Ölümüne Gidiyoruz

91 19 5
                                    

Hafif hafif çiseleyen yağmurda kalırsan; Saçlarını okşayan her tanede Beni hatırla !

Dün ki olaydan sonra kendime,zor gelmiştim. Burak'ın o sözleri, benim saçmalamam, Eylül Hoca'ya ve kızlara yalan söylemem. Istanbul beni değiştirmişti.
Sabahtan beri tek başıma öylece sınıfta oturuyorum. Sude kantine inip atıştırmalık alıcam dedi. Saatler oldu daha gelmedi. O gelene kadar kızları görsem iyi olucak. Okulda ki sessizlik git gide beni korkutuyordu. Derste olabileceklerini düşünme ihtimalim yok çünkü bütün kapılar sonuna kadar açık. İlerlemeye devam ettim. Kızların sınıf kapısına geldiğimde içerde kimse yoktu. Kantinde olabileceklerini varsayarsak oraya indim. Kantinde de kimse yoktu. Korkmaya başlamıştım. Biri beni kolumdan tutu, hemen arkamı döndüğümde Tarihçi nin naif yüzüyle karşılaştım.
"- Kızım senin ne işin var burda?"
"- Hocam okul yok mu bugün "
"- Var evladım.  Herkes konferans salonunda, hadi sende oraya "

Konferans salonun yerini öğrenerek, yürümeye devam ettim. Gerçekten hiç alışılmadık sessizlikti. İçimde garip kıpırdamalar oluyordu.

Yavaş yavaş salona doğru ilerliyordum. Ki çığlık sesiyle olduğum yerde kala kaldım. Ne yapacağımı bilmeden sağıma soluma baktım.  Korkak adımlarla, sesin geldiği yere doğru yürümeye başladım.

En alt kata kadar indim. İkinci çığlıkta, gördüğüm ilk kapıya dalarak saklanmaya çalıştım. Kalbim hiç atmadığı kadar hızlı atıyordu.

İki dk sonra içinde bulunduğum, havasız kötü kokulu sınıftan çıkarak , geldiğim yola geri döndüm. Çünkü daha fazla cesaretim yoktu.

Parmak ucunda ilerliyordum ki o tanıdık sesle duraksadım.

"-Ne işin var senin burda?"

Bu sesin sahibi Burak'tı

Arkamı dönerek,yüzünde ki ifadeye baktım. Anlamsızca bakıyordu. Benim ona bu soruyu soramam gerekiyordu. Asıl onun ne işi vardı.

Yanıma doğru yaklaşarak, öfkeli gözlerle bakmaya başladı.

"-Sana bir soru sordum."

Daha fazla sinirlendirmeden cevap versem iyi olacaktı.

"- Garip sesler duydum. Çığlık sesleri falan o yüzden geldim."

Yüzünü yana doğru çevirerek,

"- Her duyduğun sese gelme, şimdi git burdan."

Onu bu kadar sinirlendiren neydi?
Yoksa o birine bir şey mi yaptı?

"- Seni ilgilendirmiyor. Ayrıca senin ne işin var burda ?"

Beklenmedik şekilde sert çıkışmıştım. O da bunun farkındaydı.

"- Sana mı sorucam, sen bana hesap soramasın.  Ben sana hesap sorarım.  "

Neyin cüretkarlığı bu ya! Ne saçmalıyor.

Onu umursamadan, yanından geçerek  sesin geldiği yere baktım.

Boş bir sınıfta ağzı gözü kan içinde bir çoçuk yerde öylece oturuyordu. Ağzım bir karış açık şekilde olayı idrak etmeye çalışıyordum. Lakin o vicdansız beni kolumdan tutarak yüzümü yüzüne döndürdü.

Gözlerim dolu bir şekilde;

"- Bu vicdansızlığı sen mi yaptın?"

"- Evet, bana yanlış yaptı. Sonucu da bu "

Bir insan neden bu kadar basit düşünebiliyor. Bu hayatta her şey  karışılıklı en iyi öğrendiğim şey bu.

Daha fazla dayanamayıp suratına sert bir tokat attım. Yüzü gittikçe sertleşmşti. Beni öldüresiye gözlerle  bakıyordu.

Yüzüme baktı. Sonra kolumdan çektirmeye başladı.

Engel olmaya çalıştım. Fakat çabalarım sonuçsuzdu. Demir gibiydi. Yıkılmaz , bükülmez , kırılmazdı.

Arabasına zorla bindirip, yola çıkmıştık. Ağlamaklı olan halimle, sordum.

"- Nereye gidiyoruz?"

Dümdüz sabit yola bakıyordu. İçinde ki öfke onu dellendirmişti.

Sert ve soğuk sesi arabanın içinde yankılanıyordu resmen.

" Ölümüne gidiyoruz"

💛 Sizler için dostlarım

İÇİMDE Kİ DUMAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin