Tuğçe'den
"Bir an seni kaybedeceğimi sanmıştım"
Ali'nin bunu demesi tuhafıma gitmişti. Bizde çok yakınıyız ama hiçbirimiz böyle bir tepki vermedik. Yoksa Ali? Düşüncelerimden Ali'nin Betül'e "Hadi hastaneye gidelim." demesiyle sıyrıldım. Haklıydı çenesindeki yara belki de dikiş gerektirebilirdi. Ali Betül'ü oturduğu yerden kaldırdı ve hastaneye doğru yol aldılar.
●●●
"Emir bu adam kimdi ya?" deyip yataktan doğruldum. Kimdi ki bu bize ilk iş günümüzü zehir eden manyak? Sıkacaktım kafasına. Sıkardım yani mafya karısı olaydım ama çok şükür değilim. Mafya karısı mı olunur ya? Manyak mıyım ben? Neyse konumuz bu değildi, benim kankama bunlar yapılır mı hiç ya?
"Sataşmaya yer arayan dengesizin tekiydi, sen hiç takılma avukatlarım gerekeni yapacak." Elini ensesine koydu stresle. Başımla onu onayladım. O ki Emir Gültekin. O ki büyük varis. O ki başaramayacağı hiçbir şey yok, avukatları canına okur o herifin canına.
"Emir." dedim yine, başımı biraz ona yaklaştırarak. "Ali sence de aşırı tepki vermedi mi?" Biraz düşündü ve cevap verdi. "Ne alaka be hepimiz tepki verdik işte." Yalancı kocam acayip kibar bir insandı gerçekten. Yılın kibarı ödülü ona verilmeliydi hatta.
"Sen Betül'e sarılıp başını göğsüne yaslayıp bir an seni kaybedeceğimi sanmıştın dedin mi?" dedim kollarımı birleştirerek. Yataktan doğruldu ve benim gibi oturur pozisyona geldi. "Ben ona ne zaman kız göstersem istemezdi bugün de öyle oldu. Masada kız var bir içim su seni kesiyor dedim. O, taş gibi hatuna çirkin dedi inanabiliyor musun?"
Taş gibi hatun mu? Oğlum sahte de olsa ben senin karınım yani, benim yanımda dediğin şeye bak dengesiz. "Bu gariplikte bir işlik var bakalım yakında kokusu çıkar, ben Ali'yi yoklayacağım." Sözüm bitince de Emir'in vücudumu süzme fırsatını elinden alıp boynuma kadar battaniyeyi çektim.
●●●
Emir'denAile ile kahvaltı senfonisinin ardından tam arabaya yönelecekken anahtarı meydanda olmadığını fark ettim. Hem işe yolluyorsunuz hemde anahtarı bulmama yardım etmiyorsunuz! Nerede bu anahtar ya? "Anne sen anahtarı gördün mü?" diyerek sorumu yönelttim. Durup bana baktı ve cevapladı. "Senin haberin yok mu? Yüzüne bakacak olursak yok belli ki. Peki ben haber vereyim arabana el kondu. Deden karınla seni salonda bekliyor."
Ne demek arabana el kondu? Ne demek ya? Ben nasıl gideceğim şimdi? Helikopterle mi gitsem acaba? Fazla mı görgüsüzce olur? Neyse helikopter o kadar işimi görmez her yere onla gidemem ki.
Koridorda Tuğçe'yle karşılaştım ve kolundan tutup acı haberi ona verdim. "Dedem arabama el koymuş" Kaşlarım iyice çatılmıştı. "Ne demek el koymuş biz işe nasıl gideceğiz şimdi?" dediğinde kolunu çekerek onu salona sürükledim "Sus ve gel."
Yine aile konseyi toplanmış bulunmaktaydı. Baş köşede anneannem, dedem, teyzem, amcam ve daha sonradan salona gelen annem bulunuyordu. Bir Engizisyon mahkemesinde aforoz edilecek gibiydim. Beni aforoz etmeyin be dede vallahi çok gencim.Dedem bastonunu yere vurdu, bunun üzerine ikimizde oraya odaklandık, tam olarak bastonuna. "Emir arabana el koydum sürekli gezdiğiniz için para tasarruf etmede size ders olsun."
Ne para tasarrufu dede ya ben zenginim zengin beni kessen kanımdan para akar sen ne tasarrufundan bahsediyorsun? Ya o kızlarla gününü gün eden Ozan'a neden laf yok neden her zor cezayı ve işi ben üstlenmek zorundayım? Evlatlık mıyım ben ya? Doğruyu söyleyin bana, yıllardır beni kandırdınız dimi? Aslında biz zengin değiliz beni zenginlik içinde büyütmek için kredi çektiniz dimi? Neyse ya çok saçmaladım ıhım tamam sustum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURLU YALANCI (Tamamlandı)
Romance"Evlen benimle, bir sene sadece, bir sene idare et ve payına ne düşerse al borcunu kapat Yer Elması." Benim kadar mükemmel, kusursuz, zengin, yakışıklı bir arkadaşın var ve beni reddeder gibi konuşuyorsun Tuğçe Altay çok ayıp çok. Uzun uzun düşünüp...