İnsanoğlu yaratılırken ona en büyük, en güzel özellik verildi: akıl. Onu kullanması, doğru ile yanlışı ayırması ve doğruyu seçmesi gerektiği öğütlendi. Hatalar yapabileceğimiz ama bu hatalardan da ders çıkarmamız gerektiği öğretildi.
Ben Aylin Soykan. Ben de hata yaptım. Güvendim. Hem de çok güvendim. Öyle ki gözlerimi kör edip yalnızca onun yanında, onun yönlendirmesiyle hayatıma devam etmeye çalıştım. Bunun sonucunda da sırtımdan bıçaklandım. O bıçak varken nefes aldım, yemek yedim, sokaklarda dolaştım... Binlerce insanın yanından geçtim. Ben dahil kimse fark etmedi onu. Ama şimdi o bıçağı çekip çıkartmaya çalışıyorlar ve benim canım hiç olmadığı kadar çok yanıyor. Nefesim kesiliyor. Dünyamın renkleri soluyor. Titreyen bacaklarımın üzerine çöküp yaramın ağırlığıyla eziliyorum. Her şey yerli yerinde ama ben dibe batıyorum. Elimden tutabilecek kimse yok yanımda. Zaten olsa da elimi uzatacak kadar gücüm var mı, onu bile bilmiyorum.
"Hoş geldin Aylin. Seni görmeyeli uzun zaman oldu. Ya da canlı görmeyeli mi demeliyim?" Gözlerimden bir damla yanağıma düştüğünde gözlerim dolduğunu ancak o zaman anlayabildim. Teyzem buradaydı. Öldüğünde yanı başındaydım. Soluğunun kesildiğini duymuş, kalbinin durduğunu hissetmiştim. Ama o şuan kanlı canlı tam karşımda duruyordu.
"Hiç duygusal çöküntü yaşayacak zaman değil Aylin biliyor musun? Sana anlatacağım o kadar çok şey var ki. Bence hakkını o zamana sakla çünkü sana bayağı ağır gelecek söyleyeceklerim. Hangisinden başlasam acaba? Sen seçmek ister misin?"
"Kes zırvalamayı da adam gibi anlat ne anlatacaksan." Özgür'ün içindeki nefret siniriyle birleşmiş ve sesine yansımıştı. Ben ise hala ne yapacağımı bilmiyordum. Ne demeliydim? Nasıl bir tepki vermeliydim? Bu kadın benim teyzemdi. Ben onunla bir kaçışa inanmış ama o kaçışta da annemi kaybetmiştim. O kadın benim annemin kardeşiydi. Annemden sonra beni en çok seven kişi. Hayatımdaki tek insan. Ailem.
"Sakin ol Özgürcüğüm. Her şeyin bir sırası var. Ama bu kadar meraklı olduğunuz için size küçük bir ip ucu verebilirim."
"Teyze..." attığım adım Özgür'ün eliyle yarıda kesildi. Neden ona bu kadar öfkeliydi? Bilmediğim ne vardı? Gözlerimi ikisi arasında gezdirdim. Özgür sakin görünmeye çalışıyordu ama içinde fırtınalar koptuğu belliydi. Teyzemin gözlerinde ise daha önce hiç görmediğim bir şey vardı.
"Kendini çok akıllı sanıyorsun ama aptalın tekisin." Gülümsedi. "Tıpkı annen gibi."
"Ne?"
"Aptalsın Aylin. İyi şeylerin olabileceğine inanan bir aptal. Gerçekten sizi korumak için yurt dışına kaçıracağımı mı düşündün? Baban içindi. Sırf onu rahat bırakın diyeydi."
"Annem her gün o adamdan dayak yed-"
"Boşu boşuna mı yedi? Annen hepsini hak etti! Sende öyle."
"O senin kardeşindi."
"Değil! Sevdiğim adamı benden çaldığından beri o benim kardeşim değil."
"Ne?" Nefesim kesildi. Kalbimin git gide ağırlaştığını hissediyordum. Kendimi ayakta durmak için zorladım. Hayatım yeterince berbat değilmiş gibi yıllarca toprağın altında kalmış, çürümeye yüz tutmuş gerçekler gün yüzüne çıkıyordu.
"Annen hakkında hiçbir şey bilmiyorsun Aylin. O, iki yüzlü iğrenç bir insandı. Herkese melek gibi davranırdı. Onun gerçek yüzünü yalnızca benle baban görüyorduk. Sende onun gibiydin. Küçük bir böcek gibi etrafımda dolaşırdın. Seni gördükçe kusacak gibi olurdum. Tek gecelik bir hatadan doğan çocuktun sen. Her şey senin yüzünden oldu."
Tüm vücudum titriyordu. Bunca yıl içinde nefretini büyüttüğü kafesin kapısını açıyordu. Etrafımı saran siyah dumanları hissedebiliyordum. O nefret adeta canlanmış, boğazımı sıkıyordu. Dizlerim soğuk zemin ile buluştuğunda gözyaşlarım yanağımı es geçip yerde koyu lekeler bıraktı.
"Bu sadece bir başlangıç Aylin. En iyisini en sona sakladım. Umarım o zamana kadar yaşayabilirsin."
Gözlerimi yerden kaldırıp acımasızca bana bakan gözlerine çevirdim. Bu kadın benim teyzem değildi. Yıllarca yanında kaldığım, tanıdığım kişi değildi. En yakınım dediğim kişi aslında bir yabancıdan ibaretti.
Işıkların sönmesiyle ruhum hiç kurtulamayacağı bir karanlığa gömüldü. Kendimi denek gibi hissediyordum. Bu zamana kadar onların kurduğu dünyada hayatta kalmıştım. Artık oradan ayrılma zamanım gelmişti. Ama duvarların ardı hiç de beklediğim gibi değildi. Her yer ölü bedenlerle doluydu ve ihanet kokuyordu.
Yerde diğerlerinden daha koyu bir leke oluştuğunda burnumun kanadığını fark ettim. Dayanmamın, mücadele etmemin bir anlamı yoktu artık. Kalbim zaten yeterince yorgundu. Yüzüm soğuk zeminde yerini almadan ve dünyam kararmadan hemen önce gördüğüm tek şey bana endişeyle bakan üç adamdı. Üç Silahşörler...
---
Bölüm sonu.
---
Selam! Nasılsınız? Çok çok çok uzun zaman sonra tekrar hoş geldiniz. Kitabım 4K görüntülenmeye ulaşmış!!!!!! Hepinize ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki varsınız!
Bu bölüm aslında gerçek olaylara bağlanmak için önemli bir bölümdü. O yüzden yazmak birazcık zor oldu açıkçası. Fazla duygu yüklüydü. Sanki Aylin'in değil de benim ruhuma yüklenmişti tüm gerçekler. Ama Nazlı'nın da dediği gibi bu daha başlangıç. Umarım bu bölümü sevmişsinizdir. Şimdi diğer bölümü yazmaya gidiyorum. Elimden geldiğince her hafta düzenli olarak bölüm atmaya çalışacağım. Bir hatam olursa affedin. Dünyamda bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Kendinize cici bakın ;))
03.10.2020 / Cumartesi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSUDAKİ TEN
ChickLit..."Sana söz veriyorum anne asla babam gibi olmayacağım." ... Hayatında en değer verdiği insanı, annesini, daha beş yaşındayken babası tarafından öldürülen bir kız... nefret hariç bütün duygulardan arınmış, intikam için çarpan bir kalp... verilmiş...