'' Sandalyesinden kalkmadan...