3. Bölüm

21.2K 2.2K 911
                                    



Instagram: _eelcin

Kaçış.

Hayatımı tanımlamak isteseydim buna uygun olan tek kelime bu olurdu. Çünkü ben diğer insanların aksine aldığım nefesten bile kaçmak istiyordum.

Hani bazıları ayak serçe parmağını sandalyeye vurur ve 'evlat acısı' diyip gezinirler ya bunun için.. İşte benim durumumda olsalardı o acıya şükredip yerlerinde otururlardı. Ben tam da acıma şükredemediğim için kaçıyordum işte.

Zamandan, mekandan ve en önemlisi de insandan kaçıyordum. Çünkü onların benim evrelerime tanık olması demek, zarar görmeleri demekti. Bir diğer yandan ise, beni ucube olarak görüp kaçmalarına eş değerdi.

İşte ben de tam bu yüzden kaçıyordum, onlar benden kaçmasınlar diye.

Balon gibi içime topladığım nefesi, aynadan komik surat ifademe bakarak geri verdim. Kaçmam gerekiyordu. Kalabalıktan, mutlu insanlardan, değişik ortamlardan.. Ve ben tüm gerekçelerimin tam aksine neredeyse dönemin ortasında üniversiteye başlayacaktım.

Asla gitmem dediğim, belki de gitmemem gereken yere..

Saçlarımı ensemde sıkı bir topuz yaparken aklıma liseden anılar uçuşmuştu. Nasıl hor görüldüğüm, Koray'ın benim için kaç kez dayak yediği, sırf sinirim geçsin de insanlara zarar vermeyeyim diye kendime zarar verişim..

Başımı sallayıp maziden kurtulmaya çalıştım ansızın. Yine aynı şeyleri yaşayacağım diye bir şey yoktu. Bu sefer bir amacım vardı ve sadece o amaca odaklanıp yol alacaktım.

Topuzumun sıkılığından emin olup siyah şapkamı aldım ve birkaç kez silkeledikten sonra başıma yerleştirdim. Aynadaki görüntüm her zamanki bendi işte. Dar bir kot pantolon, üzerine kalın bir kazak ve başımdan ayırmadığım şapkam..

Parmaklarım parfüm şişeme gittiğinde burnuma tanıdık bir koku dolmuştu daha parfümümü sıkmadan. Vanilya kokusu burnumun direğinde sallanırken yaramaz bir kız çocuğu gibi sağ ayağımı yere vurdum. Aynı zamanda elimdeki parfümü sıkmadan yerine bırakmıştım. Sarışını gördüğüm günden beri kokusu burnumda dolanıp haylazlıklar yapar olmuştu ve onun teninden bana ulaşan huzur ara ara düşüncelerimin konakladığı mekan olmuştu.

Sertçe yutkunarak odamdan çıktım ve mutfağa girdiğimde bir elimde sallanan çantayı hiç de nazik olmayan bir tavırla sandalyeye bıraktım. Ardından kollarımı çapraz yapıp kendimi de yerleştirmiştim rahatsızca.

"Sana da günaydın güzellik." Su kırdığı yumurtaları tavaya dökerken sesine bulaşan neşeyle konuşmaya devam etti. "İlk okul günün için heyecanlı mısın bakalım?"

"Çok," derken sandalyeden aşağıya kaydım hafifçe. "Bugünün hayaliyle yanıp tutuşuyordum."

Kısık sesli bir gülüş bırakıp önüme sucuklu yumurta tavasını yerleştirdi ve karşıma oturdu. "Huysuzluk yapma," dediğinde taze ekmeği bölüp bana vermişti. "Korkman gereken bir şey yok. Okula gitme sebebin belli. Bunu aklından çıkarmazsan, oradaki diğer insanların varlığı sana bir hiç gibi gelecek."

Ekmeği yumurtaya batırıp ağzıma attım ve çiğnerken konuşmaktan çekinmedim. "Zaten bu sucuk kokusuyla bana kimse yaklaşmaz, merak etme sen," dediğimde kahkahalara boğulmuştuk. "Ya Koray sucuk yediğinde sen nasıl onu öpebiliyorsun?" Kaşlarımı çatarken çatalımı sucuğa batırmıştım. "Sucuk yediği zaman beş gün ondan uzak duruyorum da ben."

"Aşk," diye mırıldandı. "Hem nereye uzak duracağım? Adamın bebeğini taşıyorum ya, bebeğini!"

Kısık kahkahalarımız sofrayı şenlendirirken çayımdan yudum almıştım. "Çok ilginç.." Duraksadım. "Yani, sen, Koray ve bebek.. Ne bileyim, hiç beklemezdim." Parlak gözlerimi Su'ya sabitledim. "Ne zaman evlilik?"

KATARSİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin