- Bölüm 37 -

4.8K 329 124
                                    

(Mira)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Mira)

Valizimi hazırlamak istemediğim gibi, kaldığımız bu dört günlük evde ömrümün sonuna kadar yaşamak istiyordum. Ama hayatın engelleri hayallerimizin önüne geçiyor, bu engeller o kadar büyük, ağır ve can yakıcı ki onları yenmek zannettiğim kadar kolay durmuyordu.

Beni düşüncelerimden sıyıran ses ile kapı girişine baktım.

"Mira'm hazırsan çıkalım."

Kılıç odaya girdiğinde valizimi yataktan indirdim. İsteksiz halim yüzüme yansır gibi asık ve solgundu.

"Gitmesek, bir ay falan kalsak olmaz mı? Bana dört gün yetmedi." Bu söylediğimin ne kadar imkansız olduğunu Kılıç'tan daha iyi biliyordum ama ufak umutlara tutunmaktan asla vazgeçmiyordum.

Kılıç gülümseyerek elimi tuttu, "Yine geliriz, hep geliriz. Sen ne zaman istersen. Ama iki gün sonra yemek var, gidip plan yapmalıyız."

"Hayatımız oyun olmuş."

Benim söylenmem Kılıç'ı sadece güldürdü sanki felaketin yakın olduğunu bilmiyormuş gibi. Aşağıda bizi bekleyen Şule Hanım ve Necip Bey ile vedalaşırken gözlerimin dolduğunu hissettim. Şule Hanım'da kalbime gömdüğüm anne şefkati filizlenmişti ve şimdi bu ayrılık bu ufak filizlenmeyi söküp bir köşeye atmıştı.

Necip Bey erken zaman da bizi yeniden çağırdı, sürekli ölümün ensesinde olduğunu söylüyor ama buna rağmen korkusuz bir şekilde ölümün gelmesini bekliyordu. Tıpkı sınava girecek öğrenci gibi günler sayıyordu; kızına kavuşmak için.

Vedaları pek sevmezdim, hele ki böyle ayrılık vedalarını. Günün birinde yeniden kavuşacak isek buna veda denmez, ufak bir ara denir. Fakat bu gerçek bir vedaydı, çünkü buraya bir daha asla gelemeye bilir ve bu iki tatlı insanı göremeye bilirdim. Yine de dünya da böyle iyi kalpli ve güzel insanların olduğunu bilmek ve onlar ile bir şeyler paylaşmak mutluluk vericiydi.

Şule Hanım sürekli bana sarılıp, "Yine gelin." diyordu. Her an söyleyip yeniden hatırlatıyordu, "Yine gelin."

Arabaya bindiğim de ailemden ayrılıyormuş gibi hissediyordum, onların yaşadığı bu huzur dolu yeri bırakıp, canımızı yakan yere gitmeye ne kadar da meraklıydık... Acı çekmeye, ağlamaya ve bu kısır döngünün içerisinde yaşamaya can atarcasına gidiyorduk.

Arkamı dönüp son kez o iki tatlı insana baktım, umarım yine gelirim ve sizi yine böyle bulurum.

Kılıç arabayı çalıştırdığında önüme dönemiyordum beş yaşında ailesinden zorla alınmış bir kız gibi geriye bakıyor ve onlara el sallıyordum. Biz uzaklaştıkça ikisi birbirine sarıldı, onlar da bize alışmıştı ve bu ayrılık bir tek bizim canımızı yakmamıştı. Demek ki bizim gibi onlarında bize ihtiyacı vardı. Kulağımda Şule Hanım'ın yalvaran sesini duydum, "Yine gelin." Sertçe yutkundum geleceğiz diye geçirdim içimden geleceğiz.

Tek NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin