Cama çarpan yağmur damlaları dikkatimi dağıtmıyor aksine içimdeki öfkeyi alevlendiriyordu. Takside onun evine doğru gidiyordum. Bugün olanlar kimsenin yanına kalmayacaktı. Ben dahil herkes üstüne düşen payı alacaktı. Yanağımdan aşağı doğru süzülen yaşı elimin tersiyle sildim. Nasıl affettirecek tim kendimi Boğaç'a? Nasıl beni affet diyecektim? Hangi yüzle? Yapamazdım. Söyleyemezdim. Karşısına dahi çıkamazdım. Onu kırmıştım. Belkide daha kötüsü...
Taksi büyük lüks apartmanın önüne geldiğinde tutan miktarı ödeyip indim. Evet Boğaç'a üzgün olabilirdim. Ama bir o kadar da Arslan'a kinliydim. Elbet bende bu ilişkiyi bitirecektim ama bu şekilde değildi. Onu üzerek değildi. Hızlı adımlarla apartmanın büyük kapısına ulaştım. Öfkeyle itip asansöre ulaştım ve en son kata bastım. Her yaklaşmaya başladığımda içimdeki öfkenin daha da kabardığını hissediyordum.
Asansör kata ulaştığında çıktım ve yumruklarımı kapıya vurmaya başladım. Açmıyordu ve bu beni daha çok delirtiyordu. Geri çekilip el çantamdan telefonumu çıkarıp aramaya başladım.
Aradığınız kişiye ulaşılamıyor.
Tekrar tekrar denedim ama kapalıydı. Telefonu elimin içine hapsedip sıkmaya başladım. Nerede olabileceğini düşünüyordum ama o kadar tanımıyordum ki onu nereye gidebileceğini dahi bilmiyordum. Sabah söyledikleri geldi aklıma. İki günlüğüne şehir dışına çıkacağını söylemişti. Bunları önceden planladığı için mi kaçıp gitmişti bilmiyorum. Öyle olsa bile öfkem dinmeyecek ve karşısında başım dik bir şekilde duracaktım.
Telefonum çalmaya başladığında heyecanla ekrana baktığımda arayanın annem olduğunu gördüm. Korkmaya başlamıştım çünkü nişandan bir bir hepimiz gitmiştik. Belen, Oktay, Boğaç ve ben. Hepimiz arkadaşımızın nişanından bir bir içimiz paramparça bir şekilde ayrılmıştık. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
¨Neredesin Ekin? Ne sen ortadasın ne Boğaç?¨
¨Başım ağrımaya başladığı için Boğaç beni eve bırakıp gitti. Haber vermediğim için özür dilerim.¨
¨Tamam o zaman bende birazdan geliyorum.¨
¨Tamam anne.¨
Telefonu kapatıp son kez kapıya baktım ve asansöre geri döndüm. Telefonda son aramalara girip Boğaç'ı aramayı düşündüm. Ama düşündüğüm ile kaldım. Onu aramaya cesaretim yoktu. İllaki arayacaktım ama şuan değil. Aslında bu çıkmaza kendi kendimi sokmuştum. Bir yandan Arslan'ı oyalarken öbür yandan da Boğaç'ı oyalıyordum. Düşüncem hiçbir zaman ikisini bir arada yürütmek değildi. Sadece nasıl daha az zarar vererek bitireceğimi düşünüyordum bu olayı. Ama Arslan benim için kessin çözümü bulmuştu. Birkaç gün sonra okullar açılacaktı. Yine Boğaç ile yüz yüze bakacaktık.
Asansörün kapısı açıldığında dışarı çıkacağım anda o kadını görmemle kaldığım yere çivilendim. Onun uzun, düz ve platin rengi saçlarından tanımıştım. Boğaç ve ailesiyle yemek yerken bu kadında Arslan ile yemek yiyorlardı. O gün gördüğümden daha güzeldi. Üzerindeki siyah elbisesi güzel hatlarını sarmıştı. Cidden olgun bir kadındı ve fazlasıyla güzel.
Benim indiğim asansöre o binerken bir anda ona doğru döndüm. Elimi asansörün kapısına koyarak kapanmasını engelledim. Kadın bir bana bir elime bakıyordu.
¨Ahh kusura bakmayın. Sizi daha önce burada gördüm mü?¨
Yüzüne gelen sarı saçını geriye doğru atarken ¨Sanmıyorum. Buraya fazla uğramam. Biriyle karıştırdığınız galiba.¨ dedi o ince ama dolgun sesiyle. Bu kadın cidden kadın diyebileceğim biriydi. herşeyi muhteşemdi. Ama Arslan ile aralarında ne vardı bulmam gerekiyordu. Şu an değil tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak
Genç KurguNe bu kadar içimi soğutmuştu? Buzdan bakışları mı yoksa kokusu mu? Peki bunu nereye kadar devam ettire bilecektim? Ne zaman içimi kavuran bu yalanı söküp atacaktım? Onu istiyordum... Onun da beni istediğini biliyordum... O zaman ikimizde yanacaktık...