Şu anda sıcacık yatağında olman gerekirken sen asla gerçek olacağına inanmadığın bir şeyi öğrenmeye gidiyordun.
Mary sana gece saatlerinde mesaj atmıştı.
Sherlock yaşıyor diye.
Asla gitmezdin.
Sadece merak.
Mary'nin attığı konuma gelince durdun ve biraz düşündün.
Yaşıyor mu?
Yaşıyorsa ne yapmam gerek diye.
Ama daha sonradan bu düşüncelerinden kurtuldun ve içeri girdin.
Küçük bir cafe gibi bir yerdi.
Biraz daha içeri girdin.
Sen gittikçe genişliyordu. Etrafa bakındın.
Sonra Mary'i gördün, yanında John ve...
Dudağı patlamıştı...
Hiç bir şey düşünmeden koştun.
Yanından geçerken garsonun elindeki tabağı yere düşürdün, birinin ayağına bastın.
Ama durmadan koştun.
Yanına geldiğinde göz yaşların çoktan serbest kalmıştı.
O seni fark ettiğinde bile hiç bir şey düşünmüyordun.
Yanına vardığında cebinden çıkardığın bir peçete ile hızla dudağında ki kanı silmeye başladın.
"Aman tanrım, aman tanrım..."
Birbirinize neler söyleyeceğinizi bilmiyordunuz.
Yavaşça geri çekildin.
İşte o an içinde ki üzüntü gitti ve yerine öfke geldi.
Hızla bağırmaya başladın.
Onu yakalarından tuttuğun gibi kendine çektin.
"Neden gittin?! Söyle bana! Neden bana bunu yaptın? Neden..."
İçinde ki öfkeye hakim olamadığından çok hafif bir adım geriye çıktın ve daha önceden hazırladığın sağ yumruğunu güzelce onun suratına geçirdin.
Karşında hala gerçek olduğuna inanamadığın Sherlock hızla geriye savruldu.
Sağ elin acımıştı, ama bu sefer de sol elinle ona bir yumruk geçirdin.
Şu an hangi duyguyu yaşadığını kestiremiyordun.
Önünde ki Sherlock duvara yaslandığında John ve Mary seni zar zor tutmuştu.
Ama sen kesinlikle kararlıydın.
John ve Mary'nin elinden kurtuldun ve hızla koşarak Sherlock'a doğru koştun.
Ve hızla ona sarıldın...
Gerçek olduğunu şimdi gerçekten iyi anlamıştın.
Onu daha da sıktın gerçekliğini kanıtlamak için...
Evet o kesinlikle gerçekti.
***
Bu bölüm fazla hızlı oldu yani bazı yerleri hızlı geçmiş olabilirim.
Özür dilerim.