"Hey nasılım?"
Üstünde ki elbiseyi düzelttin ve kameraya yavaşça gülümseyerek baktın.
Kameranın flaşı patladığında güzel çıktığını umuyorum.
Karşında sana bakan Mary'e baktığında, güzel çıktığını işaret ederek gülümsedi.
Kameradan kendine bakmak istediğinde gözlerin istemsizce kamerayı aradı.
Ama bir yerde takıldı.
Sherlock kamerayı eline almış gülerek bir şeye bakıyordu.
Mary hızla ve heyecanla yanına geldi.
"Senin fotoğrafına bakıyor, ben randevu saatini ve yerini ayarlıyorum."
Mary'nin dediği şey ile ona kaşlarını çatarak baktın.
Yavaşça Sherlock'un yanına yaklaştın.
Sherlock seni fark ettiğinde kamerayı gülerek sana çevirdi ve sana senin bir fotoğrafını gösterdi.
"Bu fotoğraf aralarında en güzeli, gerçi sen fotoğraflardan da güzelsin."
Son dediği cümleyi sessiz bir şekilde söylemişti.
Lakin senin yüzlerce kilometre öteden bile duyan kulakların bunuda duymuştu.
Ama sen duymamış gibi davranmayı tercih ettin.
Göz kırptı ve kamerayı senin eline tutuşturarak John'un yanına gitti.
Mary sana uzaktan sırıtarak bakıyordu.
İlk işin Mary'e gidip randevu saati ve yerini ayarlamasını söylemek olucaktı.
***