7.30
Alarmım çaldığında kendimi zar zor yataktan kaldırdım. Dolabımın kapağına dünden asılmış güzelce ütülenmiş okul üniformamı alıp odamdaki ebeveyn banyosuna geçtim. Bu yıl 12. sınıfa geçmiştim. Son yılımdı ve en zoru. Bir kolejde okuyordum. Belki normal bir kolejdi. Ama benim ve benim gibiler için değil. Üst düzey sınıf diye adlandırılıyordu. İlk yılında ölçülüyorsun ve o sınıfa mahkum ediliyorsun. Normal bir lise son sınıf dersleri işlemiyorduk. O liseden ayrıldık dan sonra hepimizin hangi Üniversiteye yerleşeceği şimdiden belliydi.
Lavaboda işlerimi halledip üzerimi giyindik den sonra çıktım. Yanıma küçük bir çanta içine not defteri ve kalem koyarak odamdan çıkıp aşağı kata mutfağa girdim. Sofranın başında masayı kuran anneme şaşırarak baktım.
¨Öyle şaşırarak bakma. Gel ve kahvaltını et. Bu yıl son yılın ve başarılı olman için güzel bir kahvaltı etmen lazım. Boğaç aradı birazdan seni almaya gelecek.¨
Tabi ki de herkes benim okulumu düşünüyordu. Yoksa Sevda Hanımı mutfağa kim sokabilirdi ki! Masaya oturduğumda elime kızarmış ekmek alıp üzerine biraz yağ sürdüm ve yedim. Portakal suyumdan biraz yudum almıştım ki kapı çalmıştı. Kurtarıcım Boğaç gelmişti. Ben çantamı alıp kapıya doğru koşarken annemin bağırışlarını takmadım. Kapıyı açmamla Boğaç'ı karşımda görmemle kocaman gülümsedim.
Boğaç ve ben çocukluk hatta bebeklik arkadaşıydık. Aynı okuldaydık ama o üst düzey sınıfında değildi. Normal de o sınıftan olmayan kimseyle görüşemem. Sevda Hanımın kuralları. Ama Boğaç farklıydı ve herkes bunun farkındaydı. O yüzden karışmıyorlardı. Aile statüsü iyiydi. Ve 1.80 lik boyuyla okulun basketbol kaptanıydı.
Arkamda annemi hissetmemle biraz geri çekildim. Annemle Boğaç tokalaşmış ve gülüşmüşlerdi bile. Boğaç ¨Günaydın Sevda Hanım. İzninizle Ekin'i götürüyorum.¨ dediğinde Annem ona en içten gülümsemelerini atmıştı. ¨Tabi ki Boğaçcığım. Ekin sana emanet.¨ Gözlerimi devirip kapıdan çıktım. Telefonumu elime alıp saate baktığımda sekiz olduğunu gördüm. Bugün zaman mı geçmiyordu yoksa bana mı öyle geliyordu?
Boğaç yanıma gelip kolunu omzuma attığında içimde tuttuğum kahkahayı dışarı vurdum ve Boğaç'ın taklidini yapmaya başladım. ¨Günaydın Sevda Hanım. İzninizle Ekin'i götürüyorum.¨ Ardı ardına gülerken Boğaç kafama hafif bir şaplak attı. ¨Boğaç Beye bak sen. Ne ara bu kadar kibar oldun?¨ Boğaç bana gülerken aynı anda arabasının kapısını benim için açmıştı. ¨Ekin sabah sabah Allah aşkına bin hadi. Biliyorsun zaten sabahları nasıl olduğumu.¨
Sözüne karşılık dudaklarımı büzüp arabaya bindim. Evet tabi kide biliyorum. Sabahları biraz huysuz oluyordu. Ama insanlar biraz da olsa beni de düşünmesi lazımdı. Bu hayatta sadece iki tane arkadaşım vardı. Kitaplarımı saymazsak tabi. Bir tanesi şu an yanımda oturan Boğaç. Öbürü ise üst düzey sınıfından olan kız arkadaşım Meltem'di.
Boğaç arabaya binmişti ama çalıştırmadan bana doğru bakıyordu. Ben ise kafamı sağa çevirip camdan dışarı bakıyordum.
¨Hadi yapma böyle şimdi ama. Şakasına söyledim sanki bilmiyorsun.¨
¨Hadi gidelim. Okula geç kalıyorum.¨ Umursamıyormuş gibi görünmeye çalışıyordum. Şaka yapmıyordu. Ama isteyerek o kelimeleri bana kurduğuna da inanmıyorum zaten. Kafamda eller hissetmemle tüm saçlarım karışmıştı. ¨Boğaç bırak! Boğaç saçlarım!¨
¨Affettiğini söyle yoksa bırakmam.¨ O kahkaha atıyordu. Ve bende başlamıştım. Onun gülümsemesi bulaşıcıydı. ¨Tamam affettim! Tamam bırak artık!¨ En sonunda elleriyle karıştırmayı bırakıp düzeltmeye başladı. ¨Böyle yapalım da daha az cadıya benze.¨ Klasik Boğaç! Ellerini iktirip kendim düzeltmeye başladım. O da o ara arabayı çalıştırmış ve ilerlemeye başlamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak
Teen FictionNe bu kadar içimi soğutmuştu? Buzdan bakışları mı yoksa kokusu mu? Peki bunu nereye kadar devam ettire bilecektim? Ne zaman içimi kavuran bu yalanı söküp atacaktım? Onu istiyordum... Onun da beni istediğini biliyordum... O zaman ikimizde yanacaktık...