10.BÖLÜM: KARAMEL

177 30 71
                                    

Başlama tarihini atar mısınız rica etsem?
Müziği açmayı unutmayın! İyi okumalar dilerim güzel okurlarım.

"Birgün her şey güzel olacak..."

2000 / ANKARA

YAZARIN ANLATIMIYLA

"Sıradan bir gecenin karanlık bir köründe" diye başlıyordu şarkı. Kaan'ın durumunu en iyi anlatan cümle buydu herhalde. Tek fark, sıradan bir gece olmayışıydı.

Bir insan başka bir insanı kendinden nasıl oluyordu da daha çok sevebiliyordu? Aklı almıyordu. Sıkıntılı bir nefes aldı Kaan. Kendine ne zaman bu soruyu sorsa cevabı hep şimdiki gibi oluyordu.

Kalın botlarıyla yerde ses çıkarta çıkarta hastaneye girdi. Az önce kantinden aldığı ama tek yudum dahi içmediği kahvesini çöpe attı. 707 numaralı odanın kapısına geldiğinde yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi ve kapıyı açtı. Hastane kıyafetleriyle yatan eşiyle buluştu gözleri. Rengi solmuş, saçları dökülmüş ve güçsüz bir kadın yatıyordu yatakta. Masmavi gözleriyle umut içinde bakıyordu Kaan'ın gözlerine Melek. İsmi gibi melek bir kadındı. Ailesi onu daha doğar doğmaz terk etmişti. Tek başına, yetimhane köşelerinde büyümüştü. Ama artık yalnız değildi. Kaan vardı ve küçük oğlu Özgür. Kalbinin tek sahipleri... Yakalandığı amansız hastalıkta yanında hep onlar vardı. Gerçi Özgür'ün hastalığından haberi yoktu. Basit bir grip zannediyordu. Kaan'ın hakkını nasıl öderdi? Ölümden değil de onları kaybetmekten , bu dünyaya veda ederken elinden tutacak kimsenin olmayışından korkuyordu. Daha doyamamıştı ki oğluna, kocasına...

"Nasılsın Karamel?"

Kendi aralarında hep böyle hitap eder ve anlaşırlardı. Anlamı da vardı; kara çocuk Kaan ve Melek'in isminden alıntılar vardı bu kelimede. Ayrıca ilk tanıştıklarında ikisininde elinde karamelli dondurma vardı. Çarpıştıklarında Melek, Kaan'ın üzerine dökmüştü canım dondurmayı.

Yatağın kenarına otururken elini tuttu sevdiğinin,

"İyiyim Karamel. Ellerin üşümüş!" Hemen ellerini çekti eşi de üşümesin diye ve ayağa kalktı.

"Evet, dışarı çıktım biraz, hava aldım. Özgür ile de konuştum. Çok özlemiş seni. Ne zaman geleceksiniz diye soruyor. Bugün "anne"konulu bir yazı yazmışlar. Yıldızlı aferin almış. Biliyor musun? Yarın Ankara'da kar bekleniyormuş." dedi perdelerin aralık kalmasına özen göstererek kapattığında. Melek'in gözleri parladı aniden,

"Gerçekten mi?"

"Evet. Belki doktorundan izin alırım ve seni dışarı çıkartırım. Özgür'ü de getiririm. Kardan adam yaparız..." yutkundu "...eskisi gibi."

Bu sefer sıkıntılı bir nefes veren Melek olmuştu. "O güne kadar yaşar mıyım acaba?" diye düşünmeden edemedi. Ama bunu Kaan'a yansıtmamalıydı. Sevdiğinin üzüldüğünü görmek, bu hayattan isteyeceği son şeydi. Zaten yeterince üzmüştü onu.

"İstediğin bir şey var mı?" Eşinin ilgili sesine bitkin sesiyle cevap verdi,

"Yok, teşekkür ederim. Asıl senin istediğin bir şey var mı? Aylardır benimle ilgilenmekten aynaya dahi bakmıyorsun. Saçlarına bak birbirine girmiş."

Kaan alaycı bir gülümsemeyle,

"Neden, yoksa artık beni yakışıklı bulmuyor musun?" dedi. Melek anında gözlerini devirdi.

"Ne alakası var şimdi? Hayatını sadece benim üzerime kurman beni üzüyor. Bizim bir oğlumuz var. Onunla da zaman geçirmelisin. Ya bana-"

Sözünü yarıda kesti Kaan sinirle,

PUSUDAKİ TENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin