25. Bölüm

6.7K 1K 661
                                    

Merhabalar :)

Editi çok tatlı bir okur hazırlamış. Ben çok beğendim, buraya da koymak istedim. Siz ne düşünüyorsunuz? Seren'e pek benzemiyor evet, ama editin ruhunun Katarsis'i yansıttığını düşündüm ben :)

Yeni bölüm için oy sınırımız: 620 oy

Lütfen oy vermeyi unutmayın. Ve bol bol yorum yaparsanız çoook sevinirim. Mutlu ediyor yorumlarınızı okumak beni🤍

Ve yeni bölüm duyurularını instagramdan yapıyorum. Bana ulaşmak isterseniz muhakkak oradan mesaj atın, ama takip isteği atarken Katarsis'ten geldiğinizi söyleyin ki kabul edeyim isteğinizi 🤍

Kullanıcı adım: _eelcin

Keyifli okumalar diliyorum🌸


Adım seslerim nefes borumdan geçen oksijenin temposuyla yarışıyor, göğsümde büyümeye yüz tutan ateş savuruyordu sıcaklığını parmak uçlarıma. Düşünmekten çok uzak bir andaydım lakin en çok düşünmem gereken o saliselerdeydim. Ateş'in bedenine yaklaşamamış, birkaç adım ötesinde kalakalmıştım.

Dakikalardır aynı pozisyondaydık. O sırtını yasladığı duvara başının arkasını vurup duruyor, ben suratındaki kırmızı lekeli izlere, parmak uçlarında biriken kan tanelerine bakıyordum.

"Seren kendine gel!"

Tuna'nın cırlaması çevremden kilometrelerce uzaktan kulağıma giriyor hissiyatı yaratan tüm boğuk seslerin önüne çıkmış, sonunda bana ulaşmıştı. Başımı sağa sola sallayıp görüşümü netleştirmeye çalıştım ve Tuna'ya döndüm. Kıpkırmızı olan gözlerinden ağladığını anlamıştım. Gözleri hala dolu doluydu. Sanki kullanacağım tek yanlış kelime ile telefonu alıp polisi arayacak gibi bir hali vardı.

"O birine zarar vermiş!" diye haykırdı tekrardan. "Öldür-müş," diye bağırdığında ise iki adımla dibinde bitip elimi ağzına koydum.

"Halka duyuru mu yapıyorsun? Sessiz ol!"

Elim ağzındayken konuşmaya çalışmasını göz önüne alarak dikkatle çektim avucumu. Bu sefer fısıldıyordu. "Yan sokakta ceset var diyorum sana. Ceset! Milletin öğrenmemesi mümkün mü?"

Tuna'nın sözlerini beklermiş gibi Ateş'in başı öne eğildi aniden. Başını duvara vurmaktan vazgeçmiş, sımsıkı yumduğu gözlerini nihayet aralamıştı. Harelerim kısaca onda dolansa da hemen Tuna'ya vermiştim dikkatimi. Kolunu tutup gözlerime bakmasını sağladım. "Hiçbir şey görmedin."

"Ne demek görmedim şıllık?" dedi ağlaya ağlaya. Burnundan sümükler akmaya başlamıştı. Suratımı buruşturarak dinlemeye devam ettim. "Bu kızıl kafa götünden bile ateş çıkartarak yaktı adamı!"

Bu sefer o benim kolumu tuttu. "Halüsinasyon gördüm, değil mi?" Fısıldıyordu. "Böyle bir şey mümkün olamaz."

Göğsüme bir sıkıntı daha binmişti. Sırrımızı öğrenen bir kişi daha vardı artık. Gerçi evet, yan sokakta bir ceset olduğunu düşünürsek bu en hafif sorunumuz oluyordu. Tuttuğumu fark etmediğim nefesi zorla geri verirken karar vermiştim. Tuna'ya anlatmaktan başka çarem yoktu.

"Sana her şeyi anlatacağım ama ilk önce Ateş'i toparlamama izin ver."

"Saçmalama!" Fısıltısı bile hırslıydı. "Çocuk ateş numaralarıyla birini öldürdü diyorum sana. Şaka gibi mi geliyor bu?!"   

Arkamı Tuna'ya dönmeden hemen önce omzunu sıvazladım ve, "Emin ol. Ben daha beterlerini yapmışımdır," dedim.

Arkamı döndüğüm an gözlerimi sıkı sıkıya yummuştum. Ah be aptal Seren, böyle mi telkin edilir insan? Çocuk ayakları kıçına vura vura polise koşmazsa iyi.

KATARSİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin