12. Bölüm ♦

310 2 0
                                    


 Uzun zamandır içimde büyüyüp beni yıkmaya çalışan bu acı nedense bir gecede kalbolmuştu. Onun söylediği sözlerden mi bilmiyordum. İlk defa Arslan için kendimi önemli hissetmiştim. Benim için sadece o olabilirdi. Ama onun içinde sadece ben olmalıydım.

Bulunduğumuz durum ne kadar el vermese de o yanımda olduğu sürece her şeyi yapacak kadar güçlü hissediyordum kendimi. Bütün her şey çıkmazdı bizim hayatımızda. O bir öğretmendi, hemde benim öğretmenim. Boğaç ile ben neredeyse çıkılmaz bir ilişkinin içine sürüklenmiştim. İstemeden de olsa Boğaç'ı kendime bağlandırmıştım. Bu daha kötü hissetmem den başka bir işe yaramıyordu.

Çıplak göğüsümün üzerine kafasını koymuş Arslan'a baktım. O istese her şeyi yapabilirdim. Onu yavaşça üzerimden çekip sırt üstü yatırdığımda o güzel yüzüne baktım. Uyurken çok aşırı masum gözüyordu. Dağılmış saçlarını elimle tutup düzeltirken gülümsememi tutamıyordum. Yine buradaydım, onun kollarında.

Yataktan kalkıp çıplak bir şekilde boydan boya olan pencerenin önüne geçip hala karanlık olan şehri izledim. Saat kaç olduğunu bilmiyordum ama hava hala aydınlanmamıştı. Pencerenin önünden ayrılıp yerde savrulmuş olan eşyalarımı bir bir üzerime geçirdim. Annem fark etmeden eve girmem gerekiyordu. Hızlı bir şekilde işlerimi halledip çıkmam gerekiyordu.

Giysilerimi giyip üstümü başımı düzelttikten sonra bir taksi çağırdım. Son kez Arslan'a baktım. Böyle gitmem gerekiyordu çünkü sabah uyanır uyanmaz beni yine laflarıyla ezmesinden korkuyordum. İçimde adlandıramadığım bu duygu beni yeyip bitirecekti. O hiçbir zaman istediğim adam olamayacak biriydi. Beni sürekli yarı yolda bırakan ve beni nasıl üzdüğünü bilmeden söylediği sözler her defasında kalbime yeni bir hançer saplıyordu.

Apartmandan çıktığımda taksiyi gördüm ve koşarak bindim. Ocak ayının soğuğu içimi dondururken arabanın sıcaklığıyla gerilen kaslarım gevşemişti bile. Telefonumu çantamdan çıkarıp baktığımda sabahın dördünü gösteriyordu. Eve gidip uyumam gerekiyordu. Ne kadar sömestr tatili de olsa deneme sınavımız vardı. Kısacası Türkiye'den ayrılmama çok az bir zaman kalmıştı. Peki bazı şeyleri geride bırakma zamanı gelmiş miydi? Hiçbir fikrim yoktu.

Evimin önüne geldiğimizde tutarı ödedikten sonra sessizce eve girdim. Annemin uyuması benim şansıma olmuştu. Hızlı ve sessiz adımlarla odama ulaştığım da direk üstümdekilerden kurtulup duşa girdim. Uzun zaman sonra yine bedenimi ona teslim etmiştim. Ama içimdeki ihanet duygusu bu duygulara daha çok basıyordu. Ben Boğaç'a ihanet etmiştim. İşte bende böyle iğrenç, kendine hakim olamayan bir salaktım.

Boğaç'dan ayrılmayacaktım. Arslan ile bir geleceğimiz zaten olamazdı. Zaten bir gecede bana biraz açıklama yapıp, öpüp kokladığı için bir anda benim peşimde koşacak biride olmadığı için o topa hiç girmiyordum. Boğaç'ı seviyordum. O her zaman benim yanımda olan kişi olmuştu ve her zaman olacak kişide o idi. Duştan çıkıp üstümü giyinip uzandığımda gözlerim bana hiç zorluk çıkarmadan kapanmıştı.

Saçlarımda bir elin gezinmesiyle gözlerimi aralarken elin sahibini görmemle yatakta gerilirken ona gülümsememi bahşettim. O da gülümserken ¨Günaydın sevgilim.¨ dediğinde sondaki kelimesiyle birazda olsa gerildim. Bunu bana hep söylerdi ama dün geceden sonra suçluluk duygusu beni aşka yöne itmişti. Yinede fazla dikkat çekmemek için ¨Günaydın, saat kaç?¨ diye sordum yataktan kalkarken.

¨Sekiz, hazırlanman için yarım saatin var.¨

¨Sen aşağı geç. On beş dakikaya geliyorum.¨

Beni onaylayıp odamdan çıktığında bir anda gevşediğimi fark ettim. Kendimi mi sıkmıştım ben? Hızla bir kot ve yünlü bol bir kazak alıp banyoya girdim. Hazırlanmamı bitirdiğimde küçük bir çanta alıp odamdan çıktım. Annem ve Boğaç koltukta oturmuş konuşuyorlardı.

YasakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin