İçerde heyecanlı bir şekilde beklerken, Sherlock'un davasının ne durumda olduğunu merak ediyordun.
Yerinde sürekli kıpırdanıp dururken elin ikide bir de telefonuna gidiyor, saate baktıktan sonra içinden bir küfür savurup beklemeye devam ediyordun.
Bir kaç dakikanın ardından beklemekten sıkıldığını fark ettin ve kitap okumaya başladın.
Neredeyse yarım saat geçmişti ve sende okuduğun kitaba o kadar dalmıştın ki kapının açıldığını fark etmedin.
"Beni özleyen birisi yok mu?"
Bunu duyunca hızla kafanı kitaptan kaldırdın.
"Seni özledim, sonuçta 3 saattir görmüyorum."
İçinde ki heyecanı bastırmaya çalışarak sana doğru gelen Sherlock'a özlem dolu bir bakış attın.
Koltuktan kalarak ona doğru ilerledin ve sıkıca sarıldın.
Sherlock ellerini sıkıca beline sardığında sende yüzünü Sherlock'un boynuna gömdün ve onun kokusunu içine çektin.
"Dava bitmeyecek zannettim."
Sesin boğuk çıkmıştı.
"Ah bebeğim, benim davaları çözme yeteneğimi bilmiyor musun?"
Boğuk bir şekilde güldün.
Kafanı, gömdüğün Sherlock'un boynundan kaldırdın ve onun gözlerinin içine baktın.
Ona gülümseyerek ondan ayrıldın ve mutfağa hızla ona ve kendine kahve yapmak için girdin.
Suyu koyup beklemeye bıraktığında arkanı döndün.
Sherlock hala sana bakıyordu.
Tek kaşını kaldırdın ve sorarcasına baktın.
"Ne oldu?"
Sherlock yavaçşa gülümsedi.
"Beni beklediğin için teşekkürler Y/N."
Ona doğru yürüdün ve ellerini tuttun.
"Sherl, ben seni ne olursa olsun bekleyeceğim. Ne olursa olsun..."
Gözlerin, onun gözlerinin içine bakmaya devam ederken Sherlock yavaşça yaklaştı ve dudaklarını dudaklarına narince değdirdi.
Sherlock içinde ki heyecan dalgası ile boğuşurken sen ondan bir kaç saniye sonra ayrıldın.
Sherlock daha ne olduğunu anlamadan konuştun.
"Su kaynıyor."
Gülümsedi, üstünde ki paltosunu çıkartarak koltuğuna oturup senin getireceğin lezzetli ve sıcak kahveyi beklemeye başladı.
***