13. BÖLÜM: DUVAR

182 21 28
                                    

Selammm. Yukarıdaki müziği dinleyerek okuyalım lütfen. 

---

"Bırakın yıkılsın duvarlarınız..."

Ankara belki de en soğuk günlerini yaşıyordu bu aralar. Soğuk hava da kar yağışını hatırlatıyordu bana sürekli. Ama bir türlü yağmamıştı. Ve ben özel hücremde hala tek başıma öylece duruyordum. Gözlerim gecenin karanlığına kilitlenirken içimden "lütfen kar yağsın, lütfen kar yağsın." diye geçiriyordum. Kendimi bildim bileli karın kötülüğü temizlediğine inanırım. Fransa'da kaldığım zamanlar bir gün teyzem ile çok büyük bir kavga etmiştik. Kendimi bu yabancı şehirde yalnız hissettiğim yetmiyormuş gibi bir de bu kavga ile başa çıkmam gerekmişti. O gün uykuya dalmadan önce Allah'a kar yağması için yalvarmıştım. Kar ile aramda tarif edemediğim bir bağ vardı çünkü. Sabah gözlerimi açtığımda ilk işim camdan dışarıya bakmak olmuştu. Ve inanabiliyor musunuz her taraf bembeyazdı! Dışarıda fırtına bile vardı. O gün ilk defa bir dileğim gerçek olmuştu. Şimdi de olsun istiyordum. Uyku beni ele geçirene kadar içimden tekrar tekrar aynı cümleyi kurdum. "Lütfen sabah kar yağmış olsun, lütfen..."

Gözlerimi tekrar uğursuz dünyama açtığımda ilk işim küçük penceremden dışarı bakmak oldu. Ama kar yağmamıştı. "O bir kere olur Aylin." dedim kendi kendime. Yatağımı düzelterek üzerine oturdum. Hala umudumu yitirmemiştim. Dua etmeye devam edecektim. Bu zamana kadar kim görmüştü Aylin Soykan'ın pes ettiğini?

Ağır demir kapı tangur tungur açıldı. Fatih Amca ve bir polis memuru beni almaya gelmişlerdi. Anlamayarak "ne oluyor?" diye sordum.

"Bugün mahkemen var ya Aylin." dediğinde şok içinde baktım. Nasıl unutmuştum?

"Ah evet, unutmuşum."

Ellerimin kelepçelenişini izledim. Yola çıktığımızda kimse yoktu. Yani Özgürler ortalıkta görünmüyorlardı. Dayanamayarak ön koltukta oturan Fatih Amca'ya sordum.

"Özgürler bizi adliyede mi bekliyorlar?" Bu sorum Fatih Amca'yı güldürmüştü. Komik bir şey mi söylemiştim? Hayır gayette ciddi bir soruydu bu. Arkasına dönerek,

"Evet oradalar. Buraya gelmelerini ben istemedim."

"Tamam." dedim. Ama yüzüme istemsiz bir gülümseme yayıldı. Evet herkes, her şey değiştiği gibi bende değişiyordum.

Adliyenin önüne geldiğimizde ortalık sakindi. Ellerim hala kelepçeli bir şekilde adliye koridorlarında yürümeye devam ettim. Duruşmanın yapılacağı salonun önüne geldiğimizde Özgürler'in bizi beklediğini gördüm. Uzun zaman olmuştu onları görmeyeli. Neredeyse bir haftadır hücredeydim ve kimsenin ziyaretlerini kabul etmemiştim. Özlemek istiyordum. Çünkü bazen insanların değerleri onlar olmadığında anlaşılıyordu.

Geleneksel sarılışımızın ardından ismimiz anons yapılınca içeri girmemiz gerekti. Daha adını bile bilmediğim avukatım beni oldukça iyi savunurken ölen kişinin avukatı da aynı şekilde benim aleyhime savunma yapıyordu. Avukatım bir dosya uzatarak,

"İçinde Aylin Hanım'ın da içerisinde olduğu bir kayıt var efendim. Ancak kayıtların bir kısmı silinmiş. Bizde kapsamlı bir araştırma yaparak bu silinmiş olan kısmı bulduk."

Hakîm dosyayı eline alarak biraz inceledi ve boğazını temizledi.
"Dosya incelenmek üzere duruşmaya yarım saat ara verilmiştir."

Gözlerim anında Özgür'ün gözleriyle buluştu oradan Oğuz'un, hemen ardından da Poyraz'ın. Korkuyordum. O hücreye tekrar gitmekten korkuyordum. Özgürleri görememekten korkuyordum. Ben yalnızlığı sevmiştim, evet. Ama anladim ki ben aslında onlara ihtiyacım vardı.

PUSUDAKİ TENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin